14 Haziran 2009
İşittiğime göre Mevlana İdris kardeşimin açtığı "Eski Kafa" adlı ilk "post modern İslami kafe"de bazı tipler türemiş...
Kendilerine esrarengiz bir hava veren bu tipler, ortamı uygun buldukları anda, "Ahmet Arsan benim... O yazıları ben yazıyorum" diye fısıldıyorlarmış.
Türbanlı kızları mı etkilemeye çalışıyorlar, yoksa hesabı mı ucuza getirmek istiyorlar, anlamış değilim.
Hem benim az sosyalleşmemden faydalanmak isteyen bu uyanıkların heveslerini kursaklarında bırakmak, hem de "Bu adam in midir, cin midir" diye meraklananları tatmin etmek adına bir formül buldum.
Diyorum ki: Haberleşelim!
Yazının Devamını Oku 7 Haziran 2009
Bu Hürriyet Pazar’daki dördüncü yazım.<br><br>Muhasebe kayıtlarımı çıkarıp özeleştirimi veriyorum:
"Dejenere olmadım. Saldırıya geçmedim. Kayık gibi sallanmadım. Kalem kavgası yapmadım. Özentiliğe tenezzül etmedim. Teşvikiye’ye hiç uğramadım. Alemlere akmadım. Camiamı satmadım. Şefkatimi korudum. Depresyona girmedim. O taraftan bu tarafa vurarak dikkat çekmeye çalışmadım. Aferin peşinde koşmadım. Duvar Dibi’nde çay içmeye devam ettim. Cemaatte rahmet vardır mesajını hiç aklımdan çıkarmadım. Harama el sürmedim. Harama yakın mekruhtan bile uzak durdum. Namazlarımı aksatmadım."
Ve buna rağmen Hürriyet Pazar’daki yazarlığımın dördüncü haftasında hakkımda 29 makale yazıldı, 3 söyleşi yapıldı, 5 ifşaatta, 7 casusluk girişiminde bulunuldu, 4 televizyon programına davet edildim.
Şunu demek istiyorum:
"Galiba hak geldi, batıl zail oldu."
Yazının Devamını Oku 31 Mayıs 2009
Geçen haftayı Ankara’da geçiren Akşam Gazetesi yazarı Tuğçe Tatari, Ankara’nın AKP ile birlikte değişen eğlence hayatını anlatırken ilginç bir gözlemde bulunmuş. Şöyle diyor: "Son dönem Ankara gece hayatında AKP rüzgárları esiyor. Geçen yıllardan gözüme çarpan en büyük farklılıklar sayıca artan cami, kebapçı, nargile kafeler ve balık restoranları oldu". (Bakınız: Geçen Pazar günkü Akşam gazetesi... Tuğçe Tatari’nin yazısı).
Doğrudur...
Ankara’da muhafazakár iktidarla birlikte bir değişim yaşandı...
Ancak işin asıl sırrı detaylarda...
Her zaman ve her alanda avangart ve öncü olan İstanbul’dur...
Ancak konu "İslamcıların álemlere alışması" meselesine gelince, işin rengi değişir.
Bu alanda öncülük Ankara’nındır.
Ya da şöyle söyleyelim:
Ankara, álemlere açılmaya karar veren İslamcıların deneme ve alışma alanıdır.
*
Muhafazakár kesim, İstanbul’da Tophane’deki çay bahçelerine takılırken, Ankara’da çoktan "kafe kültürü" ile tanışma aşamasına geçilmişti.
Arjantin Caddesi’ndeki "Kuki" ile "Cafemiz" adlı modern kafeler, yeni iktidarın önemli isimlerini ağırlıyordu.
Ankara muhafazakárları, şimdi sayıları epey artan kafelerden çıkmıyorlar.
Yine İstanbul’daki Papermoon, İslamcılar üzerinde büyük bir çekingenlik havası yaratırken, nispeten daha az kasıcı olan Ankara’daki Papermoon, yeni İslamcı siyasetçilerin uğrak yeri haline gelmişti.
Ankara’da Papermoon’da stajını yapan muhafazakárlar, ancak bundan sonra İstanbul’daki Papermoon’a rahat ve alışkın bir edayla girebildiler.
*
Ama sonuç olarak Tuğçe Tatari haklıdır:
Ankara’da muhafazakár kesimin asıl sohbet halkası, nargilecilerde ve okey salonlarında kurulur.
Nihai mekanlar buralardır.
Kasmadan, kasılmadan eğlencenin nabzı, buralarda atar.
