Kilo problemi olan bir çoğumuz, zaman zaman fazla kilolarımızdan kurtulmak için mucize formüllerin peşine düşmüşüzdür. Maydonozu, lahanayı veya çeşitli ot kombinasyonlarını kaynatarak sularını içtiğimizde, birden bütün yağlarımızın eriyeceğini düşünmüşüzdür. Belki de çoğu zaman, zayıf arkadaşlarımız baklava börek yerken ve hiç kilo almazken, kendimizin haşlanmış ıspanak yememize rağmen nasıl olur da bu kadar kilo sorunu yaşadığımıza bir anlam verememişizdir. Bu konuda belki de metabolizmamızın hiç çalışmadığını düşünerek kaderimize küsmüşüzdür.
Peki yok mudur gerçekten bu şişmanlık denilen hastalığın kalıcı bir çözümü? Tabii ki var. Ama doğru zamanda doğru yolu izlemek çok önemlidir. Her şeyden önce vücutta şişmanlığa neden olabilecek bazı gizli metabolik hastalıkların açığa çıkarılması çok önemlidir. Böyle bir durum varsa ve tedavisiz kalırsa istediğiniz kadar az beslenin bir müddet sonra tekrar kilo alımı kaçınılmaz olur. Daha sonra da kalıcı kilo kaybı için hayat boyu gidecek beslenme sistemi kişiye benimsetilmelidir. Bu beslenme sistemi içinde bazı akıllı besinleri bilerek seçmek şişmanlık dediğimiz hastalıkla başetmede altın standartlardan biridir. İşte akıllı besinlerin genel özellikleri.
Düşük şeker içeren besinler: İnsan vücudu ana yakıt kaynağı olarak glikozu kullanır. Glikozun kaynağı ise yiyeceklerle aldığımız karbonhidratlardır. Karbonhidratları kabaca basit karbonhidratlar ve kompleks karbonhidratlar olarak ikiye ayırırız. Basit karbonhidratlar, şeker yükü fazla olan yiyeceklerdir. Kan şekerimizi hızlı yükseltir ve bizi daha çok acıktırır, daha çok yememize neden olur. Kompleks karbonhidratların içindeki şeker ise kana daha yavaş geçer ve bizi daha uzun süre tok tutar.
Başlıca basit karbonhidrat ihtiva eden ve glisemik indeksi yüksek olan yiyecekler: Şeker, bal, reçel, tatlılar, muz, incir, üzüm, tatlı kavun, tatlı karpuz, patates, havuç, beyaz pirinç, beyaz un ve beyaz makarnadır. Peki bu yiyecekleri hiç tüketmeyecek miyiz? Tabii ki yiyeceğiz ama şeker oranını düşürerek yiyeceğiz yani nasıl yiyeceğimizi beleceğiz. Örneğin muzu yoğurtla, patatesi etle ve yoğutla karıştırarak yemek vücut için biyoyararlanımı daha iyi kılar ve bizi daha geç acıktırır. Ayrıca yemeğe limon katmak da glisemik indeksi düşürür.
Kompleks karbonhidratlar ve düşük glisemik indeksli yiyecekler: Bu yiyecekler kalıcı kilo vermede en sık başvuracağımız akıllı besinlerdir. Elma, armut, kivi, greyfurt, kiraz, çilek, kurubaklagiller, bulgur, esmer pirinç ve kepekli makarnadır.
Yüksek lif içerikli besinleri bilmek ve bu tür besinleri öğünlerimizde sık kullanmak da kalıcı kilo kaybında en büyük yardımcımız olur. Bu yiyecekler sindirim sistemimizde daha uzun süre kalır. Çiğneme hızımız bile bu tür besinlerde daha yavaştır. Bizi daha tok tutar. Lif oranı yüksek besinlerin aynı zamanda şeker oranı da düşüktür. Örneğin kabak, lahana, brokoli, ıspanak, kurubaklagiller, kepekli unlar da çok iyi seçimlerdir. Kabızlık sorunu olanlara da birebir çok iyi çözümdür.
Yağ oranı yüksek besinler ise kilo ile savaşta en uzak kalınması gerekli gruptur. Yağ oranı yüksek kızartmalar, milföy gibi hamurlar, baklavalar, soslar belki de uzun vadede en uzak kalınması gruptur.
