Paylaş
Seni tanıyabilir miyiz?
Ben Aslı. Koç Üniversitesi’nde işletme okudum. Ardından Boğaziçi Üniversitesi’nde Executive MBA yaptım. Yaklaşık 15 sene standart bir beyaz yakalı deneyimi yaşadım: Yani “İyi bir üniversiteden mezun ol! Geleceği parlak bir iş bul! Yüksek lisansını yap! Sabahtan akşama kadar çalış! Hatta sık sık geceleri de çalış!”
Sonra?
2010’da âşık oldum ve evlendim. Çoğumuzun hayal ettiği gibi, “Üç-beş sene gezeriz, sonra çocuk yaparız!” dedim ama hayatın benimle ilgili başka planları varmış. 2012 Ocak ayında bana kronik bir hastalık teşhisi konuldu.
Neydi o hastalık?
Böbrek yetmezliği. Aynı anda sol böbreğimde büyüyen bir kitle olduğu da tespit edildi. Tedaviler, biyopsiler, ameliyatlarla geçen birkaç sene benim hayata bakışımı tamamen değiştirdi. İlk hedefim sağlığıma kavuşmak, sonra da hemen çocuk yapmak haline geldi. Kendimi bildim bileli çocukları çok severdim zaten, hep de anne olmak istedim. 2016’da bir mucize oldu ve oldukça riskli olmasına rağmen kızımı dünyaya getirdim.
Şahane!
Evet, çok şükrediyorum. Ne mutlu bana ki anneliği tattım, canım Nil’ime kavuştum. Şu anda 3. yaşına yaklaşıyor. Hayat onunla anlamlı, eğlenceli ve keyifli. Ama Allah sizi inandırsın, yolculuklar bir o kadar zordu...
Ne yolculukları? Nereye gidiyordunuz?
Biz gezmeyi seven bir çiftiz. Nil’den önce sık sık hem yurtiçi hem de yurtdışı seyahatlerimiz oluyordu. “Nil’den sonra neden değişsin ki?” dedik. Doğumdan 4 gün sonra, attık kendimizi sokaklara. Önce İstanbul içinde gezmeye başladık. Sonra başka şehirlere, ülkelere gittik. Başlarda her şey eskisi gibiydi. Sadece yanımızda daha fazla eşya ve minik bir bebek vardı o kadar...
Biraz büyüyünce...
Sormayın! Bir saatlik bir mesafe bile bizim için büyük bir gerginlik haline gelmeye başladı. Her yolculuk sonrası savaştan çıkmış gibi kan ter içinde kaldığımı, enerjimin tükenmiş olduğunu fark ediyordum. Uçak yolculuklarında mesela, yanımdaki onca kitaba ve çeşit çeşit oyuncağa rağmen Nil’in hedefi öndeki yolcunun kıvırcık saçlarını çekmek, yandaki yolcunun kahvesini içmek olunca düşünmeye başladım: “Bana başka bir şey lazımdı, ama ne?” Nil yaklaşık 10 aylıkken uçakla Bodrum’dan dönüyorduk, kafamda bir şimşek çaktı birden...
Neydi o?
“Yolda Oyna” diye bir kutu yapacaktım, içinden türlü türlü oyun ve oyuncaklar çıkacaktı. Hem kendime hem de benim durumumda olan tüm ebeveynlere farklı bir çözüm sunacaktım. “Uzman görüşü” de alarak hazırlanmış bir kutu dolusu oyun ve oyuncak, yolculuklarda yaşadığımız sıkıntıları azaltacak ve çocuğumuzun gelişimine katkı sağlayacaktı. Üniversiteden yakın arkadaşım uzman psikolog Burcu Gençer’le uzun uzun kafa patlattık, oyunları Nil’in üzerinde denedik, bingo! İşe yarıyordu ve hayata geçirmeye karar geçirmeye karar verdik!
Yaratıcılığı tetikliyor
EKRANLARDAN UZAK TUTUYOR
Tonlarca oyun ve oyuncak var piyasada, sizinkinin farkı ne?
