Müslümanlara giriş yasağına Twitter’dan patladı, bunun teröristlere yarayacağını Trump’ın yüzüne çarpıyor.
Hani Amerikancıydı Gül... Hani emperyalizmin Reis’e karşı kullandığı bir ajandı... Trump tutulması yaşayan kardeş, demek ki neymiş?
Mesele Amerikancılık, anti-Amerikancılık değilmiş...
NE DİYOR HOCA?
Bak, Ahmet Davutoğlu da nalına mıhına vurmuyor mu?
Aljazeera Arapça’ya makale yazdı.
Obama’nın dış politika başarısızlıklarını madde madde sayıyor, nasıl bir hayal kırıklığı olduğunu bir bir sıralıyor.
Ardından ekliyor...
Derdi dünyayı gerdi; bizdeki sevdalıları ‘Trump da Trump’ diyor, bu ne felaket demiyor.
Düne kadar bağımsız dış politikadan yanaydılar, anti-Amerikancıydılar, milliciydiler, şimdi fanatik Trump’çı kesildiler.
ABD’yi ‘üst akıl’lıktan istifa ettirip, oyunlarından bizi kurtardığı için mi?
‘Üst akıl’ı, vasatın altında bir akla gerilettiği için mi?
İhlas Haber Ajansı, Doğu ve Güneydoğu’dan 8 ilde referandum yoklamasına çıkmış.
Sokakta mikrofon tutulan ‘Hayır’cılar renk vermekten kaçınmış, oylarını açık etmemişler.
‘Evet’çilerse göstere göstere başkanlıkla yönetilmenin faydaları hakkında konuşmuş.
Soru şu...
‘Hayır’cıları sessiz kalmaya iten korku, ‘Evet’çileri nasıl etkiliyordur?
Acaba korku belasına ya da menfaat icabı... Dili ‘Evet’ diyenler arasında, kalbi aslında ‘Hayır’ diyenler bulunmuyor mudur?
GETİRİSİ-GÖTÜRÜSÜ MESELESİ
Şaşılacak bir şey yok; uluorta
Prensipte başkanlığı savunduğu halde, oylanacak modeli yeterince ideal bulmadığı için arada kaldığını sanıyordum.
***
Sıkışmışlığı konusunda haklıymışım.
Ne Evet diyebiliyor, ne Hayır...
Referandumda kampanya bile yürütmeyecek.
Gümbür gümbür Evet demeyecek ama Hayır için de göğsünü gere gere oy toplamayacak.
Karşı da çıkmayacak, taraftar da görünmeyecek.
Bir orta yol tutturup gürültü çıkarmadan yasak savmaya, bela savuşturmaya bakacak.
Fotoğraf derken, Ahmet Türk’ün sağlık kontrolü için cezaevinden hastaneye getirilip götürüldüğü fotoğrafı kastetmiyorum yalnızca.
Hani koluna sağlı sollu jandarmalar girmiş, elleri önünde bağlı çekildiği için kelepçeli zannedilen sansasyonel fotoğraf...
Hani tepkiler üzerine Elazığ Valiliği’nin, hastaneye getirilişinde de götürülüşünde de asla kelepçe takılmadığını açıklamak zorunda kaldığı fotoğraf...
Hani yanılsaması, izlenimi bile infial uyandırmaya yeten; hani sessizleri bile sessiz kalmamaya sevk eden fotoğraf...
Yankılarıyla, çalkantılarıyla bir bütün olarak işte bu fotoğraf olayını kastediyorum.
* * *
İki hafta önce
Kurtulmuş’un vaat ettiği gibi, referandumdan çok ‘evet’ oyu çıkarsa terörün sesi soluğu kesilmez.
Ama Kılıçdaroğlu’nun yorumladığı gibi, bir suç itirafı da değil bu sözler.
‘Terörü biz destekliyoruz, arkasında Evet’çiler var, kaynağı hükümettir’ sonucu çıkmaz, zorlama olur.
Fakat bu polemik şunu gösterir...
‘Evet’ dersen yüzyıllık statükonun dayatmalarından kurtulur aslımıza döneriz, terör örgütlerinin sesi soluğu da bıçak gibi kesilir, devletimiz ebede kadar baki, milletimiz ilelebet payidar olur.
‘Hayır’ dersen yüzyıl öncesine, yani başa, Kurtuluş Savaşı yıllarına döneriz, beka sorunu yaşarız, terör daha da azar, varlığımız ve bütünlüğümüz tehlikeye düşer.
CHP çevrelerine göre...
‘Hayır’ dersen Atatürk Cumhuriyet’i kurtulur, varlığımıza yönelik tehlikeyi atlatırız, bölünüp parçalanmayız, Kurtuluş Savaşı koşullarına dönmeyiz.
Onun başkanlığında Amerika, ‘üst akıl’ olmaktan çekilecek diye anladım.
Yeni başkan, ülkesini içe kapatacak.
Amerikalı vergi mükelleflerinin paralarını, denizaşırı ülkelerde çarçur ettirmeyeceğini söylüyor.
Onun döneminde trilyonlarla dolar, okyanus ötesi diyarları dizayn etmek için harcanmayacak.
Bizi ilgilendiren yanı şu; ‘üst akıl’lar cemiyetinin kıdemli üyeleri bir eksiliyor.
Artık ‘okyanus ötesi’ndeki ‘üst akıl’ için kaygılanmaya gerek kalmadı.
ABD’den yana kafamız rahat olsun.
En azından önümüzdeki dört yıl, diğer ‘üst akıl’larla rekabete veda ediyor.