Paylaş
Kanser hem dünyada hem de ülkemizde ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer alıyor. Ölüm nedenlerine bakıldığında dünya geneli için yaklaşık her 6 ölümden birinin, ülkemiz için ise her 5 ölümden birinin kanser nedeniyle gerçekleştiği görülüyor.
Dünyada her yıl yaklaşık 19 milyon kişi kansere yakalanıyor, 9.9 milyon kişi ise kanser nedeniyle hayatını kaybediyor. Benzer seyir devam ettiği takdirde, 2040 yılında 30 milyon yeni vaka ortaya çıkması bekleniyor. En sık görülen kanser türleri sırası ile meme, akciğer, kalınbağırsak, prostat, mide olarak karşımıza çıkıyor. Bu kanser türleri ülkemizde de ilk sıralarda yer alıyor.
Türkiye Kanser İstatistikleri Raporu’na göre, bir yıl içerisinde 211.273 kişiye kanser tanısı konulmuş bulunuyor. Kanser hastalığına erkeklerde kadınlara oranla daha sık rastlanıyor. (Erkeklerde yüz binde 262,4, kadınlarda ise yüz binde 188,0). Yaş ilerledikçe görülme sıklığı da artıyor.
Kanser başlıca; tütün kullanımı, yüksek beden kütle indeksi (fazla kilolu ya da şişman / obez olma), meyve ve sebzeden fakir beslenme, yetersiz fiziksel aktivite ve alkol tüketimi gibi başlıca beş davranışsal ve beslenme ile ilgili risk faktöründen kaynaklanıyor. Oysa yine günümüz şartlarında, kanserlerin yaklaşık üçte birinin; risk faktörlerinden kaçınma ve mevcut kanıta dayalı önleme stratejilerinin uygulanması yoluyla önlenebilir durumda olduğu biliniyor. Ayrıca, erken tanı konmuş ve uygun şekilde tedavi edilmişse, birçok kanserin iyileşme olasılığının da yüksek olduğu ortaya konulmuş bir gerçek.
Uluslararası Kanser Kontrol Örgütü (UICC - The Union for International Cancer Control) tarafından, 2005 yılında ilk kez, kanserle mücadele konusunda farkındalık yaratmak amacıyla “Dünya Kanser Günü” düzenlendi. Aynı yıl ülkemizde de Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği tarafından konu ile ilgili farkındalık oluşturma çalışmaları başlatıldı. Dünyada ve ülkemizde kanser konusundaki en büyük kampanyalardan biri oldu bu.
Bu ilk Dünya Kanser Günü etkinlikleri, izleyen yıllarda her yılın 4 Şubat gününün “Dünya Kanser Günü” olarak anılmasını sağlamış oldu. UICC ve iş birliğindeki kuruluşlarla birlikte küresel düzeyde yürütülen kampanyalarla da geleneksel hale getirildi. 4 Şubat Dünya Kanser Günü, gerek kanser konusunda farkındalığı ve eğitimi artırarak gerekse dünyanın her yerindeki hükümetler ile bireyleri hastalığa karşı harekete geçmeye zorlayarak, her yıl milyonlarca önlenebilir ölümün önüne geçmeyi amaçlıyor.
Özetle; Dünya Kanser Günü; yankı uyandırmayı, değişim aşılamayı ve farkındalık günü ile sınırlı kalmayarak daha sonraki günlerde de sürdürülebilecek bir eylemi harekete geçirmeyi amaçlayan bir kampanya.
Geçtiğimiz Salı, Dünya Kanser Günü’ idi. Bu özel gün, bu yıl, “Benzersiz Birlik” temasıyla ‘kanserde kişiselleştirilmiş tedavi yaklaşımları’ na dikkat çekiyor. Bu tema; her kanser hastasının ihtiyaç duyduğu tedavinin farklı olduğunu, kişiye özel yaklaşımların tedavide başarı oranını artıracağını simgeliyor. Kanser üzerine yapılan yeni araştırmalar da; sağlıklı yaşam alışkanlıkları ve kişiye özel olarak alınacak önlemlerin, kansere yakalanma riskini azaltma tezini destekliyor.
Uluslararası Kanser Kontrol Örgütü (UICC) ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) gibi kanser alanında yoğun çalışmaları bulunan uluslararası saygın kuruluşlar; her bireyin küçük ya da büyük eylemlerinin uzun vadeli olumlu değişimlere yol açacağını ifade ederek, kanserleri önleme yolunda kişilere şu risk faktörlerinden kaçınma çağrısında bulunuyorlar:
Kanser gelişimi yönünden en önemli risk faktörü olan “tütün kullanımı”, kansere bağlı ölümlerin yaklaşık %22’sinden sorumlu. Akciğer kanserinin yanı sıra özofagus, mesane, böbrek, pankreas, mide, serviks (rahim ağzı) kanserlerinden de sorumlu olduğu bilinen tütün kullanımı; hangi yaşta olursa olsun, terk edildiğinde kişinin yaşam kalitesi ve yaşam süresi üzerinde anlamlı bir fark yaratıyor.
