◊ Eğlenceli bir soruyla başlayalım. Dizideki gibi çevrenizdeki kadınlar ilginizi çekmek için mücadele ediyor mu?
- Hâlâ bir salgınla yaşıyoruz, o yüzden flört dünyam sadece evim ve kitaplarımdan ibaret. Ben ve kitaplarım harika vakit geçiriyoruz.
◊ Hastings Dükü Simon Basset, Londra sosyal hayatındaki en seçkin bekar. Peki sizin sosyal hayatınız? Kendinizi nasıl hissediyorsunuz dizideki gibi ortamlarda?
- Sosyal ortamlarda olmak için çaba harcayan biri değilim. Sessiz biriyim. Evcimenim. Çalışmayı seviyorum ve işimden zevk alıyorum. Bunun ötesinde her şeyi sessiz tutmaya çalışıyorum. Oldukça sade bir hayatım var.
SEKS SAHNELERİNİN DRAMATİK SAHNELERDEN FARKI YOK
◊ Dizide rol arkadaşınız Phoebe Dynevor ile şehvetli aşk sahneleriniz var. Bu sahneleri çekmek kimi oyuncuya göre zor, kimilerine göre ise herhangi bir sahneden farkı yok. Sizin deneyiminiz nasıldı?
- O sahnelere çok çok iyi hazırlanmıştık. Cinsellik, yakın temas koordinatörleriyle çalıştık. Bu sahneler hakkında çok şey yazıldığını ve söylendiğini biliyorum. Ama bu çalışma sistemi, seks sahnelerini senaryonun diğer parçaları gibi ele almanızı sağlıyor. O sahnelerin dramatik sahnelerden farkı yok. İki karakterin arasında neler olup bittiğini anlatıyor. Senaryonun diğer sahneleri gibi bu sahnelerin de koreografisi var. Fiziksel koreografi, sahnenin planı ve prova, o sahnelerde endişelenmek yerine hikayenin bir parçası olarak görmenizi sağlıyor. Zaten Phoebe ile saatlerce bitmek bilmeyen dans provaları yapıyorduk. Provalar birini tanımanın ve yakınlık kurmanın güzel bir yolu.
◊
Hediye paketleri hazırlamış, “Fenomenler yerine ihtiyaç sahiplerine yolluyorum” yazmış.
Hemen aradım, “Hele ki bu dönemde pandemi sebebiyle o kadar çok ihtiyacı olan insan var ki, evlerini hediye deposuna dönüştüren fenomenlere göndermek içimden gelmedi” dedi.
O günden beri aklıma takıldı. Üzerine biraz araştırma yaptım. Gerçekten bir tüketim çılgınlığı ve bu çılgınlığı alevlendiren sanal fenomen-influencer dünyası var...
Döngü kontrolden çıkmış durumda.
Sosyal medya platformları artık mutlu anlarımızı, sosyal hayatımızı paylaştığımız platformlar olmaktan çıktı, bedavacılığı “influencer” olarak adlandıran fenomenlerle dolup taştı.
Satın almak için “yukarı kaydır” linkleri, hediye yığınları, savurgan paketlemeler, karton kutular, ambalajlar fenomen hikayelerinin ana temaları.
Sorsan hepsi doğa dostu, sorsan hepsi duyarlı...
Los Angeles’ta konuştuğum birçok influencer,
◊ Geçen sene 18 yaşında iki delikanlıyı evlat edindiniz. Nasıl gidiyor annelik deneyimi?
- Sanırım annelik düşündüğümden çok daha fazlasını ifade ediyor. Öncelikle her zaman anne olmayı istediğimi fark ettim. Evlat edinmeden önce Maddie’nin (dansçı Maddie Ziegler) “bonus annesi” olmaya başladım. Sonra başkaları için de yeterince sevgim ve yerim olduğunu düşündüm, evlat edindim...
◊ Yaşça büyük çocukların evlat edinilmesi nadir görülen bir durum. Sizi tebrik ederim. Evlat edinme hikayenizi okudum ama kısaca sizden de dinlemek istiyorum, nasıl karar verdiniz?
