Paylaş
Araya yıllar, başka başka hayatlar girse de hep akılda, kalpte kalan bir hikâye... 25 yıl sonra hayat onları tekrar bir araya getiriyor. Ancak sağlık sorunları peşlerini bırakmıyor. Yine de yılmıyor, yıkılmıyorlar. Melike Güven, şimdi eşi olan Hayati Güven’e böbreğiyle can oluyor... Yani Hayati Güven’in deyişiyle ‘Cancan’ı oluyor... Sevgililer Günü niyetine, her kalbe umut olacak bu iki âşıkla Karaburun’da buluştuk ve âşkı konuştuk.
Aşk nedir size göre?
- (Melike Güven): Aşka inanmıyorum. Çünkü gelip geçici ve kolay... Bugün herkes çok çabuk âşık oluyor. Sevgiyse kalıcı... Gençlikte de hep kavgasını yapmışızdır. Çünkü Hayati aşka inanır.
- (Hayati Güven): Benim için aşk ‘aşkımın aşka inanmaması’ demek. Ben aşka inanıyorum. Aşk olmadan sevgi, sevgi olmadan da aşk olmuyor.
Peki ilk aşkı sorsam?
- (HG): Cancanıma ilk kez hissettiğim duygular...
- (MG): İlk kıvılcım, ilk heyecan... Ben hiç unutmadım. Yıllarca ilk aşkımın peşinden gittim. O duyguları içime gömmeme rağmen günün birinde karşılaşacağımızdan emindim. O umut beni ayakta tuttu.
Hikâyeniz nasıl başladı?
- (MG): Aynı yerde doğduk, büyüdük, sokaklarda beraber oynadık. Birbirimizi beğeniyorduk ama dile getiremiyorduk. Orta sondayken arkadaşlık teklif etti. Lise sona kadar da öyle devam etti. Tabii çok masumdu her şey. Mektuplaşırdık, en fazla okulu kırıp sinemaya giderdik. Lise bitince de görüştük ama Hayati’nin annesi ilişkimizi onaylamadı. Aileler anlaşamadı. Biz de o anlaşmazlığın kurbanı olduk. 25 yıl hiç görüşmedik.
- (HG): Sadece iki defa denk geldik... Ama tek bir kelime bile etmedik; sadece bakıştık...
Sonra nasıl bir araya geldiniz?
- (MG): Bütün arkadaşlarıma sordum ama kimseden bir şey öğrenemedim. Bir gün bir arkadaşımın kuaförüne gittim. Çırak çocuk Hayati’nin adını soyadını duyunca Facebook’tan bakmış. Ben Facebook falan kullanmayı bilmiyordum. Çırak, elime bir kâğıt tutuşturdu. Hayatımın numarası artık elimdeydi. Numarayı aldıktan sonra bir kez aradım. Heyecanlandım, yapamayacağımı anladım ve kapattım. Buna benzer birkaç denemem daha oldu. Sonra Hayati beni aradı ve “Siz kimsiniz?” dedi. “Ben eski bir dost” dedim. Ve hemen hatırladı. Zaman zaman eski arkadaşlarla bir araya geliyorduk...
Yıllar sonra karşılaştığınızda ne hissettiniz?
- (MG): Çok heyecanlandım... Aslında merak ediyordum bunca yıl Hayati’yi takıntı mı yaptım diye. Ama değilmiş.
- (HG): İlk görüşte benim de içim cız etti.
- (MG): Bir gün Hayati’nin bir deniz kazası geçirdiğini öğrendim. Ben de ona gönüllü olarak evde refakat ettim. Gördüm ki eşinden boşandıktan sonra bütün ilaçlarını kullanmayı bırakmış. Ben de zaten boşanmıştım. Derken Hayati’nin ciddi sağlık problemleri önümüze çıktı. Ameliyatlar başladı. Böbreklerinin iflas ettiğini öğrendik. Ve bir böbrek nakli gerekiyordu. Ben de tereddütsüz böbreğimi Hayati’ye verdim.
Hiç mi tereddüt etmediniz?
- (MG): Hayır, çünkü yıllarca bütün dileklerimde, adaklarımda Hayati’nin benim olmasını istemiştim.
- (HG): Ara sıra takılıyorum Melike’ye; “Bak yıllarca çok istemişsin, o yüzden eski eşimden ayrılmışım” diye.
Hayati Bey bedeninizde Melike Hanım’dan bir parça taşımak nasıl bir duygu?
- (HG): Tıbbi bir açıklaması yok ama onun benim içimde olduğunu hissediyorum.
Sizi okuyan âşıklara nasıl bir mesaj verirsiniz?
- (MG): İlk önce ‘Ben’ diyeceksiniz bu hayatta. Kimse için hayatı, aşkı ertelemeyeceksiniz.
- (HG): Aşklarından vazgeçmesinler. Melike benim kahramanım. Herkes kahramanını arasın.
Paylaş