Bir kutu alıyorsunuz ve içerisinden tüm oyun ihtiyaçlarınıza cevap veren çözümler çıkıyor. Bizim olayımız bu. “Yolda Oyna” çocukların fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal gelişimine katkı sağlıyor, ebeveyn-çocuk ilişkisini güçlendiriyor. Yaratıcılığı tetiklerken ekrandan da uzak tutuyor.
Bir uzman psikologla tasarlayınca neler farklı oluyor?
Burcu, çocukların ihtiyaçlarını karşılayabilmek için önce onları çok iyi anlamamız gerektiğini söyler. Bu yüzden kutularımıza, o yaş dönemi çocuklarının ne gibi gelişim basamaklarından geçtiğini anlatan kitapçıklar hazırladı. Böylece anne-babalar, oynadığımız oyunun hangi ihtiyacı desteklediğini öğrenebiliyor. Bu sayede sadece bizim oyunlarımızla kısıtlı kalmadan, kendi çocuklarına uygun başka aktiviteler de yaratabiliyorlar. Yani “Yolda Oyna”yı ebeveynlere ulaşmak ve bazı farkındalıklarını geliştirmek için de bir fırsat olarak düşündük. Amacımız hem çocukların hem de anne-babaların hayat kalitesini ve iletişimlerini arttırmak.
ONLİNE SATIŞ YAPIYORUZ
Online’dan mı satış yapıyorsunuz?
Evet, kendi web sitemizden ve birkaç siteden daha.
Perakendede neden yoksunuz?
Çünkü iyi partner olabileceğimize inandığımız perakende noktalarına ulaşamadık. Bizim istediklerimiz de bizi istemedi.
Neden?
Bilinen bir marka olmadığınızda ürününüz ne kadar benzersiz olursa olsun, sesinizi duyurmanız ve ilgili yerlere ulaşmanız çok zor.
ÇOCUKLARINIZIN ELİNE AKILLI TELEFON VERMEYİN!
İnsanlar günümüzde çocuklarının eline ya akıllı telefon ya iPad veriyor...
Evet ama iyi bir şey değil bu! Vermemeli. Akıllı telefon vermemizin ana sebeplerinden biri, çocuklarımızı nasıl oyalayabileceğimizi bilmiyor olmamız. İşte “Yolda Oyna”, böyle anlarda pek çok oyun alternatifiyle, ebeveynlere yardımcı oluyor. Ayrıca günümüzde sadece çocuklar değil, ebeveynler de ekran başında fazlaca vakit geçiriyor. En büyük öğrenme yolu bizleri gözlemlemek olan çocukların ekran başında daha az zaman geçirmesini istiyorsak bizler, onlara doğru rol modelleri olmalıyız.
‘Yolda Oyna’ hangi özellikleriyle onlarla yarışır?
Akıllı telefonlarla mı? Yarışmasın daha iyi! Ekranları fast food’a benzetiyorum ben. Anlık keyif veriyor ama orta ve uzun vadede herhangi bir yararı yok. Tam tersi, duygusal, sosyal ve zihinsel gelişimi sınırlıyor. “Yolda Oyna” ise hem eğlendiriyor hem de eğitiyor.
KADINLAR ASLA PES ETMİYORLAR!
Fikir aşamasından üretimine kadar sadece kadınlarla çalışılan bir marka oldunuz. Bu nasıl bir avantaj sağlıyor?
Kadınlar asla pes etmiyorlar ve yaşadıkları tüm zorluklara rağmen en iyisine ulaşana kadar mücadele etmeye devam ediyorlar. Arkanızı bir kadına yaslarsanız, asla pişman olmazsınız!
Kadın girişimci olmanın zorlukları neler?
İçimde sürekli, “Acaba doğru mu yapıyorum?” endişesi vardı. Artık pek kalmadı ama uzunca bir süre başımı yastığa koyduğumda, “Vazgeçmek için geç mi kaldım acaba?” diye çok düşündüm. Erkeklerde bu endişenin olduğunu pek sanmıyorum.
Paylaş