Yeni iktidarın bir bakanı veya milletvekiliyle nargile tüttürmek ya da okey oynamak, Ankara’nın en havalı muhafazakár atraksiyonudur.
Üç esaslı delikanlı
Üçü de şair... Üçü de genç... Üçü de popüler... Üçü de başarılı... Üçü de "humor" duygusuna sahip... Üçü de "Meksika Sınırı" adlı televizyon programıyla başka dünyaların ilgisini çekmeyi başardı... İşte İslamcı entelektüel akımın üç esaslı delikanlısı...
TARIK TUFAN İçlerinde en naifi o... En öfkelisi de o... Hakikiliği yüzünden okunuyor... Tevazusu da... En radikal görüşlerini bile, herkesin kabul edebileceği bir düzleme çekebilmesi en büyük başarısı... Şaşmaz terazisi vicdanı... Bu açıdan itimat telkin ediyor... Romantizmini her an patlatacakmış gibi yaptığı esprileriyle dengeliyor...
İSMAİL KILIÇARSLAN İçlerinde kendi camiasına kafa tutup mesafe koymaya en yatkını o... Kolun kırılıp yenin içinde kalmasına gönlü razı değil gibi... "Başörtülü kızlar kimlerle evlenecek?" başlıklı yazısı bunun en büyük kanıtı... Bir esprinin, bir nüktenin peşinden sürüklenip gidebilirmiş gibi bir görüntü veriyor... Gülmeye ve güldürmeye elverişli yani...
SELAHATTİN YUSUF Şaşırtıcı buluşlarla herkesi şaşırtabilme gücüne sahip... Buluşlarının yegane dayanağı kültürel birikimi... İyi şiirler yazıyor, iyi kitap başlıkları buluyor... Batı’yı biliyor... Doğu’yu da... 10 yıl önce Beethoven’a şahane ve içli bir açık mektup yazacak kadar vakıftı olaya... Yazarak etkileme gücü, konuşarak etkileme gücünden daha fazla... Ama konuşarak da etkiliyor...
İslamcı kankalar HARİTASI
İKTİDARA MAHKÜMİYET KARDEŞLİĞİ: Dostluklarının gücünü zorunlu iktidar mahkûmiyetinden alan iki yakın arkadaş: Mustafa Karaalioğlu (Star’ın başındaki isim) ile Akif Beki (Eski ve eskimez sözcü)... Ve şimdi bu iki kankaya Sabah’ın eski yayın müdürü Ergun Babahan da eklendi... Galiba bu üç dostun, "Dostluklarının son günü"nü biliyoruz: AKP’nin gideceği güne dikkat!
MELEZ DESENLER: Bir türbanlı ile bir başı açık çok yakın dost olabilir mi? Böylece bir melez desen kardeşliği ortaya çıkabilir mi? İşte bu sorunun yaşayan ve yürüyen cevabı: Ayşe Böhürler ile Nuray Mert’in hiç eksilmeyen ve hiç bitmeyen arkadaşlığı...
AÇILIM KARDEŞLİĞİ: Son günlerde biraz tavsasa da Fehmi Koru ile Ali Bayramoğlu arasındaki yakınlık "başka dünyalara açılım kardeşliği"nden başka bir şey değil... Çünkü: Fehmi Koru, İstanbul’da hiç bilmediği çevrelere Ali Bayramoğlu sayesinde, Ali Bayramoğlu da hiç bilmediği muhafazakar álemlere Fehmi Koru sayesinde dalabildi.
NEDİME DAYANIŞMASI: İşte birbirlerini en iyi anlayacak, buluştuklarında hemen kaynaşacak, dostluk ve kankilik potansiyeli hayli yüksek bir üçlü: Biricik Suden, Defne Samyeli ve Nur Çintay A. Eğer şu ana kadar buluşup dertleşmedilerse buradan tempo tutuyoruz: Kanki olun... Kanki olun...
MAKBUL YENGELER: Şimdilik iki isim var elimizde: Elif Şafak ve Nursuna Memecan... Ben şahsen bizzat kendim, birbirlerini çok sevdiklerine bahse girebilirim... Siz de girer misiniz?
PAPAT-MENLER: Çok şükür AKP devrinde bir "papatyalar hareketi" ortaya çıkmadı... Ama Yalçın Küçük Hoca’nın müthiş buluşuna kulak verirsek AKP devrinde bir "papat-men hareketi" çıktı... Hareketin çok önemli iki temsilcisi var: Sabah yazarı Emre Aköz ile Sabah çizeri Salih Memecan...
