3 Kasım 2010
BAŞKENT’te son bir yıl içinde hırsızlık olayları neredeyse yüzde 50 oranında azaldı. Ankara Emniyet Müdürlüğü Hırsızlık Bürosu ekiplerinin özverili çalışmasının ürünü olan bu başarı, eminim artarak devam edecek. Ancak hırsızlık, gecesini gündüzüne katarak, canı pahasına 24 saat çalışan polisin aldığı önlemlerle bertaraf edilebilecek bir sorun değil. En az onlar kadar vatandaşlarla, kamu kurum ve kuruluşların da büyük görevler düşüyor.
Yılmaz’ın projesi
Halen İzmir Emniyet Müdürü olan Ercüment Yılmaz, Ankara Emniyet Müdürlüğü yaptığı dönemde, hırsızlık sayısının artması üzerine şehirdeki tüm sokakların lambalarının yanıp yanmadığı konusunda rapor hazırlanması talimatını vermişti. O dönemde yapılan araştırmalarda, tam 2 bin 200 sokağın lambasının yanmadığı ya da hiç lamba takılmadığı tespit edilmişti. Yılmaz, araştırma sonrası şehrin yöneticilerine hırsızların özellikle karanlık sokaklardaki evlere girmeyi tercih ettiği bilgisini aktararak, gerekli önlemlerin alınmasını istemişti.
O gün itibariyle yüzlerce sokağa lamba takıldı, arızalı lambalar ise yenilendi. Bu küçük ama çok önemli ayrıntı sayesinde Ankara’daki hırsızlık olayları neredeyse yüzde 20 azaldı.
Gölge bile olmuyor
Bugün baktığımızda, hala şehrin birçok bölgesinde lamba bulunmayan ya da arıza nedeniyle karanlıkta kalan yüzlerce sokak olduğunu görmek mümkün. Akşam karanlığında insanın kendi gölgesini dahi göremediği bu sokaklar, hırsızların öncelikli çalışma sahaları. Hırsızlık olaylarının yüzde 70’nin gece gerçekleştiği istatistiğini göz önünde bulundurduğumuzda, sokak lambalarının ne kadar önemli olduğunu anlamak zor değil.
Özellikle Ümitköy, Beysukent, Çayyolu, Eskişehir Yolu çevresi gibi yeni yapılaşan ve hırsızların iştahını kabartan bölgelerde sokakların acilen aydınlatılması halinde hırsızlık olaylarının daha da azalacağı kanaatindeyim. Başta Ankara Vali Alaaddin Yüksel olmak üzere şehrin ilgili tüm yöneticilerinin bu konuda gereken çabayı göstermelerini temenni ediyorum.
Prova çilesinden herkes rahatsız
GEÇTİĞİMİZ hafta, “Ankaralıların bitmeyen çilesi” başlığı altında AKM’de yapılan bayram provaları nedeniyle yolların kapatıldığını ve şehrin trafiğinin böylece alt üst olduğunu yazmıştım. Yolların kapatılmasının ardından çileden çıkan birçok sürücüyle yazımın ardından görüşme fırsatı buldum. Telefonla ya da elektronik postayla yaşadıkları gergin saatleri anlatan sürücüler, resmi bayramların kutlanması için şehir dışında yer bulunması yönünde hemfikir. Okuyucularımızdan Mehmet Öztürk, yolların kapatılması nedeniyle işine yaklaşık iki saat geç gittiğini anlattığı mesajında, Ankara’nın zaten yoğun olan trafiğinin bu gibi uygulamalar nedeniyle kilitlendiğine dikkat çekiyor. Öztürk, yine aynı bölgede yollar kapatılmadan tören provalarının yapılması gerektiğini ifade ediyor.
Pilot tavsiyesi
Pilot Mehmet Şafak Benadam ise prova günlerinde hasta taşıyan ambulansların dahi yollarda saatlerce beklediğini ifade ederek özetle şunları söylüyor:
“Törenler AKM’de yapılmasına rağmen bakıyorsunuz, Emek Kavşağı dahi trafiğe kapatılmış. Anlam vermek mümkün değil. Araçlar saatlerce trafikte bekliyor. Ambulanslar sirenlerini açmış hastaneye yetişmeye çalışıyor. Trafik santim santim ilerliyor. Harcanan benzinin milli servetimizden gitmesi ise yaşananların başka bir boyutu. Anlayacağınız bayram provalarının yapıldığı günlerde Ankara yaşanır bir şehir olmaktan çıkıyor. Şehri yönetenlerin artık bir çözüm üretmesi gerekir.”