- Kararlarımın çoğunda olduğu gibi düşünmedim, sadece yaptım. Oğlumu bir belgeselde izledim. İzlerken “Bu benim çocuğum” dedim. Onu aramaya karar verdim. Bulduk. Evlat edinmek için gittim, arkadaşını da evlat edinip edinemeyeceğimi sordu. Evimde arkadaşı için de odam vardı, hiç düşünmeden “Gelsin tabii” dedim. Nasıl olacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu. Onlarla tanıştığım gün eve getirdim ve akşam yemeğinde aile olarak birlikteydik.
◊ Söz yazarı, senaryo yazarı ve şarkıcı Sia’dan yönetmen Sia’ya... Çektiğiniz müzik klipleri vardı, fakat film bambaşka bir dünya. Film yönetirken müzikten öğrendiklerinizden neler kattınız?
- Film çekerken ateşte vaftiz oldum diyebilirim. Müzik endüstrisine kıyasla işleri halletmek, kişileri bir araya getirmek ve program yapmak daha zordu. Ama genel olarak benzer olduğunu söyleyeceğim. Film yönetmek gerçekten sadece güvensiz insanları yönetmekle ilgili. Aslında bizler kendine güvenmeyen insanlarız. Uzun zamandır kendine güvenmeyen pop yıldızlarıyla dolu müzik dünyasında söz yazarak zaten deneyim sahibi olmuştum. Mesele sadece insan yönetimi. İçinde çalıştığım dünya, film yönetmemi sağladı diyebilirim.
◊ Birkaç gün önce Grammy Ödül Töreni’nin ertelendiği açıklandı. Pandemi, gösteri dünyasını derinden yaraladı. Eğlence dünyasının geçirdiği kötü dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Wonder Woman 1984”, 25 Aralık’ta HBO Max üyelerinden ekstra ücret alınmadan yayınlanmaya başladı...
Warner Bros.’un bu kararına tepki veren isimlerin başında yönetmen Christopher Nolan geldi.
Sinema deneyiminin en büyük savunucusu Nolan, Warner Bros.’un kararının “sendikalar ve sanatçılar için büyük bir tehlike işareti” olduğunu söyledi.
Bu planın, Hollywood’un sanatçılarından işçi sınıfına tüm çalışanlarına zarar vereceğini iddia etti.
Hollywood makine gibi çalışır. Sendikalar, sette çalışan elektrikçiden sadece bir-iki replik söyleyen oyuncuya kadar herkesin hakkını korur.
Nolan bu yeni yapıların yani dijital platformların ileriye dönük tehlike olacağını iddia ediyor.
JamIe Foxx
◊ Karantina sürecinde birçok kişiden önemli saydıkları birçok konuyu yeniden değerlendirdiklerini duydum. Sosyal hayatımızın sınırlı olduğu bu dönemden siz neler öğrendiniz?
Jamie Foxx: Ailemle geçirdiğim içten bir zaman dilimi oldu. Covid döneminde kız kardeşimi kaybettim. Bütün aile bir araya geldik ve birbirimizi gerçekten ne kadar sevdiğimizi anladık. Bu süreçte ayrıca üç film yazdım. Önceden aklıma fikirler gelirdi ama oturup geliştirmeye fırsatım olmazdı. Karantina, bana zaman ayırıp yazma fırsatı verdi. Üç projenin ikisini sattım bile.
Bu süreç, benim için derinden düşündüğüm ve kendimi sıfırladığım bir dönem oldu aynı zamanda. Bilgisayarı yeniden başlatmak gibi. Yapacak çok işimiz var, iyileştirmemiz gereken çok fazla yara var. Büyük, çok büyük görevlerle karşı karşıyayız. İnsanlığa meydan okunuyor. Bizler, insanlar boyun mu eğeceğiz, yoksa en iyisini yapmak için uğraşacak mıyız?
Ben Covid süresince insanların kötü yönlerini değil, iyi yönlerini görmeye başladım. Karşımızdaki kişilerin sevmediğimiz taraflarını görmekle o kadar meşgulüz ki, ben ve ailem tüm bunları boş verme kararı aldık. Artık sadece insanların sevdiğimiz yönlerine odaklanacağız.