İslami kesimde
Modalar - Demodeler
DEMODE İlahi söyleyen türbanlı...
MODA Çarşaflı teknocu Habibe...
DEMODE Şalvar / cüppe / sarık...
MODA İslami mesaj kaygılı tişörtler...
DEMODEAnadolu Gençlik Derneği....
MODA AKP Gençlik Kolları...
DEMODE Tatilde memlekete gitmek...
MODA Tatilde Büyükada’ya gitmek...
DEMODE Sarı Köşk...
MODA Feriye...
DEMODE Kolonya ve hacıyağı...
MODA Parfüm...
Yazının Devamını Oku 24 Mayıs 2009
Ben başkaları gibi değilim: İçinden çıktığım mahalleme hep sevgiyle, şefkatle, gülümseyerek yaklaşırım.<br><br>Zaaflarını bildiğim halde severim mahallelileri. İhtiraslarından haberdar olduğum halde tutkuyla bağlıyımdır mahalle ahalisine.
Fitneye yatkınlıklarının farkında olduğum halde hoşgörüyle yaklaşırım mahallemin insanlarına.
İşte en son, gördüm ki, içlerinden çok kolay yalan söyleyenler de çıkıyormuş.
Olsun varsın.
Ben yine de küsmem mahalleme...
*
Evet... Evet...
Yalan söylediler, yalan söylüyorlar.
Okurun imanını yalanlarla çalıyorlar.
"Ben tanığım, Ahmet Arsan falanca kişidir" diye hiç utanmadan, sıkılmadan yalancı tanıklık yapıyorlar.
Halbuki benim Gerçek Hayat dergisinde yazdığımı bilen tek kişi vardır: Levent Gültekin.
Levent, Gerçek Hayat dergisinin kurucusu, satıştan önceki sahibi ve yayın yönetmenidir. Gerçek Hayat dergisindeki başarının arkasındaki isimdir.
Şu anda da Star gazetesinin ve Kanal 24’ün "ikinci adamı" konumundadır.
Bir tek o bilir benim kim olduğumu.
Ancak o çıkıp da, "Ben Ahmet Arsan’ı tanıyorum, Ahmet Arsan şu kişidir" diye açıklama yaparsa inanın.
Onun dışında kim ifşaatta bulunuyorsa bilin ki sallıyordur.
*
Hem bu kadar önemli mi canım benim kim olduğum?
Söyleyene değil söylenene bakmak bu kadar mı zor?
Tutun ki bir kamu kuruluşunda çalışıyorum.
Farz edin ki Hilal / Başak Konutları’nda oturuyorum.
Varsayın ki cesur biri değilim.
Mahallemden kovulmayı göze alamamış biriyim.
Olamaz mı?
İslamcı erkeğin Lacoste tutkusu
Fehmi Koru’nun "Adım kolonya kokuluya çıkacak, en iyisi bir parfüm şişesiyle şunlara yanıt vereyim" diyerek, "Joop" marka parfümle fotoğraf vermesi, beni İslamcı erkeğin giyimdeki zevkleri konusunda malumat vermeye itti.
*
Bir ara İslami televizyon kanallarının koridorlarında "Burberry" marka parfümün kokusu yükselirdi.
Sonra başka markalar keşfedildi.
Fehmi Koru da parfümde tercihinin "şeytanın giydiği marka"dan yana, yani "Prada"dan yana olduğunu açıkladığına göre, bu konuda hayli aşama kaydedilmiş demektir.
*
Gelelim giyimde seçilen markalara.
"Lacoste" markası, İslami kesim erkeklerinin üniforması gibidir.
Gardırobunda "Lacoste" marka bir ürünün yer almadığı İslamcı erkeğe kız verilmez.
Bu markanın kısa kollu gömlekleri ve tercihen çizgili tişörtleri İslamcı erkekler arasında her dönem revaçtadır.
*
"Sarar Giyim" de her daim popülerdir, her daim gözdedir.
Bir ara "Ermenegildo Zegna"da epey bir duraklandı.
Ama çok geçmeden "Armani"ye geçiş yapıldı.
Beş sene önce "Armani / Ne mani" falan diye kafa bulan İslamcı elit erkekler, artık "Armani" markasını gururla ve kolaylıkla telaffuz eder oldular.
Ha bu arada bir de "Pierre Cardin meselesi" var.
