Buğra Adil Buyrukcu

Baharla gelen baş ağrıları

14 Mayıs 2023
İlkbahar ayları neşesiyle, enerjisiyle bize canlılık katarken, bir yandan da baş ağrılarını tetikleyerek yaşam kalitemizin düşmesine neden oluyor.

Her 3 kişiden 1’i baş ağrısının arttığından şikâyet ederken, bu durum baharın tüm keyfini de kaçırabiliyor. Özellikle migren ile gerilim ve küme tipi baş ağrısı çekenler, alerjik bünyeye sahip olanlar, son günlerde oldukça sıkıntılı zamanlar geçirebiliyor. Peki, günlük hayatımızı çekilmez hale getiren ve bahar mevsimiyle birlikte tetiklenen baş ağrılarına karşı ne yapacağız? Baş ağrılarına karşı doğal tedavi yöntemleri nelerdir? Hangi besinler baş ağrılarınızın artmasını tetikliyor? Ve en önemli soru baş ağrılarınızın zararlı mı yoksa zararsız mı olduğunu nasıl anlayacağız? Eğer siz de şu anda başınızın ağrısından duramıyorsanız, bu yazı tam da size göre...



Dünyada en sık rastlanan sağlık sorunlarının başında baş ağrıları gelir. Hemen hemen hepimiz hayatımızın belli dönemlerinde baş ağrısı çekeriz. Modern şehir hayatının koşturmacası, iş yoğunluğu, stresli yaşam tarzı, hareketsizlik ve sağlıksız beslenme gibi birçok etken de baş ağrılarınızı tetikleyen faktörler arasında. Ancak yaşadığımız bu bahar ayları da baş ağrılarını artıran en önemli nedenler arasında diyebiliriz. Biyolojik şartların, iklimin, ısının, nem ve iyon dengelerinin değişmesi, baş ağrılarının görülme sıklığını artırdı. Evet, bahar ayları bizlere neşe, enerji ve canlılık katabiliyor ama beraberinde de yaşam kalitemizi düşüren baş ağrılarını getiriyor. Mevsimsel değişim nedeniyle bu durum oldukça normal. Ancak baş ağrıları, her zaman masum değildir. Bu nedenle baş ağrısı tipinizin ne olduğunu bilmeniz ve beraberinde getirdiği diğer belirtilerin farkında olmanız, hayati bir önem de taşır. Çünkü baş ağrıları birçok ciddi hastalığın bir belirtisi olarak da karşımıza çıkabilir.

BAŞ AĞRISI NEDİR?

Başın herhangi bir bölgesinde oluşan zonklayıcı ve sıkıştırıcı ağrı, baş ağrısı olarak tanımlanır. Baş ağrısının gelişim şekli, bölgesi ve şiddeti, kişiden kişiye de farklılık gösterir. Ağrı, yavaş yavaş veya birdenbire ansızın gelerek, birkaç saat veya birkaç gün boyunca devam edebilir. Baş ağrılarının da çeşitleri vardır. Gerilim veya küme tipi baş ağrısı ile migrende ağrının kaynağında bir hastalık yatmaz. Ancak akut sinüzit, diş problemleri, kulak enfeksiyonları, grip, glokom, beyin damar bozuklukları, iyi veya kötü huylu beyin tümörleri, hipertansiyon, kafa travmaları gibi nedenlerle ortaya çıkan baş ağrıları da vardır. İşte bu ağrılar, hiç ama hiç masum değildir.


Yazının Devamını Oku

Gerçekten yeterli besleniyor muyuz?

7 Mayıs 2023
Sağlıklı bir hayat sürebilmemiz için dengeli ve yeterli beslenmenin her zaman çok önemli olduğuna vurgu yapıyor ve her fırsatta bunu dile getiriyorum.

