Padişaha veliahta olan ilgi 3’e 5’e katlayınca...
Bizimki de şipşak araziye uydu, veliahtını seçti...
Harun.
***
20 küsur yıldır basketbolü yiyip bitiren ve sonunda allem edip kallem edip kapağı FİBA’ya atan arkadaş pılısını pırtısını toplayıp ufak ufak uzayacağına hala veliahtı’yla Tbf’yi de elinin altında tutmanın hesabını yapıyor.
***
Arkadaşın tivi’lere medyaya serpiştirdiği kapıkulu tayfası diyorki;
Takımı arkadaşlara bırakalım.
Biz millet’i yazalım.
* * *
Lafı dolaştırmadan net yazalım.
* * *
Bi ülke uzun süredir 2 devlet 2 millet şeklinde yaşıyorsa...
Ve bu bi yorum değil tespit’se...
Arkadaş nihayet gidiyor.
Tam da AB’ye giremeyen ülkenin A.Ş’ye girmesinin konuşulduğu bugünlerde...
Turgay Demirel ve 20 küsur yıllık A.Ş’si son günlerini yaşıyor.
* * *
Allah için iyi malzemeydi.
İşler kesat olduğunda 2-3 köşe çıkarır, 2-3 hafta idare ederdik.
Taraftarın da desteğiyle Beşiktaş, üç-beş dakika rakip alanı parselledi. Ancak, Brugge’ün her kontrada tehlike yaratması, siyah beyazlıları hücumlara çıkarken tedirgin etmeye başladı. Çıkarken topu kaptırmama duygusu takımın hızını keserken, zaten savunmada Mourinho’nun ‘otobüs düzeni’ni aratmayan ve kalecisini de libero gibi kullanan Brugge, pek gedik bırakmadı.
Buna rağmen Töre, topu ayağından daha erken çıkarsa ve Tolgay da defans arkasına sarkmaya her daim hazır Ba’yı görebilse pozisyon üretilebilirdi.
4-4-2 düzeni Pektemek’in kestirilemeyen hareketlerinden dolayı Kartal’da 15’ten sonra kaotik bir şekil alırken, derinlik kaybından ötürü Belçikalıların orta alanı rahat geçmelerini de sağladı.
Onca korner ve duran topu Beşiktaş resmen heba etti. En azından bir iki kez set oyunu planlamak varken ısrarla topu şişirip kaleci çalıştırdı siyah beyazlılar. Beşiktaş’ın ilk 45’i gol yemeden kapatması büyük şanstı.
DAHA 60’TA TESLİM OLDU
İlk maçtaki gibi Beşiktaş, ikinci 45’e golle başladı. Bu kez nefis gole imzayı Motta koydu. Bu aşamada soru şuydu: Beşiktaş oyunu tutabilecek mi, yoksa yaslanıp sıkıntı mı yaşayacaktı? Geçen maçta Ba, dün de Pektemek fişi çekemedi. Ve yine ilk maçtaki gibi Beşiktaş çok ama çok ucuz bir gol yedi. Ne ağır Franco’nun ne de kalesini terk etmekte direnen Tolga’nın o golü önlemesini beklemedim! Ama şoke olan takıma Bilic’in hemen müdahale etmesini bekledim.
Şunu kabul edelim ki Brugge, Töre’nin Belçika’da attığı o golden dünkü son dakikaya kadar doğruları yapan taraftı. Sistem değişikliğinin tutmadığını Bilic kabullenmeyince Motta’nın yarattığı şans da heba oldu. Hiç değilse 1-0’dan sonra Pektemek-Atiba değişikliğine gidilse tur atlanabilirdi. Ama en kötüsü de 30 dakika varken Beşiktaş’ın 70 bin taraftarıyla birlikte zihinsel olarak elenmeyi kabul etmesiydi.
Brugge, bir Liverpool değildi ama Bilic’in onu sandığı gibi bir Erciyes de değildi. Yine de Avrupa’da baharı gösteren Beşiktaş’a teşekkürler...
Ne çıktı?
Süper lig A.Ş.
* * *
İyi de futbolu, markası’nı el birliğiyle sıfır’layan arkadaşlardan tek beklenen ülkedeki en sevilen ve reytingi en yüksek sporun nasıl bu hale geldiğini, milletin niye yaka silktiğini, niye yerlerde süründüğünü açık açık hatta gerekirse AÇIK SAÇIK anlatmalarıydı.
Öz eleştiri yapıp...
Günah çıkarmalarıydı.
* * *
Hiç oralı olmadılar.
Ülkedeki yükselen yeni trend’e uyup vasat’laşmak.
Carlos’la yolların ayrılması iyi bi basketbolcu’dan vazgeçmek değil sadece...
Kulübün de 100 yıllık hasletlerinden vazgeçmesi yeni bi yola girmesi.
Vasatlaşması...
* * *
3 büyüğün borcu da 3,5.
***
Milli takımın ilk 50’de yok.
Gurbetçi arkadaşlar olmasa sahaya çıkaracak 11’in yok.
Vatikan’dan başka banko yeneceğin takım yok.
Onun da takımı yok.
***
Liginin yarısı Uefa’da yok.
Ey Türk sporseveri!
Ey Türk spor medyası!
Birinci vazifen kulübünün istiklalini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek değildir.
Köşe’ni, program’ını ilelebet muhafaza etmek hiç değildir.
* * *