Paylaş
ÇOKÇA masum canın yanı sıra Demirtaş’ın başını da yakmakla kalmadı, kendi sakinlerini de yaktı Kandil.
PKK feci bir hesap hatası yaptı, ama nerede?
Cemil Bayık ve alt kadrosu, ömürlerinin geri kalanını sabah akşam iç kamuoylarına ‘özeleştiri’ vererek geçirse böyle bir hataya nasıl düştüklerini anlatamaz.
İyi niyetle çağrılar yapılıyor taraflara, çözüm masasına geri dön çağrıları. Fakat çağrıcılar basit bir ayrıntıyı atlıyor. Önce Kandil’deki şeflerin koptukları gerçekler âlemine geri döndürülmesi şart değil mi?
* * *
İçeride kurşun sıkmakla IŞİD sayesinde dışarıda elde ettiği bütün kazanımları tehlikeye attı PKK. Düne kadar lehine görünen bütün bir konjonktür, bir yanlış kararla aleyhine döndü.
Uluslararası toplumda kazandığı meşruiyet, Suriye’de göz koyduğu topraklar, Türkiye’de çözüm sürecinin getirileri ve HDP’nin yükselen yıldızı... Bir kalemde berbat etti her şeyi...
HDP’nin başına açtığı dertler bir yana, Kandil’in kendi başına ne işler açtığı da ortada; gece gündüz bomba yağıyor tepesine.
Depoladığı silahlar vuruldu, askeri kapasitesi en az birkaç yıl geri gitti, kolu kanadı budandı, gücü kırıldı.
Hava harekâtlarının nerede duracağı da henüz belirsiz.
Fakat sonuçta, her askeri operasyon gibi bunun da siyasi bir amacı var; gücü tırpanlandıktan sonra örgütü daha zayıf bir konumda tekrar masaya oturtmak.
* * *
Ortadoğu cangılında 40 yıldır ayakta kalmayı başarmış bir örgütün kurmay aklı, onca tecrübe birikimine, onca siyasi öngörü ve esnekliğe rağmen nerede ve nasıl bu kadar kolay yanıldı?
Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesut Barzani’nin bu konuda bir fikri var. Tek kelimeyle ‘Azıtma’ denilebilir. Örgüt kibre kapıldı, kendini kaybetti ve azıttı...
Alman Focus dergisine, PKK’nın gücünü abarttığını söylüyor Barzani.
Güç sarhoşluğu yaşadı hülasası örgüt. İçeride çözüm süreci, dışarıda IŞİD’in açtığı alan, Kandil’deki şeflerin başını döndürdü. Havalara girdiler, kendilerini bir anda dev aynasında gördüler, Türkiye’yi hafife aldılar, alt edebileceklerine inandılar, megalomani tuzağına düştüler vesair...
* * *
Barzani’ye göre PKK’nın başına ne geldiyse burnunun çabuk büyümesinden geldi.
Duvara çarptıktan sonra ancak, çok ileri gittiğini anlayıp geri vitese taktı. Misalleri çok...
Kerkük-Yumurtalık boru hattını sabote ederek gözdağı veriyor mesela. Ama Barzani’den Kandil’i hemen terk etme zılgıtları yiyince ‘Ben yapmadım, bağımsız hareket eden yerel birimler yaptı’ diyor...
Ceylanpınar’da uykusunda polis katlediyor. Sözüm ona intikam için. HPG, misilleme yaptık diye gururla üstleniyor. Ama bu kalleşlik infial uyandırınca geri sarıyor. ‘Ben yapmadım, otonom bir birimimiz olan Apocu fedailer kendi kafasına göre yaptı’ diyor...
IŞİD’le savaş üzerinden sırtını Amerika’ya, Avrupa’ya dayayıp Türkiye’ye kafa tutuyordu. Ama Demirtaş bile ‘Türkiye’yle bir olup IŞİD’e karşı birlikte savaşsalar fena mı olurdu’ diyerek çevirmeye gayret ediyor...
PYD Eşbaşkanı Salih Müslüm, Türkiye’yle iş tutmak, birlikte çalışmak istediklerini söyleyip duruyordu. Ama Türkiye İncirlik’i açıp Kandil’i vurmaya başlayınca saf değiştirdi, ‘Esad’ın ordusuna katılmaya, Şam rejimiyle bütünleşmeye hazırız’ mesajları veriyor...
İncirlik’in açılmasına da, TSK’nın atış menziline IŞİD’in girmesine de, çatışmasızlığın bitirilip Kandil’in ateş altına alınmasına da hazır değillermiş. Savrulmalarından o anlaşılıyor.
* * *
İllüzyon görmenin sonu, şokla uyanmaktır.
PKK, çözüm sürecini kötüye kullanıp içeride mahkeme kuran, vergi toplayan, asayişi denetleyen, kimlik kontrolü yapan bir devlet gibi davranıyordu.
IŞİD’le savaştan yararlanıp dışarıda da ABD’nin silah arkadaşı, NATO’nun müttefiki havalarına girmişti.
Geç de olsa nihayet Kafdağı’ndan aramıza geri dönüşler başladı. Selahattin Demirtaş, kalanlar için de gökten yere iniş parolasını çıtlatıyor: “Devletin silah bırakması elbette beklenemez. Silahsız devlet olmaz. Devlet kendini tabii ki koruyacak...”
‘Örgütsün, örgütlüğünü bil’ diyecek değildi ya, zaten şokta örgüt.
Paylaş