Şişmanlığın tedavisi için ne yazık ki mucize bir formül bulunmamaktadır. Doğru besinlerle, hayat boyu gidecek seçimler yapmak kalıcı tedavinin en önemli bileşenidir. Ünlü Fransız atasözünün söylediği gibi ‘’ bir kruvasan ağızda 30 saniye kalır, midede 30 dakika kalır, kalçada ise 30 yıl. ‘’
Devir, süper meyvelerin devri. Besin değeri yüksek ve antioksidan açısından çok zengin olan bu meyveler sağlığımızı koruyor, bağışıklık sistemimizi kuvvetlendiriyor, bizi güzelleştiriyor, daha zinde hissetmemizi sağlıyor.
Günümüzde süper meyvelerin kanıtlanmış koruma özellikleri, kullanım ve uygulamadaki çok yönlülükleri bu meyveleri, sağlıklı ve dengeli yaşam tarzının vazgeçilmezi haline getiriyor. Harika aromalarının ve dokularının yanı sıra etkileyici vitamin ve antioksidan içerikleri sayesinde, besin değerinin yanı sıra kozmetik ürünlerde de önemli faydalar sunuyorlar.Norveç böğürtleni, nar, acai çileği, papaya, çarkıfelek başlıca süper meyvelerdendir. Bu süper meyveler, serbest radikalleri nötralize eden en yaygın iki antioksidan olan C ve E Vitamin ile doludur. Böğürtlen gibi taneli meyveler bu meyvelere koyu kırmızı rengini veren aşırı güçlü bir antioksidan olan antosiyanin deposudur. Ayrıca yüksek vitamin, mineral ve bileşim seviyesi bu meyvelere “süper meyve” özelliğini kazandırır.
Örneğin çok kuvvetli bir antioksidan olan Norveç böğürtleni, özellikle C vitamini bakımından oldukça zengindir. Ayrıca kalsiyum, magnezyum ve benzoik asit bakımından oldukça kuvvetlidir.
Norveç böğürtleni çok güçlü bir süper meyvedir; İskandinavya, Sibirya ve Alaska’nın kutup bölgelerindeki sert topraklarda yetişen yabani bir böğürtlendir. Kehribar-altın renkli Norveç süper meyvesi, sıcaklığın -40’C’ye kadar düştüğü ekstrem kış koşullarında bile tazeliğini korur. Norveç böğürtleni içeren bakım kremleri cildi en zor koşullarda bile besler, nemlendirir ve antioksidan etkilidir.
Hasat zamanı kısa sürdüğü ve iklim şartları zor olan bölgelerde hasadı da zor olduğu için Norveç böğürtleni, dünyanın en nadir bulunan ve en pahalı böğürtlen çeşitlerinden biridir. Değeri, nadir bulunması ve altın sarısı rengi nedeniyle "İskandinav altını" olarak adlandırılıyor.
Devir, süper meyvelerin devri. Besin değeri yüksek ve antioksidan açısından çok zengin olan bu meyveler sağlığımızı koruyor, bağışıklık sistemimizi kuvvetlendiriyor, bizi güzelleştiriyor, daha zinde hissetmemizi sağlıyor.
Günümüzde süper meyvelerin kanıtlanmış koruma özellikleri, kullanım ve uygulamadaki çok yönlülükleri bu meyveleri, sağlıklı ve dengeli yaşam tarzının vazgeçilmezi haline getiriyor. Harika aromalarının ve dokularının yanı sıra etkileyici vitamin ve antioksidan içerikleri sayesinde, besin değerinin yanı sıra kozmetik ürünlerde de önemli faydalar sunuyorlar.
Norveç böğürtleni, nar, acai çileği, papaya, çarkıfelek başlıca süper meyvelerdendir. Bu süper meyveler, serbest radikalleri nötralize eden en yaygın iki antioksidan olan C ve E Vitamin ile doludur. Böğürtlen gibi taneli meyveler bu meyvelere koyu kırmızı rengini veren aşırı güçlü bir antioksidan olan antosiyanin deposudur. Ayrıca yüksek vitamin, mineral ve bileşim seviyesi bu meyvelere “süper meyve” özelliğini kazandırır.
Örneğin çok kuvvetli bir antioksidan olan Norveç böğürtleni, özellikle C vitamini bakımından oldukça zengindir. Ayrıca kalsiyum, magnezyum ve benzoik asit bakımından oldukça kuvvetlidir.
