Ayşegül Domaniç Yelçe
Ayşegül Domaniç Yelçe
Ayşegül Domaniç YelçeYazarın Tüm Yazıları

Bu dünyanın tek sahibi bizler değiliz…

Merhabalar sevgili okurlar.

Haberin Devamı

1975 yılında, Feneryolu 'nda, annemlerle aynı apartmanı paylaşıyorduk. Bahçe içinde, üç katlı bir aile apartmanıydı burası. Eşim, ben ve küçük kızımız bahçe dairesinde, annemler ise bizim üst katımızda oturuyorlardı. Her iki daire de yaklaşık on metre uzunluğunda, iki metre genişliğinde balkona sahipti. Bahçemizde, annemlerin balkonuna kadar uzanan bir asma vardı.  

Bir gün kısa tüylü, simsiyah bir kediyle karşılaştık balkonda. Asmadan yukarıya tırmanmış, adeta “ben açım” diyordu. Babam “Şık Lâtife” adını verdiği bu kediyi muntazam olarak beslemeye başladı. Şık Lâtife evin içine girmiyor, balkonda karnını doyurup babamla oynadıktan sonra gidiyordu.  

Bir sabah uyandığımızda büyük bir sürpriz bekliyordu bizi. Şık Lâtife balkondaki sedirin üzerine yavrulamıştı. İkisi erkek, ikisi dişi olan yavruların dördü de bembeyazdı; erkekler kısa, dişiler ise uzun tüylüydü. Bebeklerin gözler açılıncaya kadar, onlarla birlikte annelerini de misafir ettik balkonumuzda. Zaten Şık Lâtife de o vakte kadar hiç ayrılmadı yavrularının başından. 

Haberin Devamı

Yavruların gözleri açıldığında bir sürprizle daha karşılaştık.  Dişi olan uzun tüylü kedilerin birinin gözleri çift renkliydi, diğerininki ise gök mavisi… Masmavi gözleri olan yalnız o değildi; erkek yavruların biri de mavi gözlüydü ve görüp gölerebileceğimiz en yakışıklı erkek kedilerden biri olacağı kesindi. Yavrulardan yalnızca bir tanesi, rengi dışında, tıpatıp annesine benziyordu. Anlaşılan o ki, bizim Şık Lâtife komşulardan birine ait bir Ankara kedisi ya da uzun tüylü bir Van kedisi ile çiftleşmişti. 

Kedileri çok seven annem, dayanamayıp yavruların dördünü de eve aldı. Şık Lâtife, iki ay kadar bir süre ile, gelip gidip emzirdi yavrularını, sonra da aniden kayboldu ortalardan. O zamanlar dört yaşında olan kızım, televizyon ekranlılarına gelen ilk Aşk-ı Memnu dizisinde duymuş olsa gerek, mavi gözlü kedilere “Bihter” ve “Behlül” adlarını verdi. Bir gözü mavi, diğeri yeşil olan yavrunun ismini annem koydu: “Yumak” …  Babam da kendi Şık Lâtife’ sine benzeyen tek yavru için, “bunun da adı ‘Dursun’ olsun da beni bırakıp gitmesin” dedi. Benim küçük kızım işte bu kedilerle büyüdü… 

Haberin Devamı

O dört güzel kedinin ardından uzun süre başka bir kedi girmedi hayatımıza. Sonra bir arkadaşımızın “Chianti” adını verdiği, ancak bazı nedenlerden dolayı artık bakamayacağını söylediği bir Ankara kedisini sahiplendik. Chianti on altı yıl boyunca ailemize büyük mutluluk verdi. Onu kaybettiğim zaman ne kadar üzüldüğümü anlatamam sizlere.  Bu dünyanın tek sahibi bizler değiliz…
Chanti

Bir süre başka bir kedi girmedi hayatıma. Kızım her gün eve bir kedi resmi ile geliyor, “Anne bunu alalım mı?” diye soruyordu. Uzun süre direnen ben, 13 Mart 2018’ de, kızımın internette gördüğü sokakta yaşayan bir kedi için “haydi bu gelsin” dedim.  

Yaklaşık altı aylık olan bu kediyi veteriner kontrolünden geçirdikten sonra evimize aldık. Ona “Oğluş” adını verdim. İlk geldiği günlerde, sanki “lütfen beni göndermeyin” der gibi hiç ayrılmadı yanımdan. O günden beri de hayatımı güzelleştirmeye, bana ve kızıma mutluluk vermeye devam ediyor.  Bu dünyanın tek sahibi bizler değiliz…
Oğluş

Haberin Devamı

Ben bu yazıyı kaleme alırken, yani dün, “Dünya Sokak Hayvanları Günü” idi. Bu özel gün, insanların hayvanları koruması adına farkındalık yaratması açısından büyük önem taşıyor. Aslında bu dört ayaklı dostlarımız, “sokak hayvanları” olarak değil de “sahipsiz hayvanlar” olarak adlandırılmalı.  

Dünya üzerinde milyonlarca hayvan açlıkla, barınmayla ve iklim koşullarıyla mücadele ederek sokaklarda yaşıyor. Ve bu hayvanların pek çoğu ne yazık ki şiddet ve istismara maruz kalabiliyor. Bu anlamda 4 Nisan tarihi bu dünyanın sadece insanlara ait olmadığını, bizlerle aynı havayı soluyan sevimli dostlarımızın yaşama haklarının güvence altına alınması gerektiğini hatırlatması açısından çok önemli bir gün.  

Haberin Devamı

Yaşamın sokaktaki hayvanlar için hiç de kolay olmadığını hepimiz biliyoruz. Ama buna rağmen bir kedi ya da köpeği önce sahiplenip sonra sokağa geri bırakanlara da sıkça rastlıyoruz. Sanıyorum benim Oğluş’ um da işte böyle bir kedi… 

Bana kalırsa her ailede mutlaka bir kedi ya da köpek bulunmalı. Zira dört ayaklı sevimli dostlarımızın hayatımıza katacakları güzelliklerin ve verecekleri mutluluğun tarifi yok. Eğer siz de bir gün bu mutluluğu tatmak isterseniz, lütfen hayatınıza alacağınız dört ayaklı dostu bir pet-shop’ dan satın almak yerine barınaklardan ya da doğrudan sokaktan sahiplenin. 

Siz ona sıcak bir yuva verin, o da size karşılıksız bir sevgi ve tatmadığınız bir mutluluk versin… 

Haberin Devamı

Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…

Yazarın Tüm Yazıları