Senin annen bir melek

Haberin Devamı

Annemizden klonlanarak geliyoruz dünyaya. “Aman da babasına ne kadar benziyor, ayy gözleri aynı babası!” filan hikaye.
Gerçi erkek çocuklar büyüdükçe ve anne tarafından babaya kızıldıkça “ayynı o mendebur babana benzedin” diye azarlanıyor ama neyse. Bugün, bizim konumuz anneler.
Önce küçüklüğümde annemin de bana anlattığı bir hikaye...
Bir zamanlar doğmak üzere olan bir çocuk varmış. Ve dünyaya gideceği gün Allah’a sormuş:
“Bu kadar küçük ve korunmasızken dünyada nasıl yaşayacağım?” Allah “Meleklerimin arasından senin için bir tanesini seçtim. O seni bekliyor olacak ve seni hep koruyacak” diye cevap vermiş.
“Ama burada Cennet’te hiç bir şey yapmadan şarkı söylüyor ve gülümsüyorum, ben böyle çok mutluyum.”
“Senin meleğin de sana şarkılar söyleyecek ve sana her gün gülecek. Sen de o meleğin sevgisini hissedeceksin ve mutlu olacaksın.”
“Peki insanlar benimle konuştuklarında ben onları nasıl anlayacağım, ben onların dilini bilmiyorum ki.”
“Meleğin sana dünyadaki sözlerin en güzelini ve en tatlısını söyleyecek, ve görebileceğin en büyük sabır ve ilgi ile sana konuşmayı öğretecek.”
“O zaman seninle konuşmak istediğim zaman ne yapacağım?”
“Meleğin senin ellerini birleştirecek ve sana dua etmeyi öğretecek.”
“Duydum ki dünyada kötü insanlar varmış. Beni kim koruyacak?”
“Merak etme, meleğin seni hayatı pahasına dahi olsa savunacak.”
“Ama ben seni göremeyeceğim için çok mutsuz olacağım.”
“Meleğin sürekli sana benden bahsedecek ve sana bana nasıl tekrar ulaşabileceğini anlatacak, ama beni göremesen de ben hep senin yanında olacağım.”
Tam o esnada Cennet’te ki huzur ortamına dünyanın homurtuları karışmaya başladı. Dünyaya gitmek üzere olduğunu anlayan çocuk aceleyle son sorusunu sordu:
“Peki Tanrım şimdi gitmek üzereyim, lütfen bana o meleğin ismini söyler misin?”
“Meleğin ismi önemli değil, sen ona ‘Anne’ diyeceksin.”

Haberin Devamı

Adımı unutsan da sen benim annemsin!

Benim annem dünyanın en güzel kadınıydı bir zamanlar. Bana şimdi arada, ne güzelsin filan diyen çıkıyor da; annemin gençlik fotoğraflarını gösteriyorum, gözlerini alamıyor. Ve bu dünyalar güzeli kadın yaklaşık 10 yıldır Demans hastalığı ile mücadele ediyor. Demans Alzhemier’ın çok daha hafifi. Kişinin entelektüel ve sosyal yeteneklerinin, günlük fonksiyonlarını etkileyecek şekilde ilerleyici bir kaybı. Hastalık doğası gereği ilerleyici özellikte.
Demanslı bir kişide; hafıza, düşünme, mantık yürütme, yer ve zaman tayini, okuduğunu anlama, konuşma, günlük basit işleri yapma gibi işlevlerde bozukluklar görülüyor. O kadar güzel bakıyoruz ki ona ablamla birlikte hastalığı çok ağır ilerliyor.
Dünyanın en uyumlu, en sevecen, en kaprissiz demansı o! Bizi, torunlarını gördükçe dünyalar onun oluyor. Babam ve yardımcımız Katuna ile birlikte, biliyorum çok mutlu yaşıyor. En büyük korkumuz, bir gün isimlerimizi unutacak duruma gelmesi. Belki gelecek, korkunun ecele faydası yok. Ama ismimi bile bilmese o benim annem. Ve bu dünyanın en şahane, en güzel, en özel annesi. Annem; bu satırları hala okuyabiliyorsan; SENİ ÇOK AMA ÇOK SEVİYORUZ. ANNELER GÜNÜN KUTLU OLSUN!

Haberin Devamı

Ölene kadar emeklilik yok!

Böyle acayip bir şey işte annelik. Bildiğin bir görev. Ölesiye sorunluluk. Hiç bitmeyen mesai. Üstelik maaşsız. Sigortasız. Fazla mesaisiz. İlaç yardımsız. Yakacak yardımsız. Her anne, kendinden ısıtmalı. Sıcacık. Kendinden doyurmalı. Kendinden kontrollü. Hatta dünyadaki en büyük kontrol mekanizması. “Bitecek o yemek”, “Derslerin bitmeden televizyon izleyemezsin, hayır”, “Merve’nin annesinin telefonunu ver, gidince arayacağım”, “Kaç para verdin o kot pantolonuna?”, “Anası -babası ne iş yapıyormuş bu arkadaşının?”, “Sigara mı içiyorsun sen?”, “Vallahi uyuşturucuya alışır, pavyonlara düşersin, görüşmeyeceksin bir daha o kızlarla”, “Saat kaç oldu, nerdesin”, ”Öksürüyor musun sen?”
Liste böyle uzayıp gider. Hayat biter, anne mesaisi bitmez. Kurban olurum.

Yazarın Tüm Yazıları