Norveç böğürtleni çok güçlü bir süper meyvedir; İskandinavya, Sibirya ve Alaska’nın kutup bölgelerindeki sert topraklarda yetişen yabani bir böğürtlendir. Kehribar-altın renkli Norveç süper meyvesi, sıcaklığın -40’C’ye kadar düştüğü ekstrem kış koşullarında bile tazeliğini korur. Norveç böğürtleni içeren bakım kremleri cildi en zor koşullarda bile besler, nemlendirir ve antioksidan etkilidir.
Hasat zamanı kısa sürdüğü ve iklim şartları zor olan bölgelerde hasadı da zor olduğu için Norveç böğürtleni, dünyanın en nadir bulunan ve en pahalı böğürtlen çeşitlerinden biridir. Değeri, nadir bulunması ve altın sarısı rengi nedeniyle "İskandinav altını" olarak adlandırılıyor.
Aşure yaparken ve dağıtırken birçok kadın çok bonkörken, bir kısmı da kilo alırım korkusu ile tatlıları ve dolayısı ile de aşureyi yemek istemez. Tatlılar genelde besin değeri düşük enerji değeri yüksek yiyecekler oldukları için sağlıklı beslenme ve zayıflamada da tavsiye edilmez.
Genel olarak tatlılar un, şeker, yağ ve bazen süt içerir. Bu yiyeceklerin besleyicilik değeri çok yüksek değildir. Ancak kalori değeri çok yüksektir. Dolayısıyla kişinin yağlanmasına ve direkt kilo almasına neden olur. Oysa aşure bir tatlı olmasına rağmen besin değeri açısından diğer tatlılardan farklılıklar gösterir. Aşurenin içine giren her madde ayrı ayrı çok kıymetlidir ve hiçbiri boş kalori değildir. O nedenle aşure bilinen en faydalı tatlıdır.
Aşurelik buğday B grubu vitaminler açısından çok zengindir. Kuru fasulye ve nohut gerek protein gerekse karbonhidrat açısından çok değerlidir. Aynı zamanda lif oranları yüksek olduğu için bağırsak hareketlerini artırırlar ve kabızlığı olanlara tavsiye edilir. Aşureye en çok lezzet verenlerse, kuru ve yaş meyvelerdir. Meyvelerin vitamin değerleri çok yüksektir. Bağışıklık sistemini güçlendirirler. Aynı zamanda özellikle kuru meyveler kalsiyum gibi mineraller açısından zengindir. Aşurenin üzerine koyulan fındık, ceviz, badem gibi yağlı tohumlar omega-3 yağ asidinden çok zengindir. Omega-3 yağ asidi özellikle damar sağlığı ve hafıza üzerine çok faydalıdır. Yapılan aşure şeker yerine bal veya pekmezle tatlandırılırsa, besleyicilik değeri açısından daha kaliteli bir tatlı yapılmış olur.
Her ne kadar aşure faydalı bir tatlı olsa da kalori değeri yüksektir. 1 kase aşure ile ortalama 300-350 civarında kalori alınmaktadır. Hem aşure yiyeyim hem de kilo almayayım istiyorsanız aşureyi günde bir kase ve ana öğün olarak yiyin. Örneğin öğlen veya akşam öğünü olarak yenilebilir. Aşure yerken yanında içilen bir fincan sütlü kahve hem metabolizmayı hızlandırır hem de daha uzun süre tok tutar. Bir sonraki öğünde daha az acıkmayı sağlar.
Aşure yaparken ve dağıtırken birçok kadın çok bonkörken, bir kısmı da kilo alırım korkusu ile tatlıları ve dolayısı ile de aşureyi yemek istemez. Tatlılar genelde besin değeri düşük enerji değeri yüksek yiyecekler oldukları için sağlıklı beslenme ve zayıflamada da tavsiye edilmez.
Genel olarak tatlılar un, şeker, yağ ve bazen süt içerir. Bu yiyeceklerin besleyicilik değeri çok yüksek değildir. Ancak kalori değeri çok yüksektir. Dolayısıyla kişinin yağlanmasına ve direkt kilo almasına neden olur. Oysa aşure bir tatlı olmasına rağmen besin değeri açısından diğer tatlılardan farklılıklar gösterir. Aşurenin içine giren her madde ayrı ayrı çok kıymetlidir ve hiçbiri boş kalori değildir. O nedenle aşure bilinen en faydalı tatlıdır.