Yazının Devamını Oku 27 Ekim 2010
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın 87. Yıldönümünü kutlamaya sayılı günler kaldı. Cumhuriyetin temellerinin atıldığı bu önemli gün, tüm Türkiye’de coşku içinde kutlanacak. Ankara’da yapılacak kutlamaların merkezi bu sene de eski hipodrom olarak bilinen Atatürk Kültür Merkezi. Günler öncesinde başlayan hazırlıklar o gün halka ve protokole sunulacak. Buraya kadar her şey normal. Ama gelin görün ki, bayram için yapılan provalar nedeniyle yolların kapatılması artık Ankara halkını adeta çileden çıkarıyor.
Sinir harbi yaşıyoruz
Önceki gün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı için yapılan ilk provada, sürücüler yine yollarda saatlerce mağdur oldu. Özellikle Çiftlik Kavşağı’ndan Ankamall’a kadar olan güzergahta araçlar deyim yerindeyse adım adım ilerledi. Alternatif yolların da kapatılması nedeniyle sürücüler trafikte sinir harbi yaşadı.
Bugün de prova var
Bugün de 29 Ekim için genel prova yapılacak. Yani trafik çilesi bir türlü bitmek bilmiyor. Ne Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne ulaşabiliyorsunuz ne de kapatılan yollar üzerindeki diğer kamu kurum ve kuruluşlarına. Hatta işinize ya da evinize gitmeniz dahi saatler alıyor. “Bayramı zehir etmek” deyimi böyle bir durumu anlatmak için sanırım yeterli olur.
Polis de nasibini alıyor
Öte yandan madalyonun diğer tarafına baktığımızda, yolların kapatılması sürücüler kadar trafik polislerinin de zor anlar yaşamasına neden oluyor. Trafiği alternatif yollara yönlendirmek için uğraşan polisler, sık sık vatandaşın tepkisiyle karşılaşıyor. Kendilerine verilen görevi yerine getirmekle yükümlü olan polis, vatandaşla karşı karşıya geliyor.
Alternatif alan bulunmalı
Dünyanın hiçbir ülkesinde şehrin en önemli yolları, alternatif güzergahlar olmadığı sürece tören provaları için kapatılmıyor. Bayram kutlamalarının yapılması için şehir dışında acilen alternatif bölgeler bulunmalı. Hatta tüm resmi bayramların kutlanabileceği özel bir alan yapılmasının uygun olduğunu düşünüyorum. Ankara’da yaşayan biri olarak her yıl defalarca aynı durumun yaşanması ve binlerce sürücünün yollarda mağdur edilmesini doğru bulmuyorum.
Okuyucularımızdan gelen tepkiler de aynı yönde. Yolların kapatılmasına özellikle işine geç kalan vatandaşlar tepki gösterirken, sorunun çözümü için yöneticileri göreve davet ettiler.
Yazının Devamını Oku 20 Ekim 2010
BİR çok sürücü başlıktaki sorunun cevabını bulabilmek için aracıyla deneme yapmanın dahi çılgınlık olduğunu düşünebilir. Ama gelin görün ki, Ankara şehir merkezinde tam 192 kilometre hıza ulaşan sürücü kameralarla tespit edildi.
Meçhul sürücünün ilginç hız öyküsü, geçtiğimiz günlerde Ankara Emniyet Müdürü Zeki Çatalkaya’nın, gazetecilerle
düzenlediği toplantıda gündeme geldi.
Rekortmen sürücüyü aradı
Çatalkaya, basın mensuplarına radar kameralarının çalışma sistemine ilişkin bilgiler verirken, bir sürücünün Etimesgut’tan, AŞTİ istikametine giden yol üzerinde 192 kilometre hız yaptığının tespit edildiğini anlattı. Rekor hızın kameraya yansıyan görüntülerini izlediğinde hayretler içinde kaldığını söyleyen Çatalkaya, hemen araç sahibinin kayıtlarını istediğini ifade etti. Çatalkaya olayı gazetecilere şöyle özetledi:
“Bir insanın kendi hayatını ve trafikteki diğer insanların hayatını nasıl olur da bu kadar hiçe saydığına anlam veremedim.
