Elektriğin kesilmesinin siyasi etkisi nasıl olur

Bakıyoruz: Kılıçdaroğlu, olayı gündemde tutmak için elinden geleni yapıyor. Hakkıdır. Yapacak tabii. Hatta şunu da söyleyebilirim: Bu olay, Kılıçdaroğlu’nu cumhurbaşkanlığı adaylığı yarışında bir parça öne çıkarmış bile olabilir. Peki genel kamuoyunu nasıl etkiler? Nasıl bir siyasi etkisi olur bu olayın? İşin bu kısmına baktığımızda iki farklı tepki biçiminin gelişebileceğini görüyoruz:

*

YA ŞÖYLE OLUR



ELEKTRİK faturalarını ödeme konusunda sıkıntı çeken vatandaşların sempatisini kazanır. “Adam bizim için elektriksiz kalmayı göze aldı, helal olsun” derler. Mağdur pozisyonuna düşmüş olmanın getireceği avantajları yaşar. Adını gündemde tutmayı başarır. “Lüks” ve “kandil” ışığında çektiği videolarla bütün ilgiyi üzerine toplar. Sosyal medyaya etkileyici fotoğraflar ve görüntüler verir. 

*

YA DA BÖYLE OLUR

BİR acizlik örneği sergilediği düşünülür. “Evinin elektriğinin kesilmesini engelleyemeyen biri, bizim yaşadığımız sorunlara nasıl çare olacak?” sorusunun sorulmasına neden olur. Güçsüz imajı verir. Tuttuğunu koparacak, dağ gibi sorunları çözecek lider arayışında olanlarda hayal kırıklığı yaratır. “Devlet kurumlarına gidiyor, içeri almıyorlar” algısını biraz daha pekiştirmiş olur.

FRANSA BİZİM 20 YIL GERİMİZDE

20 yıl önce bizim en çok tartıştığımız konu neydi?



Tabii ki başörtüsüydü.

*

Kamusal alanda başörtüsü olur mu, olmaz mı? Başörtüsü üniforma mı, dini gereklilik mi? Kadınlar başörtüsünü gönüllü mü takıyorlar, zorla mı? Başörtüsü özgür mü olmalı, yasaklanmalı mı?

20 yıl önce her Allah’ın günü bunları tartışıyorduk.

Hem de hararetle.

AK Parti’nin iktidara gelmesiyle biz yavaş yavaş bitirdik bu tartışmayı hamdolsun.

*

Bugün Fransa’da Macron ve Le Pen, bizim 20 yıl önce tartışıp geride bıraktığımız bu konuyu tartışıyorlar. Üstelik tıpkı bizdeki 20 yıl önceki argümanlarla.

*

İlk defa bir Batı ülkesine 20 yıl fark attık. Çok bahtiyarım.

DEPP DAYI

JOHNNY Depp öyle havalı, öyle janjanlı, öyle afili, öyle yakışıklı, öyle cazibeli, öyle hercai bir adamdı ki...



Kadınları mest eder, erkekleri ise hasetten çatlatırdı.

*

Son fotoğraflarına bakınca...

“Hey gidi Johnny Depp hey! Resmen benim Yozgatlı Kemal dayıma benzemişsin” diyerek yürek ferahlattım azıcık.

KURT / ÇAKAL

“İNSAN insanın kurdudur” demek yerine...



“İnsan insanın çakalıdır” demeyi teklif ediyorum.

*

Bu teklifimde Kıvanç Tatlıtuğ’un oğluna “Kurt” ismini vermesi, küçük de olsa rol oynamaktadır.

BİR DİZİYLE BAKIŞ AÇIM DEĞİŞTİ

BUGÜNE kadar küçük Amerikan kasaba hayatına karşı...

Bir imrenme içindeydim.



“Ne güzel bir hayat... Ne tatlı bir dayanışma... Ne hoş bir sükûnet... Ne şeker bir iletişim...” der dururdum.

*

“The Thing About Pam” diye bir dizi izledikten sonra...

Küçük Amerikan kasaba hayatının uçsuz bucaksız bir karabasan olduğuna kanaat ettim.

Hafazanallah! Hafazanallah!

GÜLÜMSEMEK SADAKADIR

SADAKA vermek için ille de paranızın olması gerekmez, gülümsemek de sadakadır.

İşte bu anlayıştan yola çıkan Tuzla Belediyesi, çok özgün bir proje geliştirdi.



“Haydi gülümse” diye bir kampanya...

Ve ortaya on binlerce gülümseme fotoğrafı çıktı.

Projenin mimarı Tuzla Belediye Başkanı Şadi Yazıcı’ya ve projeye hayli enerjik biçimde destek veren Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Kasapoğlu’na çok teşekkürler.

*

Kutuplaşma diye bir cenderenin içindeyiz ya...

Bizi bu cendereden kurtaracaksa ancak bu tür güzellik ve iyilik projeleri kurtarır.

YETİME KAFTAN GİYDİREN MİKE ABİ

SAN Francisco’dan Florida’ya gitmek için bir iç hat uçağına atlamış Mike Tyson abimiz. Tek başına. Yanında yöresinde kimse yok. Tam kafasını dinleyecek... Arkadaki yavşak yolcu, fena halde salça oluyor. Laf atmalar, topluluk içinde göstermeler, ağız büzmeler falan... Mike abi, önce “La havle” çekiyor. Fakat adamın salça olma hali bitmiyor.



Ve sonuç? Mike abi, kafa göz dalıyor adama.

*

Neydi o güzel söz? Hah! Buldum. Şuydu:

“Hadsize had bildirmek, yetime kaftan giydirmek gibidir.”

YAKAMOZ S-245’TEN NEFRETİMİN YEDİ SEBEBİ

- BİR: Bildiğin ilk mektep müsameresi ayarında da ondan.

*

- İKİ: Kıvanç ve Ertan hariç bütün oyuncular dökülüyor da ondan.

*

- ÜÇ: Teknolojisi en az 50 yıl geriden geliyor da ondan.



*

- DÖRT: Senaryo yerlerde sürünüyor da ondan.

*

- BEŞ: İçindeki saçmalıklar saç baş yolduruyor da ondan.

*

- ALTI: Denizcilikten de askerlikten de zerre çakmıyor da ondan.

*

- YEDİ: Hayatımın en güzel dakikalarını benden çaldı da ondan.