Peki, gerçekten yeterli besleniyor muyuz? Yetersiz beslenmenin ne olduğunu biliyor muyuz? Çünkü günümüzde karşılaşılan beslenme sorunlarının büyük bir kısmı yetersiz beslenmeye bağlı olarak gelişiyor. Bilinçsiz yapılan diyetler, fast food tarzı beslenme, stres, depresyon, sıfır beden olma çabası, yanlış pişirme teknikleri gibi birçok faktör, yetersiz beslenmenize neden oluyor. Kötü haber şu ki vücudunuzda belirtiler oluşana kadar, siz bu durumun farkına bile varamıyorsunuz. Sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenme kavramlarını sık sık duyuyorsunuzdur. Ancak beslenme konusunda bu üç kuralı ne kadar yerine getirebiliyoruz. Özellikle de beslenme sorunlarının büyük bir kısmının yetersiz beslenmeye bağlı olarak ortaya çıktığını düşündüğümüzde... Biz farkında olmasak da günlük yaşantımızda bizleri etkisi altına alan birçok faktör, aslında yetersiz beslenmemizin de nedeni. Mesela fast food tüketiyorsanız, bilinçsizce diyet yapıyorsanız, tek yönlü besleniyorsanız, vücudunuzun ihtiyacından az besin tüketiyorsanız, stresli bir yaşamınız varsa, yanlış pişirme teknikleri kullanarak yiyeceklerin besin değerinin düşmesine neden oluyorsanız, o zaman siz de yetersiz beslenme sorunuyla karşı karşıyasınız demektir.

YETERSİZ BESLENME VÜCUDA NASIL ZARAR VERİR?

Yetersiz beslenme, kişinin günlük ihtiyacı olan besinleri, vitamin ve mineralleri tüketmemesi anlamına gelir. Bu durumda da eksik kalan besin ögeleri, enerji metabolizmasına katılamaz. Besin alımından ihtiyacı olan enerjiyi sağlayamayan vücut da gerekli enerjiyi sağlayabilmek için dokularını parçalamaya başlar. Vücutta ilk etapta yağ dokuları yakılsa da yetersiz beslenme devam ettikçe sırasıyla kaslar, cilt dokusu, tırnak ve saç dokuları şeklinde devam eder. Daha sonra ise vücut kendini korumak için enerji harcadığı sistemleri kapatmaya başlar. İlk kapattığı sistem ise bağışıklık sistemidir. Vücut direncinin zayıflamasıyla birlikte ise hastalıklara yakalanma riski artar.

YETERSİZ BESLENMENİN DAVET ETTİĞİ HASTALIKLAR

Yetersiz beslenme, hiç de hafife alınacak bir olay değildir. Çünkü beraberinde oldukça ciddi hastalıkları da getirir. C vitamini eksikliğine bağlı skorbüt, gece körlüğü, guatr, diş çürükleri, osteoporoz (kemik erimesi), demir ve folik asit eksikliği anemileri, kemik yumuşaması, raşitizm, kaslarda zayıflama, besin emilimi yetersizlikleri, yara iyileşmesinde gecikmeler, saç dökülmesi, tırnak kırılmaları, cilt rahatsızlıkları, kabızlık, hafıza güçsüzlükleri ile ishale, demansa ve dermatite sebep olan pellegra gibi ciddi hastalıklar, yetersiz beslenme sonucunda ortaya çıkar.


Yazının Devamını Oku

Vücudumuzdaki iltihapla savaşan besinler

30 Nisan 2023
Halk arasında iltihaplanma ya da yangı olarak da anılan inflamasyon, bağışıklık sisteminin bir parçasıdır ve hayati bir öneme sahiptir.

Ancak kontrolden çıkmış inflamasyon, bize yardımcı olmak yerine diyabet, kalp hastalığı, artrit, demans, kanser gibi daha birçok ciddi hastalığa yakalanmamıza neden oluyor. Oysaki vücudumuzda inflamasyonu azaltarak, sağlığımızı desteklemek elimizde... Nasıl mı? İnflamasyon kelimesi genellikle kötü bir şeymiş gibi algılanır. Ancak halk arasında iltihap olarak da bilinen inflamasyon aslında vücudumuzun hastalıklara, enfeksiyonlara ya da yaralanmalara karşı kendisini korumak için verdiği bir tepkidir. Vücudumuza bakteriler, virüsler veya alerjenler gibi yabancı bir istilacılar girdiğinde ya da bir yaralanma meydana geldiğinde, bağışıklık hücrelerimiz hızla harekete geçer.