Sürücünün neden bu kadar hız yaptığını öğrenmek için araç kayıtlarında bulunan iletişim numarasını kendim aradım.
Telefona çıkan kişi, otomobilin sahibinin burun ameliyatında olduğunu söyleyince, konuyu anlatıp, ekiplere hemen plakaya ceza kesilmesi için talimat verdim.”
Trafikteki inanılmaz tehlike
Bu örnekten yola çıkan Çatalkaya, hız kameralarının sürücülere tuzak kurmak amacıyla faaliyete geçirilmediğine özellikle
dikkat çekti. Çatalkaya, ilginç bilgiler verdiği toplantıda, bir gün içinde radar kameralarına tam 16 bin 800 kırmızı ışık ihlalinin, iki bin 700 hız ihlalinin yansıdığını da söyledi.
Çatalkaya’nın verdiği bu rakamları şöyle bir düşündüğümüzde, trafikte ne kadar büyük tehlike içinde olduğumuzu görmek zor değil. Bu anlamda, radar kameralarının insan hayatı için önemi bir kez daha ortaya çıkıyor.
Amacımız ceza kesmek değil
EMNİYET Müdürü aynı toplantıda sürücülere ceza kesmenin kendilerini memnun etmediğini ifade ederek şunları söyledi:
“Amacımız sürücülerimize ceza kesmek değil. Onları trafik kurallarına uymaya sevk etmek. Bunun içinde kameraların etkili olacağını düşünüyoruz. Kanunun bize verdiği yetkileri sonuna kadar kullanarak kazaların önüne geçmeye çalışıyoruz.”
Yazının Devamını Oku 13 Ekim 2010
ANKARA’da son yıllarda tüm ana arterlerde, sabah ve akşam saatlerinde trafik neredeyse adım adım ilerliyor. Yolların ve toplu taşıma araçlarının yetersizliği, sorunu daha da çözümsüz hale getiriyor. Bugün ele alacağım konu aslında trafik yoğunluğu değil. Trafikte hiçbir geçiş üstünlüğü olmadıkları halde otomobillerine çakar lamba ve siren takan sürücüler. Bürokrasi ve siyasetin merkezi olan Ankara’da otomobillere çakar lamba ve siren takmak moda haline geldi. Geçiş üstünlüğü olan ambulans, itfaiye ve polis araçları dışında şehirde binlerce çakar lambalı ve sirenli otomobil yollarda.
Bu uygulama o kadar yaygın hale geldi ki, üst düzey bürokratlarla, siyasetçiler bile makam araçlarına çakar lamba ve siren taktırıyor.
Polis de şikayetçi
Trafikte seyir halindeyken, önünde çakar lamba bulunan bir aracın size sürekli selektör yaparak kenara çekilmenizi sağlaması, artık sık rastlanan bir durum haline geldi. Benim gibi birçok sürücünün bu konudan rahatsız olduğunu düşünerek, Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde görevli bazı üst düzey yetkililerle görüştüm.
Yetkililer, trafik polislerinin bu konuda hassas davranmasına karşın, başta siyasetçilerin ve üst düzey bürokratların yasalara aykırı olarak araçlarını bu cihazlarla donattığını, kendilerini durduran polislere ise çıkıştıklarını söylediler.
Polis durdurursa yetkilileri ararım!
Konuyla ilgili bilgi aldığım bir trafik polisi başından geçen ilginç olayı ise şöyle anlattı:
“Eskişehir Yolu’nda rutin uygulamamızı yaptığımız sırada, önünde çakar lamba bulunan bir otomobili durdurduk. Aracı kullanan kişi, özel bir şirketin genel müdürünün şoförü olduğunu söyledi. Araca neden çakar lamba ve siren taktığını sorduğumuzda bize, ‘Genel müdürümüz trafiğe takılmamak için bu cihazlardan takılması talimatını verdi. Eğer polis durdurursa bana haber ver üst düzey yetkilileri ararım’ dedi. Ancak biz gerekli cezayı kesip, cihazları söktürdük.”
Trafik Kanunu’nda herşey açık
Polislerin her gün bunun gibi birçok olayla karşı karşıya kaldığını tahmin etmek zor değil. Kendilerini geçiş üstünlüğü olan kişiler olarak gören bu sürücülere taviz verilmemesi gerektiğini düşünüyorum.
