FİFA Dünya sıralamasında 10 yıl önce 23.sıradaydık, bugün 42.sıradayız.
10 yıl önce yayın gelirimiz 375 milyon dolardı, şimdi 100 milyon dolar.
10 yıl önce UEFA Avrupa sıralamasında 10. sıradaydık, bugün 21.sıradayız.
Danimarka ve İsrail bizi geçti. Güney Kıbrıs da geçmek üzere…
Andreas Cornelius Trabzonspor’dan ayrıldı. Şampiyonlar Liginde yoluna devam eden Kopenhag’a gitti…
Konu sanırım anlaşılmıştır.
“Neden bu duruma düştük?” sorusu bu yazının konusu değil.
Ancak örnekleri 10 yıl öncesinden verdim.
Şampiyon olsaydık gazetelerde manşette, televizyonlarda birinci haberdik…
Olamadık…
İkinci olduk, yok saymayalım, yazalım…
Finalde İspanya’ya yenildik ve gümüş madalyada kaldık.
Üzülelim mi?
---- Hayır.
Önemli olan bu finalleri oynayabilmektir!
****
Uzun süredir aynı kadro ile oynuyorlar.
Takımın tamamına yakını milli takımda birlikteler.
Başlarında büyük tecrübesi ile Mircea Lucescu var.
Özetle karşımızda tam bir “takım” vardı.
Bir de üzerine mağduriyet yüklendi.
Avrupa dolduruşa getirdiği Ukrayna’yı, Rusya karşısında yalnız bıraktı.
Şimdi telafi etme uğraşında.
Dinamo Kiev’de bu mağduriyetin temsilcisi konumunda…
Sizi bilmiyorum.
Bir şeylerin değiştiğini görüyorum.
Mutlu oluyorum.
Ülkede futbol dışında spor yapıldığını biliyordum.
“Başarılar gelince görülüyordur”, diye keyif alıyorum.
Çocuklarımız ve gençlerimiz “futbolun kısır döngüsünden kurtulacaktır elbet”, diye hayal kuruyorum.
***
Batuhan Çifçi, ev sahibi Cezayirli çok güzel dövüyor, altın madalya alıyor.
İki farklı ekolün mücadelesiydi aslında…
Anadolu Efes oyuna yön veren oyuncuların, uzun süre aldığı ve maçın sonucu belirlediği bir sistem ile oynuyordu.
Avrupa’da başarılı da oldu.
Fenerbahçe Beko ise geniş rotasyonla, topu paylaşarak, oynuyordu.
Onlar da Avrupa şampiyonunu yenerek Türkiye Ligini kazandılar.
***
Efes’in kaderi Micic ve Larkin’in ellerindeydi.
Yorucu seri boyunca bu oyuncular 35 dakikanın üstünde süre aldılar.
Şimdi olmayan paramızı harcama dönemi başlıyor…
Haydi, arkadaşlar hep birlikte takımlarımızın eksiklerini saymaya başlayalım(!)
“Gol yemeyen bir kaleci, sert bir stoper, sonuca katkı verebilecek bir sol bek, oyunun iki yönünü de oynayabilecek bir orta saha, adam geçebilen bir kanat ve olmazsa olmaz bir golcü…
Tecrübeli ve kariyerli bir hoca ama bizim ligimizi de bilmeli…”
Bunları beceremeyen yönetim de gitmeli(!)
***
Şimdi ekranlarda bu film oynayacak.
Her gün “balon” transfer haberleri ile uyanacağız.
Şişman, yorgun bürokrat, ağır hareketlerle yerinden doğruldu ve Ankara Çankaya'daki evinine doğru yöneldi.
Bürokratın canı çok sıkkındı.
Az bildiği konularda çok biliyormuş gibi yapmanın yorgunluğunu yaşıyordu.
Eşi yemeği çoktan hazır etmiş, defalarca ısıtmıştı.
Sucuklu kuru fasulye ve domatesli pilav, nefis gözüküyordu.
Yemek öncesi duş alma alışkanlığı yoktu.
Tereyağlı domatesli pilavın nefis kokusu, kıyafetini değiştirmesine bile izin vermemişti.
Elini yıkayıp, kravatını gevşetti ve sofranın kendisine ayrılmış başköşesine oturdu.
İşte bu noktada Euro lig, tarihi boyunca izah edemeyeceği bir karara imza attı…
Oynanmış maçları yok saydı!
***
Ligin 26.Haftası oynanıyordu…
Tam 72 maçı oynanmamış saydı!
Sporun özüne ihanet etti!
Kazanan, hatta kaybeden sporcuların emeklerini hiçe saydı!
Maçları seyreden seyirci ile dalga geçti,