İslami kesimin elinde neredeyse "çakma bir marka" haline gelen "zavallı Pierre Cardin", eskiden hálá heyheyli dönemlerini yaşıyormuş gibi değerlendirilir ve yeryüzünün en trend markası sanılırdı.
Ama artık yüzüne bile bakan yok.
*
Kısacası İslami kesimin erkekleri, marka dünyasına öyle bir dalmış durumdalar ki aklınız şaşar.
10 sene önce "Sarar’dan başka marka tanımam" diyenlerin, 10 sene sonra birden "Armani"ye zıplamaları nasıl açıklanabilir ki?
Kim ne derse desin, İslami kesimdeki değişim hızı çok ama çok hızlı.
HAFTANIN DEDİKODUSU
Artık öpüşerek tokalaşmak moda
Bir ara İslami kesime yabancı kadınlar, İslamcı bir erkekle karşılaştıklarında hemen tokalaşmak için ellerini uzatırlardı.
Amaçları sınama yapmaktı.
Karşılarındakinin "sofuluk" ya da "radikallik" oranını öğrenmek için yaparlardı bu sınamayı.
Eğer karşılarındaki erkek elini uzatmazsa, "Şekerim adam tam bir yobaz. Elini bile uzatmadı. Elim öylece havada kaldı. Bunu hiç unutmayacağım" diyerek hem not verirler, hem de olayı köpürtürlerdi.
*
Geçen gün İslamcı gazetecilerin yoğunlukla katıldığı bir resepsiyondaydım.
Aman Allah’ım! Bir de ne göreyim?
Daha düne kadar "tokalaşmak için ellerini uzatıp uzatmayacakları" konusunda mavra yapılan İslami kesimin önde gelen isimleri, kadınlarla tokalaşmakla kalmayıp bir de öpüşmüyorlar mı?
Gerçi hiçbir şey olmamış gibi yaptım ama içimde fırtınalar kopuyordu.
İslami çakmalar tablosu
ÇAKMA İZZET ÇAPA Dünün Ziya Şark Sofrası’nın ortağı, bugünün Ramazan Bingöl Et Lokantası’nın sahibi RAMAZAN BİNGÖL...
ÇAKMA CEM HAKKO Üç eşli olduğu ortaya çıktıktan sonra pek ortalığa çıkamayan Tekbir Giyim’in sahibi MUSTAFA KARADUMAN...
ÇAKMA MURAT BARDAKÇI Patenti Mustafa Müftüoğlu’na ait "Yalan Söyleyen Tarih Utansın" ekolünün bugünkü sürdürücüsü MUSTAFA ARMAĞAN...
ÇAKMA ORHAN PAMUK Divan Edebiyatı’na hakimiyetten aşk romanlarının unutulmaz yazarlığına geçiş yapan İslami çok satanların kralı İSKENDER PALA (üstte)...
ÇAKMA DOĞU PERİNÇEK Televizyonda tartıştığı adama "puşt" diyen Doğu Perinçek’in İslami versiyonu Vakit’in Ankara Temsilcisi SERDAR ARSEVEN...
Mahallenin babalarını çoktan aşmış oğulları
YALÇINTAŞ’LAR "Baba" Nevzat Yalçıntaş, her zaman "sağ kesimin önde gelen fikir adamı" olarak selamlandı, saygı gördü. Ancak gelin görün ki "oğul" Murat Yalçıntaş’ın İstanbul Ticaret Odası Başkanlığı gibi çok önemli bir görevi layıkıyla yerine getirmesi ve her kesimden büyük övgü alması, "kulağı geçen boynuz" hikayesini anımsatıyor.
ALBAYRAK’LAR Sadık Albayrak, İslami kesimin üretken bir yazarıydı. Onun yakın tarihle hesaplaşma kitaplaşmaları, birkaç kuşağın elinden düşmezdi. Fakat işte İslami kesimin Sadık Abi’sinin iki oğlu büyüdü. Biri hem ülkenin büyük bir medya kuruluşunun başına geçti, hem de Başbakan’a damat oldu. Diğeri ise holding yöneticisi... Sadık Abi ise alemden elini eteğini çekmiş oğullarıyla gurur duyarak vakit geçiriyor.
AKSU’LAR Her dönemin içişleri bakanı Abdülkadir Aksu, son dönemde bakanlık koltuğundan oldu ama yine de partideki önemini hissettirmeye devam ediyor. Oğlu Murat Aksu ise her kesimden kurduğu yakın ilişkiler ile "tek başına sivil toplum örgütü" gibi çalışıyor. Gerçi bir ara babasının başını ağrıtmıştı ama şimdi uslandı.