Trafik Kanunu 26. Madde’sinde çakar lamba ve sirenin geçiş önceliği olmayan araçlarda bulunması halinde kesilecek ceza ve yaptırımlar şöyle anlatılıyor:
“Araçların dışında bulundurulması zorunlu işaretlerden başka, araçlara; reklam, yazı, işaret, resim, şekil, sembol, ilan, flama, bayrak ve benzerlerinin takılması, yazılması, sesli ve ışıklı donanımların bulundurulması ve izin verilmesine dair esas ve usuller ile diğer hususlar İçişleri Bakanlığı’nca çıkarılacak yönetmelikte gösterilir. Aksi davranan sürücüler 180 TL para cezası ile cezalandırılırlar. Sürücü, aynı zamanda araç sahibi değilse, ayrıca, tescil plakasına da aynı miktarda ceza tutanağı düzenlenir. Yönetmelikte belirtilen şartlara aykırı olarak bulundurulanlarla, araçlara izin alınmadan yazılan yazılar sildirilir veya takılan donanımlar bütün giderler ve sorumluluk işletene ait olmak üzere söktürülür.”
Üzerimize düşeni yaparız
Hemen şunu söyleyeyim; Ankara Emniyet Müdürü Zeki Çatalkaya bu konuda gerçekten çok hassas. Çatalkaya, önümüzdeki günlerde araçlarında bu tür donanımlar bulunan sürücülerle ilgili ciddi çalışma yapılması için talimat verdi.
Umarım kısa süre içinde araçlarında kanuni hiçbir hakları olmadığı halde çakar lamba ve siren bulunan sürücüler tespit edilir. Bu konuda bizler de üzerimize düşen görevi yerine getirmeye hazırız.
Yazının Devamını Oku 6 Ekim 2010
ANKARA Valisi Alaaddin Yüksel, yedi yıl görev yaptığı Antalya’da vatandaşların büyük sevgisini kazandı.
Vali Bey, bu süre içinde yüzlerce kişiyi alnından öperek, bu zamana kadar hiç duyulmayan ilginç bir uygulamaya imza attı. Peki Vali Yüksel hangi kutsal görevi yerine getirenleri alnından öpüyordu?
Öncelikle hemen birkaç rakam vererek sorunun cevabını sizlere anlatmaya çalışayım. Cumhuriyet’in kurulduğu tarihten itibaren geçen 80 yılda Antalya’ya 8 bin 354 derslik yapılırken, Vali Yüksel’in Antalya’da görev yaptığı 2003-2010 yılları arasında şehre tam 4 bin 237 derslik ve 296 okul yapıldı. Kısacası, Antalya’da eğitimde 40 yılda alınan yol, Vali Yüksel sayesinde 7 yılda katedildi. Üstelik bu başarı sadece devletin imkanlarıyla değil, hayırsever vatandaşların yardımlarıyla gerçekleştirildi.
Devlet adına onurlandırıyor
Antalya’da adeta eğitim seferberliği başlatan Vali Yüksel, yapılan yardımın miktarı ne olursa olsun eğitime katkı veren tüm hayırsever vatandaşları, devlet adına onurlandırmak için alınlarından öptü.
Öpülmeyi hak ediyorlar
Eğitime katkı veren hayırseverleri, “Güzel yürekli insanlar” olarak tanımlayan Vali Yüksel, Antalya’da başlattığı seferberliği Ankara’da da sürdürüyor. Vali Yüksel, Başkent’te derslik sayısını artırmak için kolları sıvarken, çeşitli projeler üzerinde çalışmaya başladı. Kısa süre içinde hayırsever vatandaşların da desteğiyle Ankara’daki okul sayısının önemli oranda artacağını söyleyebilirim.
Kendisiyle yaptığım görüşmede, eğitimin Türkiye için öneminden bahseden Vali Yüksel, bu konudaki hassasiyetini şöyle dile getiriyor:
Yazının Devamını Oku 22 Eylül 2010
MOBESE sistemiyle birlikte hizmete giren trafik kameraları bu günlerde Ankara halkının gündeminde ilk sırada yer alıyor. Hemen herkes radar olarak kullanılan kameraların nerelerde aktif halde olduğunu, bu bölgelerde hız sınırının kaç kilometreyle sınırlandırıldığını öğrenmeye çalışıyor. Birçok sürücü bu soruların cevaplarını bulamadığı için, gördükleri her kamerada frenlere asılmak zorunda kalıyor. Özellikle Konya Yolu ve Eskişehir Yolu üzerinde bulunan kameralar, sabah ve akşam saatlerinde trafiğin yoğun olduğu saatlerde sürücüler için kabus haline geliyor.