Böylece hasarlı doku yavaş yavaş iyileşmeye başlar. Ancak inflamasyon, vücudunuza her zaman yardımcı olmaz ve vücut kendi hücrelerine saldırarak artirit, ülseratif kolit, kalp hastalıkları, kanser, demans gibi hastalıklara neden olur. Vücudun inflamasyon cevabı akut ya da kronik olmak üzere iki şekilde görülür. Hızlı başlayan, kısa sürede şiddetlenen ve belirtileri birkaç gün süren akut inflamasyon sorun değildir. Ancak birkaç aydan uzun süren kronik inflamasyon, kalp hastalığı, diyabet, kanser, romatoid artrit ve lupus gibi otoimmün hastalıklara yol açabilir. Bu nedenle ciddiye alınması gereken bir sağlık sorunudur.

 

SAĞLIKSIZ BESLENME VE HAREKETSİZ YAŞAM TETİKLİYOR

Vücutta devamlı ve kontrolsüz inflamasyon varlığı, birçok ciddi hastalığın ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor. Bakteriler, virüsler, mantarlar, parazitler veya alerjenler, bağışıklık sistemini zorlayan çevresel toksinler, inflamasyonu tetikleyebiliyor. Günlük hayatımızda stresten uzak duramıyoruz. Ancak diğer kötü bir haber ise stres, vücudumuzda inflamasyonu da tetikleyen önemli bir faktör. Bu nedenle öncelikle sağlıklı ve yeterli beslenmeye dikkat etmek ve hareketli bir yaşam tarzını benimsemek, inflamasyonla savaşımızdaki en güçlü iki silahımız. Özellikle anti-inflamatuar beslenme tarzıyla inflamasyonu azaltarak, sağlığınızı desteklemeniz mümkün.


Yazının Devamını Oku

Şimdi ‘bayramda alınan kiloları verme’ zamanı

23 Nisan 2023
Bugün bayramın son günü. Umarım sizler de sevdiklerinizle birlikte mutlu, huzurlu ve neşe dolu anlar geçiriyorsunuzdur.

Özellikle Ramazan Bayramı, ‘hem bedenimize hem de ruhumuza iyilik, huzur ve şifa kattığımız zamanlar’ demektir. Bir aylık oruç dönemi sonrasında ise bayram günlerinde kurulan sofralar, bir nevi kendimizi ödüllendirmek anlamına da gelir. Ancak kalorilerle dolu sofraların beraberinde fazla kiloları da getirdiği bir gerçektir. Ancak uygulayacağınız detokslarla bu kilolardan kolayca kurtulmanız mümkün.

Sevdiklerimizle doyasıya vakit geçirme imkânı bulduğumuz 3-4 günlük bayram tatillerinde herkesin istediğini yiyip içmesi ve ağır yemekleri biraz abartmak, sağlığımızı çok fazla olumsuz etkilemez. Zaten, kahkahalarla şenlenen ve ziyafetlere dönüşen bayram sofralarına kim hayır diyebilir ki! Elbette ki, şekerli gıdaların ve ağır yemeklerin tüketiminin artması bizlere fazla kilo olarak geri döner. Ancak bayramdan sonra beslenme tarzınızda yapacağınız bazı değişiklikler ve detokslar, sizleri rahatlatıp, eski enerjinize kavuşmanıza yardımcı olabilir.