◊ Kız kardeşinizle ilgili sosyal medya paylaşımınızda “hayatını kaybetti” yerine “geçiş yaptı” demeyi tercih ettiniz. Biraz bu konu hakkında konuşmak istiyorum. “Soul” adlı yeni animasyon filminizde de “bedenin ölümü-ruhun doğuşu” konusu işleniyor...
- Kız kardeşime her baktığımda bir ışık görüyordum. Down sendromlu olmasına rağmen dünyamızı aydınlatırdı. Böyle bir kayıp olduğunda aile olarak üzülüyorsun ama bize bıraktığı keyifli zamanları düşününce ölümü farklı görüyorsun. O şimdi güzel bir yerde tam olarak burada yaptığının aynısını yapıyor, insanları güldürüp iyi hissetmelerini sağlıyor.
OYUNCAK DÜKKANINDAKİ ÇOCUK GİBİYDİM
◊ Bu film ya da yaşadığınız deneyimler, arzularınızın gerçekleşmesine dair perspektifinizi etkiledi mi?
- Kendi deneyimlerime göre söyleyebileceğim kadarıyla her şeyin bir bedeli var. Başarı, ödenmesi gereken bir bedelle gelir. Başarısızlığın da bir bedeli vardır. Hedef ne kadar büyükse bedel de o kadar büyüktür. Başarı büyükse, bedeli de o ölçüde büyüktür. Biz her zaman fazlasını isteyen yaratıklarız. İstediğimiz yere vardığımızda çıta daha da yükselir. Soru, ne zaman durmamız gerektiği! Konuyu filmle birlikte cevaplarsam bazen ihtiyacın olana sahipsindir. Daha fazlasını kovalamayı bırakıp sahip olduğunla mutlu ve memnun olmak da bir başarı...
◊ İki kızınız var, istedikleri her şeye sahip olabilirler. Onlara sahip olduklarıyla mutlu olmayı ve sürekli daha fazlasını istememeyi nasıl öğretiyorsunuz?
- Covid döneminde kendim ve kızlarımda tanık olduğum ve öğrendiğim şey; en büyülü anların en basit anlar olduğu. Sadelik... Tropikal bir yerde, en lüks otelde herkesin size hizmet etmesi değilmiş en büyülü anlar... Sadece evde olmakmış. Birlikte yemek pişirmek, birlikte vakit geçirmek, Monopoly oynamak... O anlar geçirdiğimiz en güzel anlardı. Salgın süresince o basit şeylere değer vermeyi daha çok öğrendik.
◊ Yoğun çalışıyorsunuz. Muazzam bir kariyeriniz var. Bir tarafta sizi bekleyen setler ve uzun çalışma saatleri diğer tarafta evde annelerini bekleyen iki kız çocuğu. Nasıl dengeliyorsunuz bu iki önemli rolü?
- Hayattaki en büyük arayışım ne biliyor musun... Denge! Birçok insan özellikle çalışan anneler bu dediğimle ilişki kurabilir çünkü bir yandan çocuklarınızla olabildiğince çok şey paylaşmak istiyorsunuz ama aynı zamanda emek vermeniz gereken bir kariyeriniz de var. Sete gitmeniz gerekiyor, çünkü insanlar seni bekliyor. “Wonder Woman”ın çekimleri 8 ay sürdü. Yorucu, uzun ve zahmetli bir çekim süreciydi. Bazı anlar var ki... Bir sabah kızım okul konserini dinlemem için onunla okuluna gitmemi istedi, “Diğer anneler gibi önce okula gelip sonra işe gidemez misin?” dedi.
◊ Prenses Diana hakkında çekilecek yeni filmde (Spencer) başroldesiniz. Nasıl gidiyor Diana rolü için hazırlıklarınız?
- Her şeyden önce “The Crown”a takıntılı bir izleyici olduğumu söylemek istiyorum. Çok zekice yapılmış bir dizi.