Henüz ceza kesilmiyor
Öncelikle şunu söyleyerek sürücüleri bilgilendirmek istiyorum. Kameralar kayıt yapmaya başlasa da henüz ceza kesilmiyor. Çünkü sistemi kontrol eden personelin eğitimleri tamamlanmadı. Görüştüğüm emniyet yetkilileri, personel eğitiminin bir hafta içinde tamamlandıktan sonra sistemin ceza yazacak şekilde aktif olacağını söyledi.
Yeri gelmişken kameraların bir kilometre mesafeden hız ihlali yapan araçları tespit ettiğini söyleyerek, 100-200 metre mesafe kala frene basmanın hiçbir anlam ifade etmediğine dikkat çekmek istiyorum. Yetkililer ayrıca, yolda radar uygulaması yapan araçlarda bulunan tüm özelliklerin kurulan kameralarda da bulunduğunu ifade ediyor.
Hız sınırları bilinmiyor
Son günlerde okuyucularımızdan gelen elektronik postalarda, genelde aynı sorularla karşılaşıyorum. Özellikle, kameraların nerelerde aktif olarak çalışacağı ve hız sınırının kaç kilometre olduğu merak ediliyor.
Şinasi İnanır, elektronik postasında kameralar için hız sınırını öğrenmek amacıyla Emniyet Genel Müdürlüğü’nü bile aradığını şu sözlerle anlatıyor:
“Sayın Arda Akın sık, sık MOBESE ile ilgili yazılar yazıyorsunuz ve bizleri memnun ediyorsunuz. Hız limiti şehir içinde ve şehir dışında nedir? Sürücüler ceza yememeleri için radarların altından kaç kilometre hızla geçmeli. Bunu öğrenmek için Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Daire Başkanlığı’na bağlı tüm birimlerle görüşmeme rağmen bana istediğim cevabı veremediler. Kimi 50 km., kimi 70 km., kimi ise 90 km. olduğunu söyledi. Bu konuda biz sürücülerin aydınlatılmasının önemli olduğunu düşünüyorum.”
UKOME 70 km’ye yükseltti
Okurumuzun sorusunu emniyet yetkililerine sordum. Yetkililer, Ankara’da şehir içinde hız sınırının 50 kilometre olduğunu, ancak Ulaştırma Koordinasyon Merkezi (UKOME) kararı doğrultusunda Eskişehir Yolu, Konya Yolu ve İstanbul Yolu’nda hız sınırının 70 kilometreye çıkarıldığını söyledi.
Sinyalizasyon güncellenmeli
Ali Tan isimli okurumuz ise Ankara’da trafik yoğunluğunun her geçen sene daha da arttığına dikkat çektiği mesajında çeşitli öneriler sunuyor. Tan, şu önerilerde bulunuyor:
“50 yıldır Ankara’da yaşayan biri olarak şehrin en büyük sorununun artan otomobil sayısına bağlı olarak trafik yoğunluğu olduğunu düşünüyorum. Buna rağmen trafik sinyal sisteminin ilk kurulduğu gün gibi güncellenmeden faaliyette olması, sorunun her geçen gün daha da büyümesine neden oluyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir sinyal sistemi kalmadı. Göbeklerde dört taraftan gelen otolar birbirleri ile karşılaşmadan sağa, sola ve karşıya geçiş yaparken bizde dakikalarca lambaların yanmasını bekliyoruz. Kavşaklarda yaşanan trafik sıkışıklığı sorununu aşmak için Balgat Kavşağı örnek almalıyız. Ankara’da trafiğin sıkışmadığı tek bölge burası. Antalya, Kayseri ve Diyarbakır’da trafik sorunu halledilmesine rağmen Başkent’te çözüm için henüz herhangi bir adım atılmadı. Yetkililerin bu konuya daha ciddi yaklaşmalarını bekliyoruz.”
