Paylaş
İçeri adım attığında derin bir nefes aldı... Kitapların kokusunu duyumsadı... Sessizliği dinledi... İç organlarının, damarlarındaki kanın devinim öncesi seslerini garipsedi. Kitap okumayı bıraktığından beri içinin boşaldığı hissine kapılmıştı. Önceleri iç sesiydi duyduğu... Şimdilerde iç organlarının sistematik boş seslerini duyuyordu. Başkaları duydu mu diye etrafına bakındı... Kimseler yoktu ama yine de utandı. Tavanı çok yükseklerdeydi kütüphanenin... Gökyüzüne kadar uzanıyordu... Ve hatta gökyüzünde asılı gibiydi, yıldızlara yakınlaşmıştı epeyce... Bir sonsuzluk havası hakimdi... Bu sonsuzluğun içinde insanın küçüklüğü ve hatta hiçliğini tarif etmek için söze gerek yoktu. Heyecanlanmıştı, sonsuzluğu nefes nefes soludu... Bu dünyada değildi belki de. “Cennet, kütüphane gibi bir yer olmalı” diyen Borges’in sözünü anımsadı. Karmaşık bir ölümsüzlük duygusu indi yüreğine. Kitapların durduğu raflara ulaşmak için yerden olduğu gibi yıldızlardan da merdivenlere benzeyen bir şeyler sarkıtılmıştı... Hayır, hayır, merdivenden ziyade gökkuşağına benziyorlardı. Onlarca gökkuşağı raflara ulaşıyordu... Ancak önemli bir ayrıntıyı fark etti. Bu kuşakların renkleri yoktu. 7 farklı tondu ama renksizlerdi... Karanlığın rengiydi... Ay ve yıldızların yansıması değildi. “Gece kuşağı mı desem” diye geçti içinden. Kuşakların indiği raflardan birine yaklaştı ve gözüne kestirdiği kitaplardan birini aldı eline... Sayfaları karıştırdıkça kitabın yaşanmışlığı andıran kokusu yayıldı... İçine içine çekti. Gökkuşağı da renklendi birden bire... Bedenini dışarıda unuttu, ruhu kitaptaydı artık... Umberto Eco, çok haklı... “Okumak, hayatı iki defa yaşamaktır.” Okuyun...
DURUŞMA ARASI SANAT MOLASI... ‘BAHAR DÖNGÜSÜ’
“SİZ hiç hukuk bürosunda sergiye gittiniz mi” diye sorsam ne dersiniz? Enteresan değil mi sizce de? Garipsemeyin lütfen... Ben de ilk kez deneyimledim... Şahane oluyormuş. “Sanat her yerde olmalı...“ sözüne yürekten inanıyor ve mümkün olduğunca sanatın olduğu her yere gitmeye çalışıyorum. Geçtiğimiz cumartesi çok enteresan ve hatta sürprizlerle dolu bir sanat etkinliğine katıldım. Genç sanatçıların öncelendiği bu duyarlı etkinliği düzenleyen, IGK Hukuk Bürosu ve kurucusunun çok eski arkadaşım Sevgili Işın Karahan Yıldırım oluşu benim için sürpriz oldu. Kendisi de ressam Sevgili Işın’ın sanata tanıdığı ayrıcalığı kendi ofisinde dava dosyalarının önüne koyması çok etkileyici bir adım olmuş. Bu durum, genç sanatçıların yüzlerine yansıyan mutluluk aydınlığından fazlasıyla anlaşılıyordu zaten. Değerli arkadaşım Dilek Karaaziz Şener’in hem küratör hem de jüri üyesi olarak yer aldığı projenin diğer jüri üyeleri de birbirinden değerli sanatçı ve akademisyenlerden oluşuyor. Bedriye Işın Yıldırım, Rabia Bakıcı Güreli, Prof. Dr. Elif Aydoğdu Ağatekin, Dilşat Arpacıoğlu, Belma Ersu, Prof. Dr. Dicle Orhan, Aykut Öz, Ardan Özmenoğlu, İrem Tolluoğlu.
KATILIMCI SANATÇILAR
1 Ekim 2025 tarihine kadar IGK Hukuk Bürosu’ndan randevu alarak izlenebilecek sergiye katılan genç sanatçıların isimleri şöyle; Işıl Tüfekçi Ardıç, Mücahit Diyar Ariz, N. Kerem Bengi, Metehan Büyük, Nagihan Çakal, Nuray Çiçek, Yüsra Canik, Dilara Erbay, Tuğçe Eşme, Songül Ekti, İynes Eyüp, Gizem Güler, Dila Kasapoğlu, Sibel Keçeli, M. Sena Kılınçarslan, Nurcan Kır, Yaman Nasif, Barış Özçelik, Ayça Atbaş Özen, Sena Nur Işık, Fatma İlknur Yıldırım.
KAHKAHA NACİ, FONTANA CENK, GÜLYÜZLÜ SEVDA...‘MİRİTA DONDURMA’
“DONDURMA yedikten sonra mutluluk garanti” dersem ne dersiniz? En azından benim için öyle... Şayet Yaşamkent Şehit Eren Bülbül Caddesi Beker Plaza’daki “Mirita Fontana” dondurmaya giderseniz, size yüzde 100 mutluluğu garanti edebilirim. Neden mi... Öncelikle Ankara’da yiyebileceğiniz en geleneksel dondurmaların başında geliyor... Babadan oğula geçen bu geleneğin altıncı kuşağı, lakabını İtalya’daki “Fontana de trevi”den (Aşıklar Çeşmesi) alan Sevgili Fontana Cenk’in hazırladığı eşsiz dondurmaların lezzeti, aşk çeşmesi gibi içinize akıyor. Babası Naci Vatansever ya da nam-ı diğer “Kahkaha Naci”nin dondurma istendiğinde attığı kahkahalar oğlu Cenk’in yaptığı dondurmalardan daha mutluluk verici dersem abarttığımı düşünmeyin... Hele hele... Güler yüzlü anne Sevda Hanım’ın hijyen ve disiplin tutkusu bir yana, pişirdiği “İncir uyutması ve Keşkül” hem dillere hem gönüllere destan... Nerede olursanız mutluluğunuzu katlamak için gidip bu aileyi görmeye değer.
Paylaş