Aşurelik buğday B grubu vitaminler açısından çok zengindir. Kuru fasulye ve nohut gerek protein gerekse karbonhidrat açısından çok değerlidir. Aynı zamanda lif oranları yüksek olduğu için bağırsak hareketlerini artırırlar ve kabızlığı olanlara tavsiye edilir. Aşureye en çok lezzet verenlerse, kuru ve yaş meyvelerdir. Meyvelerin vitamin değerleri çok yüksektir. Bağışıklık sistemini güçlendirirler. Aynı zamanda özellikle kuru meyveler kalsiyum gibi mineraller açısından zengindir. Aşurenin üzerine koyulan fındık, ceviz, badem gibi yağlı tohumlar omega-3 yağ asidinden çok zengindir. Omega-3 yağ asidi özellikle damar sağlığı ve hafıza üzerine çok faydalıdır. Yapılan aşure şeker yerine bal veya pekmezle tatlandırılırsa, besleyicilik değeri açısından daha kaliteli bir tatlı yapılmış olur.
Her ne kadar aşure faydalı bir tatlı olsa da kalori değeri yüksektir. 1 kase aşure ile ortalama 300-350 civarında kalori alınmaktadır. Hem aşure yiyeyim hem de kilo almayayım istiyorsanız aşureyi günde bir kase ve ana öğün olarak yiyin. Örneğin öğlen veya akşam öğünü olarak yenilebilir. Aşure yerken yanında içilen bir fincan sütlü kahve hem metabolizmayı hızlandırır hem de daha uzun süre tok tutar. Bir sonraki öğünde daha az acıkmayı sağlar.
Neden vücudumuzun bazı bölümleri, diğerlerine oranla daha yağlıdır ya da neden bazı insanların vücudunda bölgesel yağlanma daha fazladır? İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Kaya, bölgesel yağ fazlalığından genetik nedenlerin yanı sıra hormonların da sorumlu olabileceğine dikkat çekiyor.
Yağ hücresi insan vücudu için çok önemli bir organdır. Tıpkı akciğerlerimiz, kalbimiz, beynimiz gibi. Vücudumuzda özellikle Vitamin A, D, E, K’nın depo yeridir. Vücut ısısını sağlar, dışarıdan gelen darbeleri çeker kemik kırılmalarını önler. Bazı hormonların sentez yeridir. O nedenle bir insanın vücudunda sıfır yağ olması yaşamla bağdaşmaz. Yağ dokusu mutlaka vücutta olmalıdır. Ama bu oran kadınlarda vücut ağırlığının %30’undan erkeklerde %25’inden fazla olursa başta kalp damar hastalıkları, şeker hastalığı, eklem hastalıkları ve birçok kanser türüne neden olabiliyor.
Yağ hücreleri bütün vücuda dağılır. Ancak bazı bölgelere daha fazla dağılır. Yağ hücrelerinin vücutta dağılımı ise genetik eğilimle belirlenir.
Bel çevresindeki yağlanma, basen çevresindeki yağlanmaya göre daha riskli
Genel olarak iki tür bölgesel yağlanmadan bahsedebiliriz. Bel çevresindeki yağlanma ve basen bölgesindeki yağlanma diye. Bel çevresindeki yağlanma sağlık açısından daha riskli bir yağlanmadır. Çünkü buradaki yağ hücreleri daha büyüktür ve iç organlara daha yakındır. O nedenle bel çevresi kalın olanlar basen çevresi kalın olanlara göre metabolik açıdan daha risklidir.
Hormonal düzensizlik yağlanmayı etkiliyor
Bölgesel yağlanmada genetiğin yanı sıra hormonal düzensizliğin de çok rolü vardır. Bel çevresi kalın olanlarda insülin hormon yüksekliği vardır. İnsülin bizim pankreasımızdan salgılanan ve yediğimiz yiyeceklerle vücudumuza giren şekeri hücre içine sokularak kullanılmasını sağlayan hormondur. Ancak bel çevresi kalınlaşmaya başladığı zaman insülin hormonu şekeri hücre içine koymakta zorlanır ve vücut insülini yükseltmeye başlar. Bu durumda iştah çok açılır ve yağlanma daha fazla olur. Yani şeker hastalığının da ayak sesleri ortaya çıkmaya başlar.
İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Kaya çocukları obeziteden korumak için annelere mutfak reformu yapmalarını öneriyor.
