Yer: İzmir Gaziemir. Hava buz gibi. İyi niyetli bir taksici, yolda gördüğü bir genci arabasına alıyor.
Araç kamerasından izliyoruz olayı: Taksici ile müşteri arasında geçen konuşmalardan, taksicinin nasıl da iyi kalpli biri olduğunu anlıyoruz. “Soğukta üşüme diye seni arabaya aldım” falan diyor taksici.
*
Olayın sonu: Müşteri, cebinden çıkardığı silahla taksiciye arkadan üç el ateş açıyor. Taksicinin feryadını duyuyoruz. Müşteri, can çekişen taksiciye şöyle diyerek olay yerinden hızla uzaklaşıyor: “Ya işte bazı insanlara güvenmeyeceksin.”
*
Hayatımız boyunca çeşitli kalleşliklere maruz kalmış olsak da...
Yaşanan bu kalleşlik karşısında hepimizin kanı dondu.
*
- İŞLEVSİZLİK İSYANI: Can Atalay kararı karşısında CHP’nin işlevsizliği, bütün muhaliflerin dilinde. “Böyle muhalefet olmaz olsun” deniyor.
*
- İZMİR KARGAŞASI: Özgür Özel, partideki değişimi kanıtlamak adına İzmir’i darmadağın etmiş durumda. Her ilçeden ayrı bir ses çıkıyor.
*
- NAZİK BAŞKALDIRI: Tunç Soyer, nazik bir başkaldırı içinde. “Adil olmayan bir karar alındı” diyor. “Anket sonuçlarına uyulmadı” diyor.
*
- AKŞENER’İN HÜCUMU: Meral Akşener, doğrudan İmamoğlu’na yükleniyor. Hem de ne yüklenme! İmamoğlu’na “Saraçhane” diye isim takmış.
*
İmamoğlu ile Özel aralarında anlaşarak...
“Tunç aday olacak” deseler... Tunç kazanıyor. “Buğra aday olacak” deseler... Buğra kazanıyor. “Cemil aday olacak” deseler... Cemil kazanıyor.
*
İşte bu acımasız ve kaskatı gerçek nedeniyle...
Ta en baştan beri hiç kimse soruyu “Tunç mu kazanır Buğra mı kazanır Cemil mi kazanır” diye sormadı. Herkes soruyu “Tunç mu aday gösterilir? Buğra mı aday gösterilir? Cemil mi aday gösterilir?” diye sordu.
*
Oysa İzmir’de CHP, ceketini koysa kazanamayacak durumda olsa...
Söz ve karar
Sarıyer’de Santa Maria Kilisesi’nde pazar ayini yapılırken maskeli iki kişi, ellerindeki silahları ateşliyor. Ayine katılan bir vatandaşımız hayatını kaybediyor.
*
Çok uzun zamandan beri azıcık karışık kuruşuk bir olay gördüğümüzde hemen şöyle diyoruz:
*
PROVOKASYON!
*
Sık kullanılmaktan yorulmuş bir kelimedir provokasyon. Çaptan düşmüştür. Acayip yıpranmıştır. Etkisini yitirmiştir. İnandırıcılık sorunu yaşamaktadır.
İzlenimlerim şöyle:
*
- SİYASET: Çok teknokrat bir yaklaşım bekliyordum kendisinden. Siyasetçiliğe epey alışmış bir hali vardı.
*
- POLEMİK: Polemiğe girmemesi gerekiyor. En büyük sınavı bu. Kendisini zor tutuyor gibi geldi bana. Bakalım ne kadar tutacak?
*
- PORTRE: Genel olarak şunları söyleyebilirim: Alçakgönüllü bir portre çiziyordu. Doğaldı. İçtendi. Gülümsemeyi hiç ihmal etmiyordu.
*
Kanal İstanbul karşıtlarının buna sevinmesi, memnun olması gerekmez mi?
Hayır.
Sevinmiyorlar, memnun olmuyorlar, öfkeleniyorlar, aradıklarını bulamamış olmanın hırçınlığı içine giriyorlar.
*
İlle de istiyorlar ki Murat Kurum, Kanal İstanbul’u bir numaralı vaadi haline getirsin.
Lansmanında bundan söz etsin.
*
EKREM İMAMOĞLU
HENÜZ HAREKETE GEÇMEDİ
GEÇEN seçimdeki avantajlı konumu yok.
İYİ Parti aday çıkardı. Saadet Partisi aday çıkarıyor. DEM’in ne yapacağı tam belli değil.
Fakat yine de seçimin iddialı adayı.
Gözünün kulağının DEM’de olduğuna bahse girerim ama yemin etmem.
Henüz tam olarak sahaya çıkmadı, harekete geçmedi.
Lansmanı merak ediliyor.
“Tabii ki efendim, getirin derhal imzayı basalım” mı demeliydi? “Hiç merak buyurmayınız, hemen onaylıyoruz” mu demeliydi? “Pazarlık konusu yapmak bize yakışmaz” mı demeliydi?
*
Mesela eski büyükelçilerimizden Namık Tan’a göre Türkiye böyle yapmalıydı.
*
Ama Türkiye böyle yapmadı.