Hazırlıklarım ne aşamada... Diana’nın röportajları ile yatıp kalkıyorum. Sesi sürekli kafamda çınlıyor. Onu içsel olarak hissedip taklit etmeden tüketiyorum. Diana’yı tanımak istiyorum, Diana’yı hissetmek istiyorum. Onun sadece fiziksel özelliklerini yansıtmak istemiyorum. O yüzden hazırlığım öncelikle duygusal yönlerle başladı. Zaten yönetmenimiz Pablo Larrain elindeki materyallerle oyuncuları eğitmekle ilgilenmeyen bir yönetmen. Pablo gerçek bir şiirsel kaşif. Onunla rüya gibi bir yolculuğa çıkmak için sabırsızlanıyorum.
◊ Filmle ilgili neler paylaşabilirsiniz?
- Film, Diana’nın hayatındaki üç önemli güne odaklanıyor. Başka ayrıntı yok. Yeni bir bilgi yok. Film, Diana’nın hayatındaki üç günlük bir dönemin hayal edilmesi gibi. Belki de her şeyin onun için en ağır hale geldiği dönem. Ve bu gerçekten içsel bir deneyim. Belki de bu yüzden kendimi Diana’ya olabildiğince açmaya çalışıyorum.
◊ Diana rolünü sizin oynamanız, sosyal medya üzerinde tartışmaları da beraberinde getirdi. İnsanların dedikleri sizi etkiliyor mu?
- Ben de onlar gibi hissediyorum. Yapıp yapamayacağıma karar vermeye çalışıyorum. (Gülüyor) Temelde anlıyorum aslında onları. Bir karakter yaratırken gerçekten o kişiyi anlamaya, vücuduna girmeye çalışıyorsun. Sadece kostüm giyip ya da peruk takıp karaktere girmiyorsun. Oynadığın kişi oluyorsun. Söylenenleri ciddiye almamak önemli ama Kristen olarak bakınca bile “Tanrım, oldukça önemli bir mesele, bunu mahvetmek istemiyorum!” diyorum. Sanırım bu tür gerilimleri ve dayatılan baskıları hafifleten tek şey, elimden gelenin en iyisini yapmak ve kendimi işime adamak. Sahip olduğum her şeyle rolüme bağlı olduğumu taahhüt edebilirim. Bunun ötesinde söyleyebileceğim başka bir şey yok.
Amy Adams◊ Bugüne dek birbirinden çok farklı karakterleri canlandırdınız. Sette oynadığınız zor rolleri izlerken biz de yaşıyoruz. Sorum şu, ağır rollerden sonra etkisinden kurtulmak için uyguladığınız bir rutin var mı?
- Kural koymayı deniyorum. Komik, çünkü “Hillbilly Elegy” filmi gelmeden önce çok daha hafif bir rol oynama niyetindeydim. Komedi yapmak istiyordum mesela. “Toksik olmayan, hasarsız bir karakter bulamaz mıyım?” derken bu proje geldi. Ron (Howard) ile konuştum, kitabı okudum. Sonra “Sanırım karanlık bir yere geri gidiyoruz” dedim. Bu tür karakterler tabii ki zor oluyor. Kendimce koymaya çalıştığım kurallarım var. Mesela ara vermek. Bende iki farklı mod var. Birincisi çalışırken gerçekten işe odaklanmak, diğeri ise çalışmıyorsam kapatma tuşuma basmak. Eşim de “Ya açıksın ya da kapalısın” der. Yani hiçbir şey yapmamakta çok iyiyimdir. Bunun faydalı olduğunu düşünüyorum, çünkü gerçekten fişi çekebiliyorum.
◊ Nasıl çekiyorsunuz o fişi? Bir örnek verebilir misiniz?- Mesela telefonunu kaybeden ama bulmak için kılını kıpırdatmayan birini düşün. Ben o kişiyim. “Tamam işte, evren bana fişi çekme zamanı geldiğini söylüyor, bu bir işaret” derim ve kendimi kapatırım.
ANNE OLMAK DAHA ÖNEMLİANNE OLMAK DAHA ÖNEMLİ◊ Eşiniz Darren Le Gallo’dan bahsettiniz biraz önce. Sizin gibi büyük kariyere sahip biriyle evli olmak nasıl, anlatır mısınız biraz?