 

 DİYET YERİNE DETOKS YAPIN

Bayram süresinde hem kahvaltılar hem de diğer öğünlerde ağır yemekler, börekler, kızartmalar, şarküteri ürünleri ve tabi ki tatlılar geniş yer tutar. Ancak bu durum, bir ay boyunca kendini uzun süre açlığa alıştırmış olan sindirim sisteminin yorulmasına neden olur. Bayram tatilini otellerde geçirenlerde açık büfelerde yeme alışkanlıklarının dışına çıkarlar. Tüm bunlar bir araya geldiği zaman da vücudumuzda toksik etkiler meydana gelir ve yediklerimiz bizlere fazla kilo olarak geri döner. Bayram sonrası eski beslenme alışkanlıklarınıza dönmek ve kilo vermek içinse kesinlikle kalorisi düşük diyet uygulamalarından uzak durun. Çünkü bilinçsizce yapılan diyetler, metabolizmanızın daha da yavaşlamasına neden olacaktır. Bu nedenle bayram sonrası alınan kilolardan sağlıklı bir şekilde kurtulmak için detokslardan faydalanılması en sağlıklı yoldur.

 

Yazının Devamını Oku

Yorgunluk savaşçıları

16 Nisan 2023
Ilık ve güneşli bahar günleriyle birlikte artık, çok daha neşeli ve enerjik olmamamız için hiçbir neden yok gibi duruyor.

Ancak bu güzel günlerde maalesef ki, her 3 kişiden biri kendini yorgunluk, bitkinlik, halsizlik ve mutsuz bir ruh haliyle mücadele ederken buluyor. Kaliteli bir gece uykusundan sonra bile, gün içinde uyuma isteği peşinizi bırakmıyor. Durum böyle olunca da enerji depolamak için şekerli atıştırmalıklar tüketip, fincanlar dolusu kahve ve çay içmeye çalışıyorsunuz. O zaman şimdi, bahar yorgunluğunun peşimizi bırakmadığı bu günlerde anlık enerji veren çözümleri bir kenara bırakalım ve gerçek enerji kaynaklarıyla tanışalım. Bahar mevsiminin başlamasıyla birlikte ortaya çıkan bahar yorgunluğu, bitkinlik, enerji noksanlığı, isteksizlik, mutsuzluk ve uykusuzluk gibi belirtilerle seyreden bir rahatsızlıktır. Özellikle gün içinde yarattığı halsizlik ve motivasyon eksikliği birçok kişinin yaşam kalitesinin düşmesine de neden olur. Bu durumun ortaya çıkmasının en önemli nedeni ise mevsimsel değişimlerin bedensel ve ruhsal biyoritmimizi etkilemesidir. Kısaca belirtmek gerekirse bahar yorgunluğu, yeni mevsime uyum sağlamaya çalışan bedenimizin doğal bir tepkimesidir. Bu nedenle bahar aylarında sadece bedensel sağlığımızla değil, zihinsel ve ruhsal sağlığımızla da ilgilenmemiz gerekir. Bunu yapmanın en kolay yollarından biri de yorgunlukla savaşan enerji deposu yiyecekler ile mutluluk hormonlarının salınımını artıran besinleri düzenli olarak tüketmektir.

GERÇEK ENERJİ DEPOLARI ANANAS, KİVİ, ÇİLEK ÜÇLÜSÜ

İçeriğindeki fenolik, flavonoid ve C vitamini bulunan ananas, en zengin antioksidan kaynaklarından biridir. Vücuttaki serbest radikallerle savaşarak, bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olur. Yine potasyum ve C vitamini kaynağı olan kivi de sabahları ya da gün içinde tüketildiği zaman içerisindeki basit şeker sayesinde size anında enerji verir ve metabolizmanızın canlanmasına yardımcı olur. Antioksidan bakımından zengin olan çilek, yorgunluğa iyi gelen besinlerin başında gelir. Ayrıca ödemin atılmasına da fayda sağlar.

YEŞİL YAPRAKLI SEBZELERDEN ASLA VAZGEÇMEYİN!