Dr. Ayça Kaya, çocukları fast-food tarzı yiyeceklerden uzaklaştırıp sağlıklı beslenmeye yönlendirmenin en etkili yolunun bütün ailenin sağlıklı bir yaşam tarzını benimsemesi olduğuna dikkat çekiyor.
Çocuklara istek gelmeden yemek yedirmemenin gerektiğini önemle belirten Dr. Ayça Kaya, yemeğin nasıl piştiğine ve nasıl sunulduğuna da dikkat edilmesi gerektiğini söylüyor.
Çocukları sağlıklı beslenmeye yönlendirmek için 10 ipucu
1) Harçlık kontrolü yapın, çok harçlık vermeyin.
2) Beslenme çantasını düzenleyin, doğru beslenme çantası hazırlayın; küçük peynirli bir sandviç, bir şişe su, bir küçük muz, küçük kutu süt veya ayran tercih edin. Hazır kek, paketli bisküvi, hazır meyve suyu ve çikolatayı beslenme çantalarında bulundurmayın.
3) Çocuğun damak tadını keşfedin, neleri sevdiğini öğrenin; acı, ekşi, baharatlı, şekerli gıdalardan hangisini yemekten daha çok hoşlandığını bilin.
İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Kaya, çocuk beslenmesinde kuralların değiştiğine dikkat çekiyor. Şu anda dünyanın en büyük sağlık sorunlarından biri olan çocukluk çağı obezitesini anlatan Dr. Ayça Kaya; çocukken şişman olanların %30’unun büyüdüğünde de şişman olacağını belirtiyor.
Çocuğunuz yemek mi seçiyor?
Çocuğunuz yemek seçiyorsa, yeme saatleri düzensizse, atıştırmayı seviyorsa, şeker ve aşırı karbonhidratlı yiyeceklere eğilimi varsa, bol yağlı yiyeceklere, özellikle de kızartmaya karşı koyamıyorsa , sebze-meyve tüketimi az, et tüketimi fazlaysa alarm zilleri çalmaya başlamış demektir. Yorgunluk, nefes almada güçlük, hareket azlığı ve bacaklarda ağrı yakınmaları da varsa aileler bu duruma bir an önce müdahale etmelidir. Obezitenin soluğu çocuğun ensesinde!
Şişman ebeveynlerin çocuğu da şişman olur mu?
Ailedeki şişmanlık çocukluk çağı obezitesi için en güçlü risk faktörüdür. Aile ilişkisi çocuğu hem genetik hem de çevresel olarak etkiler. Ebeveynlerin yağ tüketimi ve şişmanlığı ile çocukların yağ tüketimi ve şişmanlığı arasında doğrudan bir ilişki bulunuyor.
Çocukları şişmanlığa iten sebepler neler?
Sık yapılan beslenme yanlışlarına dikkat: Beslenme tekniği, çeşitliliği, sıklığı, miktarı ve içeriği çocukta beslenme alışkanlığının yerleşmesinde en önemli belirleyicilerdir. Hazır yiyeceklerle beslenme, enerji içeriği, yüksek yiyecekleri sık sık tüketme obezitenin ekmeğine yağ sürüyor. Marketlerdeki rengarenk ambalajlı gıdalar, çocuklar için adeta tuzaklarla dolu bir sınav gibi… Ev dışı beslenmenin artması, porsiyonların büyümesi, besin çeşitliliği, özellikle şekerle tatlandırılmış içeceklerin tüketiminin artması, ayak üstü hızlı hazırlanan besinlerin ve “atıştırma” dediğimiz enerji ile yağ oranı yüksek, kolay yenen, her yerde satılabilen o yiyeceklerin çoğalması da önemli bir şişmanlık sebebi.
Beslenmede dikkat edilmesi gereken en önemli konulardan biri de şekerle tatlandırılmış gazlı içecekler. Şeker eklenmiş içecekler ne yazık ki süt ve ayranın önüne geçmiş durumda. Unutmayın İştah yenilenlerden etkilenir. Fazla miktarda yağ içeren besinler iştahı daha çok açar. Taze sebze ve meyveler genellikle daha fazla çiğnenerek uzun sürede yenir. Emilimi ve sindirimi daha geç olduğu için doygunluk hissi daha uzun süre devam eder. Karbonhidrat içeren besinlerin çabucak emilmesi glukoz ve insülinin hızlı artışına neden olur ve sonuçta çocukta reaktif hipoglisemi daha çok yemesine sebep olur.