- Kızım ve kocamla yarattığım ailem, benim köküm. Beni ayakta tutan, bana amaç veren şey. Onlar her gün kalkıp işe gitmemin nedeni. Her zaman koşulsuz yanımda olanlar. Onlarsız bir şey yapmanın çok zor olacağını düşünüyorum. Çünkü bana güvende olduğumu hissettiren de onlar. Kendime meydan okuma sebeplerim de onlar, çünkü kendimi zorlamamı sağlıyorlar. Eğer başarısız olursam, yanımda olacaklarını biliyorum. Bu yüzden her şeyi onlarla denemek çok rahatlatıcı.◊ “Ailem benim köküm, beni ayakta tutan şey” diyorsunuz. Anne olmak, profesyonel iş hayatınızı nasıl etkiledi?- Anne olmak oyuncu olmaktan daha önemli bence. Yaptığım işi seviyorum ve böyle bir işe sahip olduğum için minnettarım. Ama işimi kızım için bir an bile düşünmeden bırakabilirim.PANDEMİDE AİLEM VE SEVDİKLERİM HAYATIMIN ODAK NOKTASI OLDU
◊ Covid döneminin size etkileri ne yönde oldu?
- Şahsen bu dönemde çok fazla uykusuzluk yaşadım. Eşim haberleri izlememem gerektiğini söylüyor ama haberleri takip etmeden yapamıyorum. İzlediğim her türlü olumsuzluğa rağmen umutluyum. Pandemi sonrası hayatımızı gerçekten merak ediyorum. Covid’le birlikte benim hayatım oldukça küçüldü. Aileme daha çok odaklandım. İnsanlarla daha önce hiç yapmadığım kadar iletişim kurmaya çalışıyorum. Kız kardeşlerimle, erkek kardeşlerimle, yakın arkadaşlarımla ilişkimin güçlendiğini hissediyorum. Ailem ve sevdiklerim hayatımın odak noktası haline geldi. Umarım böyle de kalır.◊ Bu dönemde fiziksel olarak daha iyi olabilmek için neler yaptınız?- Sağlıklı yaşam konusunda daha iyi olmalıyım. Üzerinde çalışmam gereken konulardan biri uyku. Korkunç bir uyku rutinim var. Televizyon izlerken kanepede uyurum. Üzerinde zaman harcayıp öğrenmem gereken bir şey uyku rutini.◊ Neredesiniz şu anda?- Los Angeles’ta prodüksiyon ofisimdeyim. Marttan beri ilk defa ofise geldim.◊ “Hillbilly Elegy” gerçek bir hikaye. Sizin oyunculuğunuz da, Glenn Close’un performansı da çok beğenildi. Sarhoşu oynamak için içki içmeye, bağımlıyı oynamak için uyuşturucu kullanmaya gerek yok. Siz “hasarlı rollerin kraliçesi” olarak bağımlı bir anneyi portrelerken nelere dikkat ettiniz?-Bu filmde bağımlılığın sonuç olarak görülmemesinden emin olmak istiyorum. Mantıklı geliyor mu söylediğim? Bağımlılığın kendisinden çok, neden olan ve körükleyen derin sorunlara dalmalıydım önce. Kendinden şüphe duyması, hayal kırıklığı, sorunlarından kaçmak için kendi kendine ilaç alması... Sonuçtan önce sebeplere gidip karakteri yarattım. Ve benim için rollerde önemli olan bir diğer şey de karaktere empatiyle yaklaşmak.◊ Gerçek ‘Bev’ ile tanıştınız mı?- Tanıştım. Cesareti, benimle tanışma ve konuşma isteği beni çok etkiledi. Çünkü hayatının bir bölümünü anlatıyoruz. Yüzleşmek onun için zor olmalı. Hayatın diğer tarafına geçmeyi başarmış ama hâlâ uğraşıyor.‘PENCEREDEKİ KADIN’DAGİZEM İÇİNDE GİZEM VAR◊ Diğer filminiz “Woman in the Window”un (Penceredeki Kadın) vizyon tarihi pandemi nedeniyle ertelendi...- Evet
.◊ Filmden bahseder misiniz?