Paylaş
Gelmekte olan ikibin yılda gezegenimizin ve bizlerin hangi yıldız kümesinden nasıl etkilenecğini ve nasıl bir değişime uğrayacağını tartışmadan önce dilerseniz Kova burcu ve yöneticisi Uranüs'un astrolojik anlamlarından söz edelim. Kova burcunun özellikleri, dört ana niteliğin karışması ile belirlenir: Kova'yı anlayabilmek için öncelikle yönetici planeti Uranüs'un niteliklerine kısaca göz atmak yararlı olabilir; çünkü bir burcun kimliğini en fazla yönetici planeti etkiler: Uranüs iki şekilde anlatılabilir: Ani değişim ve yıkıp yeniden yapmak. Bu açıklamadan da anlaşılacağı gibi, yeni ve beklenmedik gelişmeler ile ani değişimlerin kaynağı Uranüs'dur. Uranüs’un ikinci önemli yönü ise bağımsızlık düşükünlüğü ve özgürlük aşkıdır. Bu planet, kişi, meslek, kavram, ya da herne olursa olsun, durağan hiçbir şeye bağlanamama etkisini, olumlu, olumsuz her yönde ilerletmek, yeni olan tüm şeyler ile bütünleştirme gücünü yayar. Uranüs'ün dönüşümcülüğüi başka hiçbir planette görülmedik boyuttadır. Ama değişim daima olumlu yönde gerçekleşmeyebilir. Örneğin Uranüs seksüel sapmaların da kaynağıdır, çünkü her konuda beklenmeyeni yapma eğilimindedir. Bu planet, adını Yunan mitolojisinden almıştır ve erkek gücü simgeler. İlk dişi güç Gaia (toprak) onu kendinden yaratmış, daha sonra ise onunla çiftleşerek çeşitli varlıklar doğurmuştur.
Uranüs 1781'de Herschel tarafından keşfedilmişti. Sekiz yıl sonra Fransız İhtilali başladı. 18. Yüzyıl’da, da dünyamız Endüstri Devrimi ve Amerikan Özgürlük Savaşı gibi birçok değişime sahne olmuştu. Uranüs'un niteliklerini öğrendikten sonra bu gelişimlere rastlantı demek zordur. Uranüs'un keşfi bile büyük bir bilimsel devrim sayılan teleskobun icadı sonrası gerçekleşmiştir. Sanki Uranüs kendi keşfine neden olacak buluşu önceden yaptırarak doğmuştur! �
Öte yandan planetin keşfi ile meydana gelen değişimler politika ve bilim ile de sınırlı değildir. Uranüs'un ortaya çıkmasından sonra Güneş Sistemi’nde sadece yedi planetin bulunmadığının öğrenilmesi de devrime neden olmuştur. Örneğin yedi planet ve yedi sayısı üzerine kurulu çoğu gizem öğretileri (ki bunlardan biri de astrolojidir) Uranüs'ü de kapsamına alarak yeniden yapılanmak zorunda kalmış ve tam düzen kurulmuşken keşifler süreci yeniden başlamıştır. Derken 1846 da Neptün’ün ve 1930 da Pluto'nun bulunuşu ile temeller tümüyle sarsılmıştır. Görülmektedir ki Uranüs’ün keşfinden sonra çok kısa bir zaman içinde iki gezegen daha keşfedilmiştir! �
Uranüs'un yaptığı sarsıntılar astrolojide de garip sonuçlar yaratmıştı; örneğin Kova burcu da dahil olmak üzere bazı burçların önceki ve sonraki olmak üzere iki yöneticisi bulunmaktaydı. Eski çağlarda Ay tarafından yönetilen Yengeç ve Güneş tarafından yönetilen Aslan burcu dışındaki tüm burçların yalnız kendilerine ait bir yöneticileri yoktu çünkü bilinen 12 burca karşılık 7 planet tanınmaktaydı. Bu nedenle bir planeti yönetici olarak iki burç "ortaklaşa" kullanırdı; Venüs, Boğa ve Terazinin; Merkür, İkizler ve Başağın; Mars, Akrep ve Koç'un; Satürn, Oğlak ve Kova'nın; Jüpiter ise Yay ve Balığın yöneticisi idi. Kimse yedi planet ötesinde Uranüs, Neptün ve Pluto'nun var olduğunu bilmiyor, üç planetin gerçekte yöneticisi olmadıkları üç burcu zorla yönettiğinden şüphelenmiyordu. Ama sonra Uranüs bulundu, Kovaya yerleştirildi ve yüzyıllardır yorumlara temel oluşturan Kova/Satürn ilişkisinin tam anlamı ile doğru olmadığı anlaşıldı! Artık Satürn Kova’yı değil, sadece Oğlağı yönetiyordu. Ardından Neptün keşfedilip Balığa, Pluto ise Akrep'e verildi. Bu değişimden sonra eski yorumlar kuşku ile karşılanır olmuştu çünkü yorumların yapılmasında kullanılan kaynak verilerin güvenilirliği üçüncü kez sarsılıyordu.
Ama bu kadar da değil; Yeni planetler yerlerine yerleştikten sonra, eski yöneticiler bütünü ile terk edilmedi ve yardımcı yönetici planet adı altında detay bilgi olarak kullanılmaya başlandılar. Günümüzde Güneş Sistemi’nde on planet olduğuna inanılmaktadır, zaten onuncu gezegenden antik kaynaklarda da söz edilir. Oysa Zodyak'da oniki burç olduğu için hala iki planet iki yerine dört burcu yönetmektedir. Merkür, nitelik açısından büyük uyum içinde olduğu İkizler ile, kendine pek de benzemeyen Başağı; Venüs ise çarpıcı biçimde benzediği Terazi ile, sadece benzediği Boğayı yönetmektedir. Bu durumdan dolayı sistemimizde keşfedilmeyi bekleyen iki planet daha olduğu varsayımını düşünmek zor değildir. Kaldı ki her geçen gün Astronomi daha da doğrusu NASA olası gezegenlerin haberini vermektedir. 1977’de Güneş Sistemi’nde keşfedilmeyi bekleyen iki gezegenin daha yer aldığı kuramını güçlendiren bir buluş yapıldı. Bu keşif, Chiron adı verilen bir gök cismiydi. Astronomlar onun dev bir asteroid mi, planet mi ya da dış uzaydan gelen yabancı bir cisim mi olduğuna karar vermeye çalışırlarken, astrologlar çoktan Chiron'u gezegen kabul edip niteliklerini araştırmaya koyulmuşlardı.
Eğer bu görüş doğru ise, kanımca astrolojik yorumların geçerliliği konusunda tartışmalar başlamalıdır. Öte yandan, bu durum astrolojinin asla bir bilim olmadığını, astrologların ise kimi hesaplamalara, işaret ve konumlara yani periyodlara bakarak öncelikle altıncı hisleri aracılığı ile yorum yaptıklarını göstermektedir. Bu bana daha sempatik geliyor, elbette bilgi önemlidir ama sezginin olmadığı bir bilgi platformu soğuk, yararsız ve en önemlisi amaçsızdır diyorum. Sonuç olarak gerek Chiron, gerekse de daha sonra ortaya atılan Vulcan, Ceres ve hatta Sedna gibi gök kitleleri veya gezegencikler pek bir önem taşımıyorlar hatta sadece kafa karıştırıyorlar, Astroloji'nin mental amaca biraz da daha saf, net, temiz ve aydılık horoskoplara ulaşmak değil midir? Kısacası, astrolojik bir harita astrolog adlı kahinin kristal küresi midir acaba? Bence düşünülmeğe değer, siz de bir düşünün... �
Paylaş