 

Yeşil yapraklı sebzeleri, tüketmekten asla vazgeçmemelisiniz. Güçlü birer antioksidan olmalarının yanı sıra zengin C vitamini kaynaklarıdırlar. İçerdikleri lifler, bağırsak hareketlerini de arttırır. Bu nedenle öğünlerinizde özellikle roka, nane ve maydanoz tüketmeye özen göstermelisiniz. A, C vitamini, niasin, potasyum ve liften zengin içeriğiyle sindirim sisteminin iyi çalışmasını ve toksinlerin vücuttan atılmasını kolaylaştıran enginarı da haftada 2 kez tüketmeye özen gösterin. Gün içerisinde enerjik hissetmenize yardımcı olacaktır.

Yazının Devamını Oku

Eyvah! Alerji mevsimi başladı

9 Nisan 2023
İlkbahar ayları neşesiyle, mutluluğuyla ve muhteşem enerjisiyle geldi. Ancak tabii ki beraberinde bir sürü alerjeni de getirdi.

Mevsim nedeniyle polenlerin oranında yaşanan artış, alerjisi olanların hayatını kâbusa çevirmeye başladı. Etrafımızda birçok kişi dış alerjenler nedeniyle sokağa çıkmakta zorlanıyor. Burun akıntısı, göz sulanması, hapşırma, kaşıntı, deri döküntüsü gibi belirtileri yaşamak istemeyenler, mümkün olduğunca kapalı alanlarda kalmaya ve ilaç kullanarak bu süreci geçirmeye çalışıyor. Ancak iyi haber şu ki bu dönemi ilaç kullanmadan ya da sürekli kapalı alanda kalmak zorunda olmadan geçirebilmeniz mümkün. Bahar aylarının gelmesiyle birlikte alerjik hastalıkların görülme sıklığı da artış gösteriyor. Bunun en önemli nedeni ise ağaçlardan, çiçeklerden ve çimenlerden yayılan polenler. Ancak polenlerin yanı sıra gıda alerjileri, deri kaşıntısı ve döküntüleri de kişilerin hayatını kâbusa çevirebiliyor. Alerji, aslında basit tanımıyla normalde zararlı olmayan maddelere karşı vücudun verdiği abartılı cevaptır. Alerjik kişilerin immün sistemi, bazı maddelere karşı oldukça hassastır ve bunun sonucunda da bağışıklık sistemi kontrolden çıkarak, kaşıntı, kızarıklık, şişme, göz yaşarması, burun akıntısı ve hapşırma gibi şikâyetlerin ortaya çıkmasına neden olur. Günümüzde birçok kişi birtakım ilaçlar kullanarak alerji sorunuyla mücadele etmeye çalışıyor. Ancak alerji tedavilerinde bitkisel yöntemlerin yanı sıra akupunktur gibi tamamlayıcı tıp yöntemleri de son derece etkili olabiliyor.

 

AKUPUNKTUR İLE ALERJİNİZİ YENEBİLİRSİNİZ

Geleneksel Çin tıbbının vazgeçilmez yöntemlerinden biri olan ve binlerce yıldır kullanılan akupunktur tedavisi, alerji ile mücadele etmenize yardımcı olan seçeneklerin başında geliyor. Özellikle polen yoğunluğunun arttığı dönemde 2 ya da 3 hafta sürecek seanslarla şikâyetleri büyük oranda azaltabiliyoruz. Tedavinin devamıyla birlikte şikâyetler, tamamen de ortadan kalkabiliyor. Bu nedenle hastaların, ilaçlara başlamadan önce hiçbir yan etkisi olmayan akupunktur yöntemine başvurmaları hem vücut dengelerinin yeniden sağlanmasına hem de hapşırma, kırgınlık, kaşıntı, halsizlik gibi can sıkıcı belirtilerin görülme oranının azalmasına yardımcı olacaktır.

Yazının Devamını Oku

Kansersavar besinler

2 Nisan 2023
Her yıl milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine neden olan kanser hastalığının artık beslenmeyle de yakından ilişkili olduğunu çok net biliyoruz.

