Paylaş
Nora Helmer, Torvald Helmer’ın karısı ve üç çocuğunun annesi. 1800’lerde Norveç’te bir kasabada yaşadı. Önce babasının tatlı kızı oldu. Sonra kocasının ‘kırılgan tarlakuşu, sincabı’... Kocasının ‘öğrettikleriyle’ yaşayıp gidiyordu. Kocasının verdiği parayla aldığı kıyafetleri, kocasından öğrendiği, benimsediği fikirleri vardı. Bir gece evden çıktı gitti. Anahtarları bıraktı. Kocasını ve çocukları da...
Henrik Ibsen ‘Bir Bebek Evi/Nora’yı yazdığında feminist hareketin ilk dalgası yeni kabarıyordu. Kocasının izni olmadan yapabileceği yasal işlemlerin sayısı bile yok denecek kadar az olan kadınlardan biriydi Nora... Gerçekte kim olduğunu bulmak üzere kapıdan çıktığı andaysa tiyatro tarihinin en meşhur kadınlarından biri haline gelmişti... Eyleme geçen kadındı artık; Medea gibi, Antigone gibi...
15 yıl sonra Nora terk ettiği evin kapısını çalıyor. ‘Nora 2’, Ibsen’in feminist bakışlı eserinin Lucas Hnath tarafından yazılmış ‘devam oyunu’. Saim Güveloğlu’nun yönettiği ‘Nora 2’de Tülin Özen, Tansu Biçer, Nihal G. Koldaş ve Zeynep Çötelioğlu sahnede. Özen’in sırtladığı Nora, kendine güveni tam bir kadın olarak giriyor kapıdan...
SEYİRCİYLE DE TARTIŞIYOR
Karakterlerin 15 sene sonraki hesaplaşma anları, Bahçe Galata’nın elverdiği geniş açıların içine, ‘tartışma alanı’ duygusuyla yerleştirilmiş. Karakterler fikirlerini ara ara seyirciyle göz teması kurarak da tartışıyor. Nora’nın hiç temas kurmadığı çocuklarına dair hislerini, elbette Torvald’a dair hislerini de, dadı Anne-Marie’nin, Torvald’ın ve kızının Nora hakkındaki duygularını, Nora’nın neden döndüğünü... Hepsini öğreneceğiz.
Ibsen’in ‘Nora’sında; evi terk etme kararının karşısına ‘kocasına ve çocuklarına karşı kutsal görevlerini, dini ve toplumu’ koyan Torvald’a “Daha kutsal bir görevim var: Kendime karşı bir görevim” der Nora. Kimin haklı olduğunu keşfetmesi gerektiğini de ekler... ‘Yeni Nora’ kimin haklı olduğunu keşfetmiş, keşfini başka kadınlara da ulaştırarak yeni bir ‘kutsal görev’ edinmiş. Babasının, kocasının, annelik ve evlilik kurumlarının, dinin, toplumun seslerinden arınıp kendi sesini duyması hiç kolay olmamış. (Hangimiz için kolay ki!) Ama şimdi aşkın özgürlük, evliliğinse bir bağlılık sözleşmesi olduğunu, evliliğin kimliğini yuttuğunu yüksek sesle söyleyebilecek özgüvende. ‘Nora 2’nin evliliğe ve kadın özgürlüğüne dair söylemi yeni değil. Yer yer ‘geveze’ bir oyun olduğunu düşündüğümü, ilk sahnede Nora’nın tavrını biraz ‘öğretmen edasında’ bulduğumu söylemeliyim. Ama hikâye açıldıkça, Torvald ile o gecikmiş konuşmalarına başladıklarında, oyunun polisiye bulmaca kıvamındaki katmanı da yerleştikçe taşlar yerine oturdu. Ekibin yorumu tarafsız bakmaktan yana. Ama Nora’nın varoluş mücadelesinin benzerlerine sürekli tanık olan, evliliğe dair fikirlerine kalpten katılan bir kadın olarak, tarafsız bir izleyici olamadım.
Torvald’lar Nora’lara yüzyıllardır ‘kadın olmayı, eş olmayı, anne olmayı, düşünmeyi’ öğretmeyi kendine vazife biliyor. Bu değişmedi, sadece artık bir adı var: ‘Mansplaining’ (İngilizce ‘erkek’ ve ‘izah etme’ sözcükleriyle oluşturulan kavram). Ne yazık ki Nora olmak hâlâ haber değeri taşıyor. ‘Nora 2’yi öfkelenmek pahasına izleyin... Öfke iyidir, eyleme geçirir.
KISA KISA...
10 SENEDİR ‘YENİ’!
Bu sene temalarını ‘Tiyatroyla nefes alıyoruz’ sloganıyla ‘nefes’ olarak belirlemişler ama adı konmasa da 10 senedir yaptıkları zaten bu. Bir oyun yazarlığı festivali olan ‘Yeni Metin Festivali’nden bahsediyorum. Geçen pazartesi, ‘senenin oyunu’ seçilen ‘Çiçek Kalkışması’nın okumasıyla başladı. Festival, hem tiyatro alanında üretmek isteyenlere hem de tiyatro takipçilerine nefes aldırıyor. ‘Yeni Metin Atölyeleri’nde eğitim aldıktan sonra oyunlarıyla tiyatro dünyasına yeni nefesler veren pek çok isim var. Atölyelerde yazılan yedi yeni oyun, okuma tiyatrosu olarak festivalde seyirciyle buluşacak. 28 Kasım’a dek sürecek festivalde Norveç, İsveç ve Hollanda’dan çağdaş yazarların oyunları ayrıca heyecan verici. Pek çok etkinlik ücretsiz, detaylar yeniperform.com adresinde.
Paylaş