Paylaş
İklim kelimesi, bir yerde yıllar boyunca hâkim olan ortalama hava durumu anlamına geliyor. Bu ortalamalardaki farklılıklar ise “iklim değişikliği” olarak adlandırılıyor.
İklim değişikliği geleceğimizi tehdit eden ve küresel ekonomiyi temelden etkileyen en önemli sorun. Bu soruna dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak amacıyla, 30-31 Mart tarihleri arasında, Ankara Ticaret Odası öncülüğünde “Eko İklim: Ekonomi ve İklim Değişikliği Zirvesi/Fuarı” gerçekleştirilecek. Türkiye ve dünyada bir ilke imza atmaya hazırlanan Ankara, bu etkinlikle dünyanın ilk ekonomi ve iklim değişikliği fuarına ev sahipliği yapmış olacak.
“Eko İklim-Uluslararası Ekonomi ve İklim Değişikliği Zirvesi”, Türkiye’yi yeşil dönüşümü tamamlamış bir üretim üssüne dönüştürmek hedefi ile gerçekleştiriliyor. Zirve’ de; Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, Türkiye Belediyeler Birliği, Ankara Büyükşehir Belediyesi, Ankara Ticaret Borsası, Organize Sanayi Bölgeleri, KOBİ’ler, yeşil finansman projeleri ile bankalar, üniversiteler ve pek çok kurumun desteği bulunuyor.
Karbon nötr olarak gerçekleşecek Zirve’ ye; Devlet bakanları, kamu kurumları temsilcileri, 20’yi aşkın uluslararası kurum ve kuruluş, 30’u aşkın üniversiteden akademisyenler, iyi örnek uygulamaları ile belediyeler, organize sanayi bölgeleri, teknokentler ve sektör temsilcileri katılım sağlayacak.
30-31 Mart tarihleri arasında ATO Congresium’ da gerçekleşecek bu tarihi etkinliğin en önemli güç merkezlerinden biri, “Gönüllü İklim Elçileri” olacak. Yeni nesillerin yaşamak istediği geleceği kurmak üzere atacakları her adım, ülkemizin ve dünyanın önde gelen çevrecileri tarafından dikkatle takip edilecek.
25.000’in üzerinde ziyaretçiyi ağırlaması beklenen Zirve’ de; 4000 m²’’lik alanda “Ekonomi ve İklim Değişikliği” temalı fuar ve İklim Müzesi kurulacak, ulusal ve uluslararası 150 konuşmacının yer aldığı 20’den fazla oturum yapılacak, B2B (şirketler arası pazarlama ya da satış uygulamalarına verilen ad) görüşmeleri, sertifikalı eğitim programları, eğitimler, workshop’ lar gerçekleştirilecek, konserler, dinletiler ve mini gösteriler sahnelenecek.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) kapsamında, iklim değişikliğinin azaltılması, adaptasyonu ve finansmanı hakkında 2015 yılında imzalanıp 2016 yılında yürürlüğe giren Paris Anlaşması; Türkiye tarafından 22 Nisan 2016 tarihinde New York’ta düzenlenen imza töreninde 175 ülkenin temsilcileri ile birlikte imzalanmış durumda.
Ancak söz konusu Sözleşme hemen yürürlüğe konulmamış; 7 Ekim 2021 tarihinde “Paris Anlaşması’nın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi” nin TBMM Genel Kurulunda kabul edilmesinin ardından, 11 Ekim 2021 tarihinde BM Sekretaryası’ na iletilmiş bulunuyor.
Şu anda tanık olduğumuz hızlı iklim değişikliğinin sebebi; insanların evlerinde, fabrikalarda ve ulaşımda kullandıkları fosil yakıtlar. Yani akaryakıt, doğalgaz ve kömür… Bu fosil yakıtlar yandıkları zaman havaya sera gazları adı verilen, ağırlıkla karbondioksitten oluşan gazlar salıyorlar. Bu gazlar ise Güneş ışınları ile gelen ısıyı emerek gezegenimizin ısısının yükselmesine yol açıyor.
Dünya şu anda 19. yüzyıl ile kıyaslandığında ortalama 1,2 santigrat derece daha sıcak; atmosferdeki karbondioksit gazlarının miktarı da, yine aynı döneme göre, %50 daha fazla. Bilim insanları, eğer iklim değişikliğinin en kötü sonuçlarından kaçınmak istiyorsak; ısıdaki artışın yavaşlatılması, ortalama hava sıcaklıklarının yüzyılın sonunda bugüne göre 1,5 dereceden fazla artmasının önlenmesi gerektiğini söylüyorlar. Ancak yapılan hesaplamalara göre, şu ana kadar taahhüt edilenlere ek yeni adımlar atılmadığı takdirde yüzyılın sonunda sıcaklık artışı 2 santigrat dereceyi bulabilecek. Bilim insanları eğer hiçbir şey yapılmazsa, bu ısınmanın 4 dereceye kadar çıkabileceğini söylüyorlar. Bu durumun yıkıcı sıcaklık dalgalarına, su seviyelerindeki yükselme nedeniyle milyonlarca insanın evlerini kaybetmesine, bitki ve hayvan türlerinin bir kısmının soyunun bir daha geri gelmemek üzere tükenmesine yol açabileceği ifade ediliyor.
Ülkeler, artık, iklim değişikliği ile ancak hep birlikte başa çıkabilecekleri konusunda fikir birliği içindeler. Ve 2015 yılında Paris’te varılan tarihi anlaşma ile, yüzyıl sonuna kadar ısı artışını 1,5 santigrat derece ile sınırlamak için gereken adımları atmayı taahhüt etmiş bulunuyorlar. Birçok ülke 2050 yılına kadar ulusal karbon salınımını sıfırlamayı vaat etmiş durumda. Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından ilân edildiği üzere, ülkemiz de 2053 yılı için net sıfır emisyon hedefliyor. Bu; sera gazı salınımlarını mümkün olduğu kadar azaltmak, kalan kısmını da atmosferden emecek önlemlerle dengelemek anlamına geliyor.
2050’de Avrupa’yı iklim nötr haline getirmeyi amaçlayan Avrupa Yeşil Mutabakatı, aynı zamanda, küresel bir çerçevede yeni ve sürdürülebilir bir dönüşümün de temellerini oluşturuyor. İçinde bulunduğumuz yeşil dönüşüm sürecinde, geleneksel yaklaşımların yerine yenilikçi ve girişimci teknolojiler ve kapsayıcı karar alma süreçleri gelmiş bulunuyor. Ülkemiz, ‘yeşil kalkınma devrimi’ vizyonuyla; ticarette, enerjide, sanayide ve üretim süreçlerinde ve daha pek çok alanda köklü bir dönüşüm potansiyeli ile yeni dönemin en önemli üretim merkezlerinden biri olabilecek durumda.
Bence, çok iyi değerlendirilmesi gereken tarihi bir fırsat bu…
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…
Paylaş