Araştırmalar da kanser oluşmasında, beslenme hatalarının yüzde 35’lik bir role sahip olduğunu kanıtlıyor. Bu nedenle sağlıklı beslenmeyi yaşam tarzı haline getirmek, kansere yakalanma riskinizi sıfırlamasa bile büyük oranda tehdidi azaltabiliyor.

Gelin, bugün Kanser Haftası vesilesiyle kanserle savaşan besinlerin neler olduğuna ve beslenme alışkanlıklarınızda neleri değiştirmeniz gerektiğine bir göz atalım. Çünkü kansere karşı bizleri kalkan gibi koruyabilecek yüzlerce doğal besin kaynağı bulunuyor. Yeter ki bunların ne olduğunu bilelim ve beslenme listemizden eksik etmeyelim.

ZEYTİNYAĞINDAN VAZGEÇMEYİN!

Beslenme ve kanser ilişkisi denildiği zaman ilk dikkat etmemiz gereken konuların başında yağlar gelir. Özellikle trans yağlardan ve margarinden uzak durmalı, bunların yerine bitkisel yağları tercih etmeniz gerekir. Önceliğinizi de zeytinyağından yana kullanabilirsiniz. Çünkü en sağlıklı yağlardan biridir ve antioksidan özelliği vardır. Ayrıca zeytinyağının meme, kalın bağırsak, yumurtalık ve prostat kanseri riskini azalttığını gösteren çok sayıda bilimsel çalışma bulunmaktadır. Natural sızma zeytinyağı ise en kaliteli olanıdır. Ancak zeytinyağı, ısıl işleme tabi tutulmadan tüketilmelidir. Mesela bir kâse salataya 1 yemek kaşığı zeytinyağı ekleyebilirsiniz. Sebze yemeklerinin pişmesine 5-10 dakika kala yağınızı kullanabilirsiniz. Bunun yanı sıra günde 1 yemek kaşığı zeytinyağı da içebilirsiniz.

YEMEKLERİNİZDEN SOĞAN VE SARIMSAĞI EKSİK ETMEYİN

Yazının Devamını Oku

Ramazanda sağlıklı beslenmenin püf noktaları

26 Mart 2023
Hem ruhsal hem de vücut detoksu yaptığımız ramazan ayında beslenme alışkanlıklarımız da tamamen değişikliğe uğruyor.

Özellikle iftar ve sahur sofralarında normal zamanlara göre daha kalorili yemeklerin tüketilmesi, hazımsızlık, şişkinlik, mide sorunları, yorgunluk ve baş ağrıları gibi bazı sağlık sorunlarını da beraberinde getirebiliyor. Bu nedenle uzun süre aç ve susuz kaldığımız bu dönemde dengeli ve yeterli beslenmek, çok daha önemli bir hale geliyor. Ramazan ayının bu ilk günlerinde gelin hep birlikte sağlıklı iftar ve sahur sofralarının nasıl hazırlanabileceğine, tokluk hissi sağlayan besinlerin neler olduğuna bir göz atalım.

SAĞLIKLI İFTAR SOFRALARI İÇİN BESLENME ÖNERİLERİ

Beslenme alışkanlıklarımızın değiştiği ramazan ayını sağlıklı geçirebilmek ve orucun vücudumuza kattığı faydalardan yararlanabilmek için bazı önemli ayrıntılara dikkat etmek gerekiyor. Peki, iftar sofralarımızı nasıl sağlıklı hale getirebiliriz? Hangi besinlerden uzak durmalıyız? İşte ayrıntılar...
- İftarınızı öncelikle hurma, zeytin, kuru meyve ya da badem gibi küçük bir başlangıçla açabilirsiniz. Yanında da fazla olmayacak şekilde biraz su içebilirsiniz.
- Daha sonra bir kâse çorba ile öğüne devam edin. Çünkü çorba, içeriğindeki besin öğeleri ile hem faydalıdır hem de sindirimi kolaylaştırır.
- Çorbadan sonra yemeğinize 15-20 dakika ara verin ve sonra ana öğüne geçin.

Yazının Devamını Oku