Yazının Devamını Oku 15 Eylül 2010
GEÇTİĞİMİZ haftaki yazımda, Ankara’nın birçok bölgesine konulan 825 MOBESE kamerasının üstün teknolojiye sahip olduğunu, istendiği takdirde evlerin içine kadar zum yapılarak, insanların özel hayatlarının ihlal edilebileceğine dikkat çekmiştim. Yazının yayınlanmasının ardından, Antalya Valiliği döneminde, şehre uzay üssünü andıran MOBESE merkezi kurulmasını sağlayan ve buna benzer icraatlarıyla halkın büyük sevgisini kazandıktan sonra Ankara Valisi olan Alaaddin Yüksel’le görüşme fırsatı buldum.
Vali Yüksel, konuyu gündeme getirdiğim için bana ve Hürriyet Ankara’ya teşekkür ederek, kameralarla ilgili herkesin farklı düşünceleri olduğunu, ancak kimsenin görüşlerini yüksek sesle dile getirmediğini söyledi.
19 ayrı yola radar
Öncelikle MOBESE merkezinin genel özellikleri hakkında da bilgi veren Vali Alaaddin Yüksel, sistemin devreye girmesiyle, 68 noktada 71 yönde ve 15 polis aracında gezici olarak plaka takibinin yapılacağını kaydetti. Vali Yüksel ayrıca, 21 kavşakta 78 yönde kırmızı ışık ihlal denetiminin, 10 noktada 19 yönde hız ihlal tespitinin radarlarla belirleneceğini söyledi.
Antalya’daki sistemin mimarı
Vali Yüksel, MOBESE sisteminin önemini ve insanların özel hayatlarına müdahale edilmemesi için alınan önlemleri şu sözlerle anlattı:
“Antalya’da göreve başladıktan sonra vakit kaybetmeden şehre MOBESE kurulması talimatını verdim. 2008 Ağustos ayı itibariyle, ana arterlere 385 kamera kurularak sistem faaliyete girdi. Kameraların caydırıcı özelliği nedeniyle, suç oranları azaldı. Ankara’da göreve başladıktan sonra, sistemin Eylül ayının sonuna kadar hizmete girecek şekilde hazırlanmasını istedim. Aralıksız yürütülen çalışmalar sayesinde 825 kameranın tamamı bugün itibariyle aktif olarak çalışmaya başladı. Personelin eğitimi için uzman kişileri görevlendirdik. Varlık Mahallesi’nde teknolojinin tüm nimetlerinin kullanıldığı muazzam bir merkez oluşturduk.
Çağrı merkezi haline gelecek
Bu merkez sadece suçun engellenmesi ve suçlunun yakalanması için kullanılmayacak. Acil çağrı merkezi haline getirilecek. Bu merkezi arayan kişi cep telefonundan sadece sinyal gönderse dahi, sistem beş-on metre yanılma payıyla sinyalin gönderildiği yeri belirleyebilecek ve olay yerine ekip gönderilmesi sağlanacak. Müdahaleyi çabuklaştırmak amacıyla 155 Polis İmdat, 156 Jandarma, 154 Trafik, 110 İtfaiye, 177 Orman Yangını, 112 Ambulans telefonları da servise aktarılacak. Kısacası tüm şehir tek bir merkezden yönetilecek.
İzleme yapılamaz
Sistemle ilgili gündeme gelen ancak yüksek sesle dile getirilmeyen konulardan biri, ‘Kameralarla acaba evlerimiz izlenebilir mi?’ sorusunun cevabı. Halkımıza sizin aracılığınızla açık ve net olarak söylemek istiyorum; hiçbir vatandaşımızın özel hayatı kameralarla izlenemeyecek. Çünkü sistem, yollar ve umuma açık yerler dışında bir eve ya da kapalı mekanlara odaklandırıldığı anda otomatik olarak kilitleniyor. Ayrıca perdeleme uygulaması devreye girerek odak yapılan görüntü tamamen mozaikleniyor. Yani evlerin ya da kapalı alanların zum yapılarak izlenmesi söz konusu değil.”
Kamera merkezini sık sık denetleyen Vali Yüksel’in, insanların özel hayatının gizliliğini muhafaza etmek konusunda ne kadar hassas olduğuna yaptığım görüşmede ikna oldum. Umuyorum bu sistem Ankara halkının huzur ve güvenliği için etkili olur. Şimdiden hayırlı olsun.
