Şöyle işliyor:
Dokunulmazlık oylamasında ‘hayır’ oyu verdiği için CHP, HDP ile bir kefeye girdi.
HDP zaten PKK’yla aynı şeydi, aralarında bir fark yoktu.
Öyleyse CHP’nin de PKK’dan farkı kalmadı. Üçünü eş tutmak, birlermiş gibi muamele etmek haktır, hepsine terör suçlamasıyla yüklenmekte hiçbir sakınca yoktur, vurun abalıya...
Öbür köyün girişine kadar sürüyor takip. Kamyondakiler, aracı terk edip bir tepeye çıkıyor, oradan da kamyonu yakalayan köylülerin üstüne ateş açıyor. Tarama, bomba yüklü kamyonun havaya uçmasıyla sonuçlanıyor.
Bu canice katliamla ilgili Kandil’in açıklaması şu; ‘Kamyon, yerel işbirlikçilerin açtığı ateş sonucu patladı’.
Oysa görgü tanıklarının anlatımlarıyla aydınlandı. Gariban köylüler, kamyonun PKK’ya ait olduğundan bile habersiz. Sürtüştükleri kamyoncunun terörist olduğunu bilmedikleri gibi, yükü hakkında da en ufak bir fikirleri yok. Bazıları kamyonun arkasında siper alırken paramparça oluyor.
Onu esen vesayet yelinden, uçan haşhaşi kuşundan bile kıskanırdı.
Kıskançlık türleri üzerine eğlenceli bir kitap okuyorum. Adı “Edebiyatta Sanatta ve Popüler Kültürde Kıskançlık”. Yazarı Peter Toohey.
Her kıskançlığı anlatıyor bize ama ‘demokrasi kıskançlığı’ kavramından bihaber. O da literatüre naçizane benden bir katkı olsun.
***
O günden beri de terörle mücadele konusu, kriterler arasında var.
Öyleyse şimdi araya, teröre taviz mahiyetinde yeni bir şart sokuşturmuş olmalı AB.
Değilse Cumhurbaşkanı Erdoğan neden infial içinde, neden bu kadar ateş püskürüyor?
Oysa mülteci anlaşması, Türkiye’den çok AB’nin çıkarına.
Anlaşma çökerse mültecileri otobüslere doldurup AB’ye göndereceğimizi söylüyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Antalya’daki NATO zirvesinde AB yetkilileriyle görüşürken sarf etmişti benzer bir cümleyi. Yunanistan ve Bulgaristan sınırlarını açıp mültecileri otobüslere doldurabileceğimizden söz etmişti.
Tutanaklar sızdı ve hayli sansasyona yol açtı.
“Erdoğan’dan AB’ye mülteci tehdidi”, “Kirli pazarlık”, “AB’ye şantaj” vesair şeklinde yansıdı.
MHP’yle ilgili dosyanın mayıs ayı içinde karara bağlanacağı bildiriliyor.
Mahkemece atanan kayyum heyeti, 15 Mayıs’ta kurultayı toplayacaktı.
Şimdi Yargıtay, kararın kurultaya yetişemeyebileceğini söylüyor. ‘Mayıs ayı içinde’ diyerek, beklentiyi daha geniş bir zamana yayıyor.
Kayyumların belirlediği 15 Mayıs tarihi geçirildikten, muhaliflerin verdiği kurultay randevusu kaçırıldıktan sonraki bir güne kalabilir karar. Bu da fiilen, kurultayın 15 Mayıs’ta yapılamaması anlamına gelecek. Fiili iptal gibi.
Bahçeli’nin AK Parti’yle yakınlaşmaya göz kırpmasından sonra değişmemesi cihetine evrilmişti.
Özlenen muhalefet hayalinin yönü, dünkü açıklamasından sonra yine değişti mi, yoksa aynı mı hâlâ?
Bir ara MHP’de vizyon ve yönetim değişikliği yeni Türkiye’nin hayrına bulunurken... 1 Kasım’dan sonra olduğu gibi kalması daha hayırlı görülmeye başlanmıştı.
Bilhassa partinin başında Bahçeli’nin muhafazası, yeni Türkiye için büyük önem arz eder olmuştu.
Hem de öyle olmayacak bir zamanda ki...
Avrupa’da İslamofobi almış yürümüş.
Yabancı düşmanlığı tavan yapmış.
IŞİD’le El Kaide’nin uyandırdığı haklı öfkeyi istismar eden bir nefret söylemi, tüm Müslümanlara karşı yükselişe geçmiş.