ARSLAN’LAR Başbakan’ın evladı gibi sevdiği ve her daim yanında olan Mücahit Arslan, alçakgönüllülüğü, sadakati, düşük profil durmaya gösterdiği özeniyle herkes tarafından sevilir, sayılır... Mücahit Arslan’ın babası İhsan Arslan, AKP’nin etkili bir milletvekili olsa da, Mücahit’in gizeminin gerisindedir. Yani burada da tipik bir "babayı aşan oğul" olgusu söz konusudur.
İslami kesimde Modalar Demodeler
DEMODE Hekimoğlu İsmail...
MODA Hüseyin Gülerce...
DEMODE 5 yıldızlı İslami oteller...
MODA İslami butik oteller...
DEMODE Arabayla Türkiye turu...
MODA Suriye, Şam, Lübnan turu...
DEMODE Tesettürlü ile evlenmek.
MODA Tesettürsüz ile evlenmek.
DEMODE Mercedes...
MODA Volvo...
DEMODE Sibel Eraslan...
MODA Nihal Bengisu Karaca...
Yazının Devamını Oku 17 Mayıs 2009
Ben Ahmet Arsan, İslami camianın bilinen ilk "yaramaz çocuğu" benim... Ben ki...
Ahmet Hakan’ın İslami kesim içinde, "nur yüzlü, sakallı, çok muhterem bir genç" muamelesine tabi tutulduğu dönemlerde, camiamızın haylaz ve bağımsız dergisi "Gerçek Hayat"ta kelle koltukta yazılar yazmış bir adamım.
Mesela...
Engin Noyan’ın ihtidasına kafayı ilk takan benim.
Liberallerin İslami kesime çocuk muamelesi yapmasına ilk ben itiraz etmiştim.
Tayyip Erdoğan’ın Abdullah Gül’e nazaran "daha hasbi" olduğunu ilk ben söylemiştim.
*
Gerçek Hayat dergisinde yaptığım bu yaramazlıklar, kısa sürede semeresini göstermişti.
Adını zikrederek kafa bulduğum camianın ağabeyleri, "Kim ulan bu Ahmet Arsan? Ne yapmaya çalışıyor? Niye kırılan kolu yen içinde tutmuyor? Eski köye yeni ádet mi getiriyor?" diyerek...
Fatih Camii’nin duvar dibindeki çay ocaklarında ya da Tophane’deki nargile kahvelerinde yüksek sesle şöyle meydan okumuşlardı:
"Kim bu Ahmet Arsan? Erkekse çıksın karşımıza?"
Bereket o günlerde camiada kafa dengim olanlar vardı da, "İçinizden kim Ahmet Arsan?" seslenişine "Ahmet Arsan benim" diye destansı karşılıklar vermişlerdi.
Bu dayanışma sayesindedir ki, "abi zulmü"ne maruz kalmadım.
*
Sonra şöyle bir şey oldu: Ahmet Hakan Hürriyet’te, Elif Çakır Taraf’ta, Nihal Bengisu Karaca Habertürk’te mirasım üzerine konup kalem oynatırken, ben unutuldum.
Ama neyse ki bu unutuluş, bir mübarek cuma sabahı Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ün "Gel, bizde yaz" demesiyle sona erdi.
Artık burada yazacağım.
"Bizim Mahalle"nin bütün renklerini, farklılıklarını, seslerini, acemiliklerini, görmemişliklerini, görmüşlüklerini, zaaflarını, zayıflıklarını, erdemlerini anlatacağım.
Biraz içeriden, biraz dışarıdan bir dille...
Allah yár ve yardımcım olsun...
Giyim zevklerine göre camiamızın kadınları
SOSYETİKLER Sosyetik İslamcı kadınları, giyim zevklerinde parasal üstünlüklerini mutlaka göstermek isterler. Favori markaları Hermes ve Burrberrys’dir. Az bilinen ya da pek bilinmedik markalara da hevesleri vardır. Bazıları da "Baş Leydi"nin izinden giderek modacı Dilek Hanif’in yolunu tutarlar.
İKİNCİ HALKADAKİLER
"Sosyetikler"in bir altındadırlar. Bu ailelerin kadınları genelde Zara, Mango ve Yargıcı gibi nispeten daha yaygın ve ucuz markalara yönelmiş durumdalar. Eskiden yadırganma korkusu nedeniyle Nişantaşı’ndaki dükkánlara gitmezler, Akmerkez gibi büyük alışveriş merkezlerindeki dükkanları tercih ederlerdi. Ancak AKP iktidarıyla birlikte artık Nişantaşı mağazalarını da ziyaret etmekten çekinmiyorlar.
