Paylaş
Lütfen siz de Kızılay Türkök’e gelin, üç tüp kan vererek yaşama tutunmayı bekleyen binlerce insana umut olun. Bununla da kalmayıp eğer bir hastayla doku grubunuz eşleşiyorsa, bağışçı olmaktan vazgeçmeyin. Hele ki nakil tarihine yakın zamanlarda hiç geri dönmeyin! Çünkü burada sadece insanların umutlarını söndürmekle kalmıyorsunuz, onların yaşamını da tehlikeye atmış oluyorsunuz! Konuyu Prof. Dr. Barış Malbora’yla enine boyuna konuştuk...
- Hocam, nedir sorun?
Sorunun kaynağı yaşamı tehdit eden hastalıklar. Yeryüzünde öyle hastalıklar var ki günümüz bilgi ve teknolojisinde tek çözüm, maalesef kök hücre nakli...
- Nedir o hastalıklar?
Lösemi ve kan/kemik iliği kanserleri. Tabii diğer organ kanserleri, doğumsal metabolik hastalıklar, bağışıklık sistemi yetersizlikleri ve Akdeniz anemisi gibi doğumsal kansızlıklar. Bunların da günümüzdeki tek kesin çözümü kemik iliği nakli...
- Peki ‘kök hücre nakli’yle ‘kemik iliği nakli’ aynı şey mi?
Şöyle ki, “kemik iliği nakli” bir kök hücre nakli. Ama kök hücre naklinin tek kaynağı kemik iliği değil. Kök hücre kaynağı olarak, sıklıkla kemik iliği kullanıldığı için “kök hücre nakli” ile “kemik iliği nakli” eşanlamlı gibi kullanılıyor.
- Gelelim esas meseleye... İnsanlar donör olmak için kan veriyor. Buraya kadar her şey şahane! Ama ilik bekleyen bir hastayla ‘doku uyumu’ tespit edilip onaylandığında ve Türkök tarafından verici olması talep edildiğinde bağışçı birdenbire ilik vermekten vazgeçebiliyor. Neden?
Evet, üzülerek söylüyorum ki bağışçılarımızın yaklaşık yüzde 20’si iş başa düştüğü zaman bu süreçten cayıyorlar!
- Her 5 kişiden biri yani...
Evet. Kemik iliği bekleyen bazı hastalarımızın birden fazla tam uyumlu verici adayı olabiliyor. Onlar daha şanslı. Bir aday vazgeçerse hemen diğerine yöneliyoruz. Ama bazen, bir hastaya bu koskoca dünyada yalnızca bir verici adayı uygun oluyor. Bu durumda o bir tek gönüllü bireyin “bağışçı” olmaktan vazgeçmesi hem hasta olan çocuklarımız hem onların aileleri hem de bizim için büyük bir hayal kırıklığı! Düşünebiliyor musunuz, 3 yaşında, yüksek risk lösemi tanısı konmuş bir hastanız var. Tüm kemik iliği bankalarından taramaları yapmışsınız, yalnızca bir verici uygun. O vericiden ilik toplanması için talepte bulunuyorsunuz. O da vazgeçtiğini söylüyor! O anne-baba için dünyanın sonu! Bu vazgeçişlerin birçok nedeni var...
- Korkuyorlar mı?
Evet, nedenlerden biri korku. Ama insan bilmediğinden korkar. Halkımız da bu konuda yeterli bilgiye sahip değil. Yapılan işlemin kendi hayatlarını tehlikeye atmayacağını net bir şekilde anlasalar ben inanıyorum ki verici adayı olup kemik iliği bağışı talebi geldiği zaman, koşa koşa kök hücrelerini vermeye gidecekler!
- Bu işin önemini mi anlamıyorlar?
