Paylaş
EY tatilci kardeşim.
Bütün kış çalıştın. İnsan kaynakları departmanında 500 kişinin ayrı ayrı derdini dinledin. Ya da yazılım yaptın bilgi işlem departmanında, şirketi trilyon kara geçirecek bir proce geliştirdin.
Mimarsan, dünyanın en akıllı kulelerini diktin. İhalelere girdin çıktın eğer iyi kötü bir şirket sahibiysen. Ya da bütün sezon 11 adam bir topun peşinde, dilin dışarda koşturdun. Ve sonunda o uzun kış bitti, tüm tatil planlarını yaptın, geldin Çeşme’nin orta yerine düştün. Hem de bile isteye.
Cebinde paran. Altında araban. Yanında manitan. Veya pür neşe arkadaş grubun. O plaj senin, bu beach benim. O restoran senin, bu gece kulübü benim. Her şey şahane. Ancak bağışla, bir sorum var.
Sen buraya eğlenmeye gelmedin mi? Çeşme dediğin, eninde sonunda İzmir’in batıya doğru uzanan bir yarımadası. Çeşme, Urla ve Karaburun ilçelerini kapsıyor. Yol üzerinde geçilen Urla, Çeşmealtı ve Mordoğan İzmirlilerin orta halli yazlıklarının mekanları.
Urla’ya bağlı Bademler Köyü ilginçtir örneğin; Türkiye’nin neredeyse ilk kooperatifini kurarak kalkınmıştır. Modern evleri, okuma ve tiyatro salonu ve yine bu ülkenin ilk “Oyuncak Müzesi” ile alışageldiğin köylerden çok farklıdır.
Sığacık’taki pazarcı teyzeler o kadar tatlıdır ki; o 15 kilo sevgilin, topukluları ile daha gık diyemeden, dolmayı ağzına tıkıştırıverirler. Zaten Urla’da, Bademler’de, Sığacık’ta, Karaburun’da istesen de kasamazsın. Kapısının önünde ayağını uzatmış oturan canım Hayriye Teyze ile Mandıracı Halil Amca’ya mı kasacaksın?
Daha kumrucuda başlıyorsun triplere, ben görüyorum. Gıcır spor arabanı kumrucunun önüne yanaştırdın hadi ona bir şey dediğimiz yok. Ama o ne iniştir öyle. Zannedersin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, beyaz saraya kumru yemeye geldi. Daha da komiği, kumrucunun vale hizmet vermesi.
Alaçatı desen, Çeşme dediğimiz o kasabanın bir köyceğizi. Sen kendini, yüzyıllardır var olan, bir zamanlar sadece kendi halinde insancıkların yaşadığı o Arnavut kaldırımlı sokaklarda ne diye bunca kasarsın. Ara sokaklardaki restoranlara illa arabamla, şoförümle, devasa cipimle gireceğim diye neden kendini helak edersin? Gittiğin mekanlardaki o garson çocuklara ne diye eziyet edersin?
En çok da gece kulüplerinde seyrederken eğleniyorum seni. Masanın ortasında illaki bir koca şişe. Bistro olmazsa olmaz. Girişte ve çıkışta kapının eline 100 TL sıkıştırılacak ki, bir daha ki gelişte seni tanısın. Belki senin de suçun yok kasmak dışında, sen de sistem müşterisisin eninde sonunda.
İşte böyle eğlenerek geçiyor Çeşme günleri geceleri sayın okur burada. Öyle çok da özenilecek bir durum yok yani. Sen, Mordoğan’daki, Foça’daki, Altınoluk’taki mütevazi tatiline devam et.
Hayır, ortada benim anlamadığım bir durum varsa, hep birlikte kasalım, kasılalım. Ama eninde sonunda şıpıdık terlik denize girip elinde bir dondurma yalayacağın üç günlük yaz. O bacakları boyum kadar sevgiline de söyle; eğer tatile gelip de zayıf görüneceğim diye hala boğazından lokma geçirmiyorsa; bil ki sana güzel görüneceğim, adamı kafeslemişim elimden kaçırmayayım derdinden.
Bunların, aç kalıp kalıp en sonunda sevgilisini yemiş bir modeli de var.
Allah muhafaza!
Çeşme’de tek sinyal veren ben miyim?
Zannetmeyin her günümü Çeşme’de geçiriyorum. Ama sıkça yarımadadayım şu günlerde. Yarın Kuşçular pazarını ve köylünün organik üretim çabasını görmek için Urla tarafına gideceğim örneğin. Pazar günü de ver elini Karaburun. Çeşme’yi tavaf ettiğim süre zarfında da; emniyetin sinyal verme, kırmızı ışıkta durma ve bekleme, kavşaktan cart diye bakmadan dönmeme konularında beni ve USA’da yaşayıp burada sadece bir hafta geçiren arkadaşım Ülkü’yü ödüllendirmesini bekliyoruz. Sıkı Amerikan trafiğinden gelmiş arkadaşımın şu cümlesi ile fark ettim bu durumu da, “Bahar, Çeşme’de tek sinyal veren sen ve ben miyiz?”
Önemli not: Twitter’dan yazan Sevgili Gülhan Kara, okur kontenjanından der ki; “Çeşmenin trafik ışık sisteminin acilen gözden geçirilip düzeltilmesi gerekiyor.”
Örneğin; Şifne çıkışında kırmızı ışık var, yeşil ışık yok!
Paylaş