ENTELLER Yazar çizerlerden, üniversite öğrencilerinden, sanat heveslilerinden söz ediyorum... Bu türden İslamcı kadınlar, stil yapmaya çok meraklı görünüyorlar. Beyoğlu pasajlarından, otantik kılıklar satan dükkánlardan ya da Hint usulü kıyafetler satan mağazalardan, uzun tunikler, etekler, bezden çantalar alıp kendi zevklerine göre tanzim ediyorlar. Kıyafet tarzlarında kendinden emin bir "Örtüyü içime sindiriyorum / Kendime yakıştırıyorum" mesajı vardır.
ORTA KALABALIK Şunu unutmayalım: Artık orta sınıf İslamcı kadınlar bile Tekbir Giyim’in yanına yaklaşmıyorlar. Yani Tekbir Giyim, fena halde demode... Fakat buna mukabil orta sınıf İslamcı kadınların giyim zevki hálá orta karar... Yöntemleri şu: Allah ne verdiyse giymek... Eskisi gibi parlak eşarplara devam ediyorlar...
VAROŞ ÖRTÜNMESİ Eğer İstanbul’un kenar semtlerine yolunuz düşer de oralarda uzun bulucin etek giymiş ya da kıyafetleri vücutlarına yaman bir şekilde yapışmış türbanlı kızlar görürseniz, "Bu ne ya? Böyle örtünme mi olur?" falan diye çıkışmayın... Çünkü bilhassa "entel İslamcı kızlarımız" da, bu tür örtünme modelini küçümserler... "Varoş örtünmesi" derler... "Baba zoruyla örtünme modeli" derler... "Zevksizliğin sergilenmesi" derler...
Dikkat alternatif fasıl geliyor
"Fasıl" olayının gazeteci Fehmi Koru’nun elinde artık iyice bir "gösteri aracı" haline getirildiğine inanan ve kendilerine "Gelenekçi İslamcılar Rahatsız" adını veren grup, olaya el koymaya karar vermiş. Beş yıldızlı otellerden ve ihtirastan uzak, gösterişçiliğe prim vermeyen, yeni bir fasıl anlayışını hayata geçireceklermiş.
Star Grubu yöneticilerinden Levent Güntekin’in Çengelköy’deki evini üs olarak seçen grup, ünlü ozan Neşet Ertaş’ın konuk olarak katılacağı bir gece düzenleyeceklermiş.
Bakalım "Gelenekselci İslamcılar", Fehmi Koru’ya gol atmak amacıyla, sıkı bir Neşet Ertaş hayranı olan Aydın Doğan’ı bu geceye davet edecekler mi?
İslami House Cafe neresi
İslami kesimin yazarları, sanatçıları, edipleri, gençleri eskiden Beyazıt’taki kahvelere takılırlardı.
Sonra nargilenin yükselişi başladı, Tophane moda oldu.
O da yetmedi, şehrin çeşitli semtlerinde otantik nargile kahveleri açıldı ve bu mekanlara hafiften bitki çayları, cappuccinolar falan girmeye başladı.
Ve en sonunda olanlar oldu, İslami kesimin en edepli adamlarından, şair Mevlana İdris’in girişimiyle İslami kesimin ilk kafesi açıldı.
Fatih At Pazarı’nda açılan "Eski Kafa" adlı kafe için "İslami House Cafe" yakıştırması yapılıyor.
Bence yanlış.
Çünkü burası...
Biraz "Beyaz Türkler"in ilk vejetaryen restoranı Zencefil ile otlu yemekleri ilk kez gündeme getiren erken dönem "Ece Bar"ın karışımı gibi bir şey...
Bir sentez yani...
İslami kesimde
MODA Semih Kaplanoğlu filmleri...
DEMODE Tarkovski filmleri...
MODA Elif Şafak...
DEMODE Emine Şenlikoğlu...
MODA Kadir Topbaş’ın gelini olmak...
DEMODE Tayyip Erdoğan’ın gelini olmak...
MODA Bülent Arınç...
DEMODE Dengir Mir Fırat...
MODA Feriye Lokantası...
DEMODE Belediye köşkleri...
MODA Fethullah Gülen cemaati.
DEMODE Yeni Asya cemaati...
Yazının Devamını Oku