Yazının Devamını Oku 8 Eylül 2010
ANKARA Valisi Alaaddin Yüksel, genel güvenliğin sağlanması ve trafik ihlallerinin engellenmesi için şehrin birçok noktasına kurulan 825 kameranın, 15 Eylül itibariyle faaliyete geçeceğini açıkladı. Sokaklarda huzur ve güvenliğin sağlanması, suçluların daha çabuk yakalanması için hazırlanan bu sisteme kimsenin karşı olduğunu sanmıyorum. Ancak yazımın konusu kameraların işlevi değil, madalyonun diğer yüzü olan özel hayatın gizliliğini ihlal suçu. Nasıl mı? Hemen anlatayım.
MOBESE kameraları olarak bilinen ve üstün teknolojiyle hazırlanan bu sistem sayesinde, 200 metre uzaktaki objeyi neredeyse bir metreye kadar yaklaştırabiliyorsunuz. Teknik deyimle zum yapma özelliği çok yüksek. Varlık Mahallesi’nde kurulan ve uzay üssünü andıran kamera komuta merkezinde görev yapan herkes, önlerindeki bilgisayarlarla kameraları istedikleri yöne çevirip, zum yaparak her şeyi izleme imkanına sahip.
Birileri bizi gözetlemesin!
Kısacası evinizin balkonunda atletle çay içerken, yatak odanızın perdesini açık bırakıp rahatça uyumaya çalışırken ya da yolda sevgilinizle el ele dolaşırken devletin kameralarına yakalanmanız mümkün. Tabii ki buradan, komuta merkezinde görev yapan onlarca personeli itham etmiyoruz, edemeyiz. Ancak her ihtimali göz önünde bulundurmak gerekiyor. Art niyetli bir kişinin dahi kurulan bu sistem sayesinde neler yapabileceğini düşünmek bile istemiyorum.
Denetim çok önemli
Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi yetkilileri de kurulan kameraların insanların özel hayatlarını ihlal etmemesi gerektiği görüşünde. Hukukçular, evrensel hukuk normlarına göre, MOBESE kameralarının faaliyetinin devam etmesinin, günlük yaşamda herhangi bir şüphe uyandırmamasının önemine dikkat çekiyor. Yani insanların kameralar nedeniyle tedirginlik yaşamamasının şart olduğunu ifade ediyorlar. Tüm bu nedenleri bir araya getirdiğimizde hem Ankara Valiliği’nin hem de Emniyet Müdürlüğü’nün tedbir alması gerektiği açıkça görülüyor. “Peki ama bu nasıl sağlanacak?” sorusuna şöyle cevap verebiliriz; Kamera komuta merkezi sık sık denetlenerek görüntü kayıtları bilirkişilerce izlenip özel hayatın gizliliğinin ihlal edilip edilmediği incelenebilir.
Provalar sırasında koordinasyon eksikti
ANKARAKOL’da geçtiğimiz hafta 30 Ağustos Zafer Bayramı provaları nedeniyle sürücülerin ve vatandaşların yaşadığı trafik çilesine değinmiştim. Şehrin en önemli trafik arterlerinin kapatılması nedeniyle yüz binlerce Ankaralının yollarda mağdur edildiğini, törenlerin artık şehir dışına taşınmasının önemli olduğuna yer vermiştim. Bu konuyla ilgili birçok mesaj aldım. Ancak soruna farklı bir bakış açısı getiren Gökhan Ceceli’nin elektronik postasını olduğu gibi yayınlamak istiyorum:
“Arda Bey 42 yaşımdayım. Ben okumaya başladığımdan beri evimize Hürriyet girer. Ankara ile ilgili yazılarınızı muhakkak okurum. 30 Ağustos Zafer Bayramı’yla ilgili yazınızdaki resimdeki kalabalık içinde kalıp bende işe geç kaldım. Ancak ben sorunun sadece yolların kapatılmasından kaynaklanmadığını düşünüyorum. Böyle özel günlerde trafik polisleri sadece yolları kapatıp, araç içinde oturmamalıdır. Trafiğin yönlendirildiği bölgedeki ışıklar düzenlenmeli ve kördüğüm olan kavşaklarda polisler görevlendirilmeli. Yani işin özü bir yol kapatılıp trafik akışı değiştiğinde yoğunluk yönünde akıcılık sağlamak amacıyla trafik polisleri yönetimi ele almalıdır. Koordinasyon eksikliği nedeniyle insanlar yollarda mağdur oluyor.”
Yazının Devamını Oku