“Obezite” ve kanser ilişkisine dair yapılmış çok sayıda epidemiyolojik çalışma, obezitenin kansere neden olmasının yanı sıra; kanser tedavisine yanıtın azalmasına, hastalık seyrinin bozulmasına ve ölüm oranlarının artmasına neden olduğunu da ortaya koyuyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, sağlıklı bir kiloyu korumak ve fiziksel olarak aktif olmakla bağırsak, meme, rahim, yumurtalık, pankreas, yemek borusu, böbrek, karaciğer, safra kesesi kanserlerinin gelişim riski önemli ölçüde azaltılabiliyor. Yapılacak bazı yaşam tarzı değişiklikleri (örneğin günlük 30-40 dakikalık yürüyüşler, liften zengin meyve ve sebze ağırlıklı beslenme gibi) ile kansere karşı anlamlı risk azaltımı sağlanması mümkün olabiliyor.
Sindirim ve boşaltım sisteminin farklı türde kanserleri ile ilişkisi olduğu ispatlanmış olan alkol tüketiminin, bireysel farkındalık ve çaba ile minimuma -hatta sıfıra- indirilmesiyle kanser gelişim riskinin önemli oranda azaltılması sağlanabiliyor.
Dünya genelinde en sık izlenen kanser türlerinden olan cilt kanserine yönelik alınacak önlemler (Güneşin ultraviyole ışınlarına maruziyeti azaltacak şekilde uygun şapka, gözlük, güneş kremi, koruyucu giysiler kullanılması, güneş ışınlarının zararlı etkilerinin en yoğun hissedildiği saatlerde doğrudan bunlara maruz kalınmaması gibi) ile hastalığa yakalanma riski anlamlı bir oranda azaltılabiliyor.
Kansere yol açabildiği ispatlanmış kimi kanserojenlere maruziyetin söz konusu olduğu meslek gruplarında çalışanların, iş sırasında koruyucu bariyer (maske, tulum, önlük, eldiven gibi) kullanmaları da kanseri önlemede önemli bir faktör.
Kanser hastalıklarının her bir tipinin kendine göre etiyolojisi, risk faktörleri, tanı ve tedavi yöntemleri bulunuyor. Bu yüzden erken tanı ve tarama stratejileri de kanser tiplerine göre değişiklik gösteriyor. Bazı kanser tipleri için tarama önerilirken bazı kanser tipleri için ise önerilmiyor.
Dünya Sağlık Örgütü tarafından; meme, rahim ağzı ve kalın bağırsak kanserlerinde vakaların erken evrelerde yakalanmasına yönelik toplum tabanlı tarama programları öneriliyor ve bu çalışmaların bütüncül bir kanser kontrol programının parçası olması gerektiği belirtiliyor.
Ülkemizde, DSÖ önerileri doğrultusunda; 2008 yılından itibaren kayıt, önleme, tarama ve tedavi çalışmalarını bir arada barındıran Ulusal Kanser Kontrol Programı kapsamında; meme, kalın bağırsak ve rahim ağzı kanserleri için, toplumun kaynaklarına ve hastalık yüküne uygun olarak tarama programları yürütülüyor.
Ülkemizde yürütülen Ulusal Kanser Tarama programında;
Tarama sonrasında pozitif ya da şüpheli bulunan kişiler ikinci, üçüncü basamak sağlık kuruluşlarına yönlendiriliyorlar ve ileri tetkikler yapılıyor. Teşhis ve tedavi hizmetleri, ikinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşları tarafından yapılıyor.
Ülkemizde, hem taramaları artırmak hem de sağlık okur yazarlığı konusunda vatandaşlarımızı bilgilendirmek üzere, 81 ilde kanser farkındalık çalışmaları yürütülüyor. Sizler de kanserden korunmak ve kendinize uygun taramaları yaptırmak için; Toplum Sağlığı Merkezlerine (TSM) bağlı olarak hizmet veren Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezleri (KETEM), Sağlıklı Hayat Merkezleri (SHM) ve Aile Sağlığı Merkezleri (ASM)’ne başvurabilirsiniz.
“Kanseri bil, önemse, korun ve tanıyı ertelemeden erken harekete geç!”
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…
Not: Bu yazının hazırlanmasında, bilgilerimi tazelemek için T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü web sitesinden yararlandım.
Paylaş