Paylaş
İnsanlar bir yıkımla karşılaştıklarında önce inkâr ve kabullenememe sürecini yaşarlarmış -ki bu da doğrudur- Türk filmlerindeki “N’ayır, n’olamaz!” sahneleri hepimizin hatıralarında mevcuttur.
Bu kabullenememe ve inkâr aşamasında insanların karakter özellikleri de öne çıkar. Aynı şeyi kazanma hissiyle duygularına hâkim olamayıp, aşırıya gidenler için de söyleyebiliriz. Öfkesine veya coşkusuna hâkim olanlar her zaman kazanır.
Seçim sonuçlarını “Ülkeyi düşman işgaline uğramış veya düşmandan kurtarılmış” olarak yorumlayanların içinden nasıl bir canavar çıktığına bizzat şahidiz.
Bunu mahalle ayırmadan söylüyorum. Her iki tarafında fanatiği aynı tavırla, farklı söylemlerle boy gösteriyor zira.
Sevgili Ayşe Arman’ın “Sosyal medyayla ilgili hayal kırıklığına uğradım… Biz kendi sahamızda tek kale maç yapıyormuşuz.” Tespitine katılmadığımı söylemek istiyorum. Sosyal medya da olsa bir insanın arkadaşları veya takipçilerinin çoğunluğu kendi dünya görüşünden olan insanlardan oluşur.
Herkes sosyal medyada tek kale maç yapıyor bu anlamda. Yanıldığımız nokta şu oluyor: Türkiye analizini sosyal medya üzerinden yapmak.
Her ne kadar kendimize muhalif takipçilerimiz veya arkadaşlarımız olsa da bir gerçek vardır; ya seçilensiniz ya da seçen…
Sosyal medyayı aktif olarak kullandığım iki mecra var. Biri Facebook, diğeri Hürriyet Sosyal. Facebook’taki paylaşımlara göre Ak Parti öndeydi. Sosyal Hürriyet’teki paylaşımlara göre (bireysel paylaşımlar) Ak Parti gerideydi. Türkiye’yi sosyal medya üzerinden analiz etmek sağlıklı sonuçlar vermez.
Ailemden Ak Parti’ye oy vermeyen sadece benim. Okuma yazma bilmeyen annem de, üniversite mezunu yeğenlerim de Ak Parti’yi tercih ettiler. Komşularımın ve arkadaşlarımın yüzde 90’ı Ak Parti’ye oy verdi. Her birinin farklı gerekçeleri var, bunları ilerleyen günlerde yazacağım.
Ben siyasi partilere ve oy veren herkese teşekkür ediyorum. Zaferin de, kaybetmenin de adabını bilen insanları en içten duygularımla selamlıyorum. Her iki tarafın da sorumluluğu vardır ve bunu yerine getirebilmek de küçümsenmeyecek bir başarıdır.
Elbette kazanan için de kaybeden için de gerekçeler ve konjonktür etkilidir. Değişmeyen tek gerçek vardır: Çalışan kazanır. Bu seçimde Ahmet Davutoğlu ve Ak Partililer çok çalıştı. Muhalefetin ülkenin genel durumunu işaret ederek “Şartlar zordu” mazeretini kabul etmiyorum. Saha çalışmalarını bilen biri olarak, bu durum iktidar partisi çalışanları için de geçerli idi.
Seçim öncesi vatandaşa , “Oy vermeye giderden beyninizi yanınıza alın” uyarısında bulunmanın neticeyi değiştirmediğini gördük. İster beyni ile ister yüreği ile kullansın o ‘OY’u almadan iktidar olamıyorsanız tek çare var. Vatandaşın beynine, yüreğine dokunmayı bileceksiniz.
Siyasiler, yazarlar vs. açıklama yapıyor. “ Kazanamadık. Biz elimizden geleni yaptık. Halka her şeyi anlattık ama anlamadılar.” Belki de sorun buradadır. Bazen kendimizi anlatmaya çalışırken o kadar çok gürültü yaparız ki, karşımızdakinin sesini duyamayız. Arada sessizliğe çekilip farklı sesleri de dinlemek ve anlamaya gayret etmek gerekir.
*Bu seçimin bana göre en başarılı ve cesur isimlerinden biri de Adil Gür’dür. Tüm verilerin aksine bir tahmin açıkladı ve isabet ettirdi. Tebrik ediyorum.
Paylaş