Bu da işin başka bir açısı. Kemik iliği nakli olmaya muhtaç o güzel çocuklarımızı hastane odalarında bir ziyaret etseler, bu işin ne kadar önemli ve yaşamsal olduğunu anlayacaklar. Sanırım bize de görev düşüyor, daha fazla farkındalık yaratmamız gerekiyor. Türkök ve hastanemizin düzenlemiş olduğu “Şimdi iyilik zamanı, şimdi ilik zamanı!” gibi kampanyaları daha sık aralıklarla tekrarlamalıyız mesela.
- Eşleri, anneleri, babaları mı itiraz ediyor hocam?
Maalesef bu da bir diğer neden. Mesela kemik iliği nakli olması gereken bir hastamla teyzesi arasında tam doku grubu uyumu vardı. Bunu öğrenince dünyalar bizim olmuştu. Nakil için tüm hazırlıkları yaptık ve hastaya verdiğimiz kemoterapilerle artık geriye dönüşümü olmayacak şekilde nakle hazırlanıyorduk ki ilik vericisi olan o teyzenin kocası, eşinin bağışçı olmasını istemedi! Kocası kabul etmediği için de küçük hastamıza nakil yapamadık! Neyse ki dünya kemik iliği bankaları taramalarımızda tam uyumlu başka bir bağışçı bularak başarılı bir nakil gerçekleştirdik. Şanslıydık. Hastamız şu an sağlıklı bir yaşam sürüyor. Gerçi bunun tam aksi örneklerimiz de yok değil. Kahraman Mehmet mesela. Mehmet, dünyada çok az görülen bir hastalığa sahip iki kardeşine can verdi. Keşke herkes Mehmet gibi cesur olabilse...
- Vazgeçenlerin bir kısmının para istediğini duydum, bu doğru mu?
Evet. Bu tür durumlarla da karşılaşıyoruz. Allah’tan yasalar bunun önüne geçmek için çok güzel duvarlarını örmüş durumda. Türkök de bu konuda çok olumlu adımlar atıyor. Mesela, bağışçı ve hasta nakilden 2 yıl sonrasına kadar kesinlikle yüz yüze gelemiyorlar. Kimlikleri de saklı tutuluyor. Nakilden 2 yıl sonra iki tarafın da onayı olmak koşuluyla bir araya gelmeleri mümkün.
DİKKAT DİKKAT... NAKİLDEN AZ BİR SÜRE ÖNCE LÜTFEN VAZGEÇMEYİN!
- “Elbette hepimiz bağışçı adayı olalım. Ama asıl süreç, bir hastayla dokunuzun tam olarak uyduğunu öğrendiğiniz zaman başlıyor.”
- “Eğer bu aşamada vazgeçerseniz, hasta ciddi bir hastalıkla pençeleşmeye devam edecek ve belki de yaşamını kaybedecek! Bunun manevi yükü çok ağır. En kötüsü, doku eşleşmesi sonrasında verici olmayı kabul edip nakilden 1 hafta-10 gün önce, bizler tarafından hastalara kemoterapiye başladığımız süreçten sonra vazgeçmek... Bu dönemde hastaya verdiğimiz kemoterapi, onların kemik iliğini geri dönüşümsüz ortadan kaldırıyor.”
-“Ben bu süreci uzaya atılan rokete benzetiyorum. Roketi uzaya fırlattıktan sonra ‘Pardon, geri dönmem gerek!’ deme lüksümüz yok! Bunun gibi bir şey bu hazırlama süreci. Eğer bu noktada vazgeçilirse, hastayı kemik iliği yetersizliğinden kaybetmek çok uzak ihtimal değil. Ben bu noktada yasal düzenlemelerle vericilere de yaptırım getirilmeli düşüncesindeyim. Her aşamada vazgeçme hakkına sahipsiniz ama lütfen nakile çok az bir süre kala vazgeçmeyiniz!”
KİMLER DONÖR OLABİLİYOR?
“18 ile 50 yaş arasında, herhangi bir kronik hastalığı, bulaşıcı hastalığı (hepatit B, C gibi) olmayan herkes.”
Paylaş