Paylaş
“Web 2.0’ın devreye girmesiyle, tek yönlü bilgi paylaşımından çift taraflı ve eşzamanlı bilgi paylaşımına ulaşılmasını sağlayan medya sistemi. Mobil tabanlı, paylaşımın, tartışmanın esas olduğu bir iletişim şekli.” Andreas Kaplan ve Michael Haenlein’e göreyse “Web 2.0 üzerinde ideolojik ve teknolojik içeriklerin, yapılanmaların kullanıcı merkezli bir şekilde üretilmesine ve geliştirilmesine izin veren internet tabanlı uygulamaların bütünü.”
Geçen haftayı işte bundan mahrum geçirdim; sosyal medyadan... Twitter’dan, Facebook’tan, Instagram’dan, YouTube’dan, Wikipedia ve Foursquare’den, Flickr ve LinkedIn’den, Google+’dan, blog’lardan uzak bir hafta. Aslında e-posta ve SMS de bu kapsamda ama deney sırasında yıllık iznimin bir bölümünü kullanmadığım için ikisini dışarıda bırakmak zorundayım.
Dünya çapında, sayıları 2 milyara yaklaşan sosyal medya cemaatinden birkaç günlüğüne ayrıldım ve inanın sürüden ayrılanı gerçekten kurt kapıyordu.
İyi bir sosyal medya kullanıcısıysanız, gözünüz ve kulağınız başka türlü çalışmaya başlıyor. Radarınız sürekli paylaşmaya değer bir şey var mı diye arama yapıyor. Baktığınız, gördüğünüz, okuduğunuz, başınıza gelen her şey potansiyel bir tweet veya Facebook mesajı olabilir. Bir hafta ara vermek, bu algılayış biçimini değiştirmiyor ama farkına varmanızı sağlıyor.
İşte başıma gelen diğer şeyler:
* Facebook olmadığından, yıllardır açıp bakmadığım eski ajandayı buldum ve arkadaşlardan doğum günü sosyal medya orucuma denk gelen var mı diye kontrol ettim.
* Birinin doğum günü tam ortasına denk geliyordu, ben de takvimde işaretledim.
* Doğum günü tarihi geldiğinde kutlamak için aradım ve partiyi kaçırdığımı öğrendim. Doğum günü hafta arasına geldiği için kutlamayı iki gün öne alıp hafta sonu yapmış ve Facebook’tan duyurmuş. Facebook gibi Foursquare de kullanamadığım için benim ruhum duymadı tabii.
* Doğum günü partisinden başka birkaç buluşma ve
konseri de kaçırdım.
* Sürekli yazışmaktan pek çok arkadaşımın sesini uzun zamandır duymadığımı fark ettim.
* Telefon etmenin gözümde büyüdüğünü de fark ettim.
* Sosyal medya olmadıktan sonra ne işime yarar deyip cep telefonumun internetini kapattım. Tweet atmayacağıma göre fotoğraf veya video çekmenin de anlamı yoktu. Meğer sadece telefon olarak kullanınca cep telefonlarının şarjı ne kadar uzun dayanıyormuş!
* İşyerinde günde üç saat kadar vakti sosyal medyaya ayırdığım anlaşıldı. O üç saat cebime
kalmadı tabii, üstelik dünya
kadar şeyden çok geç haberdar oldum. Etrafımdakilere sürekli “Ne olmuş? Kim? Ne zaman?” diye sorup durdum. Kendimi acayip dışlanmış hissettim.
* Yaşasın Wikipedia!
Paylaş