4 Nisan 2010
“Sigara haram mıdır?” konusu epey zamandır tartışılır bizim mahallede... Başbakan Erdoğan gibi azılı sigara düşmanları, sigaranın haram olduğu görüşüne hep yatkın olmuşlardır.
Ancak ulemanın ekseriyeti “mekruh” hükmünü vermişlerdir.
Mekruh, yani haram değil ama hoş görülemez.
Sigaranın mekruh oluşu konusunda da ihtilaf vardır mahallede...
Bazıları sigaranın “harama yakın mekruh” olduğunu savunurlar, bazıları ise “helale yakın mekruh” olduğunu.
Ancak geçtiğimiz günlerde gündeme gelen bir iddia, ortalığı karıştırdı.
İddia şuydu: Sigara filtrelerinde domuz kanı kullanılıyor.
Bu haber, “Sigara Müslümanlara haram” başlığıyla verildi.
Öyle ya, mahallenin yaygın kanaatidir bu: İşin içine domuz girince haramlık konusu tartışılmaz.
Fakat çok geçmeden sigara tiryakisi dindarları rahatlatan fetva, ilahiyat profesörü Saim Yeprem Hoca’dan geldi.
Hoca, filtrede domuz kanı olmasının sigaranın haramlığına delil teşkil etmeyeceğini söyleyiverdi.
Şimdi gelelim rahatlayan sanatçımıza...
Mazhar Alanson...
Paylaşım sitelerinde şöyle bir cümle yazmış Mazhar Alanson: “Hay Allah razı olsun Saim Yeprem Hoca!”
Levent’e dikkat
Levent Gültekin benim eskimez dostumdur.
Yeni Şafak’ta başlattığı kampanyalarla tirajı yükselten isim odur.
Alternatif gazete dağıtımı konusunda uzmandır.
Gerçek Hayat adlı başarılı bir dergi çıkarmıştır.
“Sekiz Sütun” adlı internet sitesini kurmuş, epey ses getirmiştir.
Star Gazetesi’ni hoplatmıştır.
Ve şimdi de televizyonculuk işine el attı.
CİNE 5’in başına geçen Levent, çok ciddi işler yapıyor.
Muhteşem projeleri var.
Hedefi CİNE 5’i kâra geçirip satışa hazır hale getirmek.
Kolay gelsin diyoruz.
Ertuğrul Özkök son 7 yılda neleri öğrendi
Mekke ve Medine’yi keşfetti. İhrama girdi. Hicret yolunda yolculuk yaptı. Talaal Bedru’yu çok sevdi.
Said-i Nursi hakkında düşündü, okudu ve yazdı.
Mustafa İslamoğlu’nun diline meftun oldu.
Girerken ve çıkarken “Selamünaleyküm” denileceğini öğrendi.
Sibel Eraslan’ın yazılarını sevdi öğrendi.
Hz. Ayşe’nin aykırılıklarını öğrendi ve pek sevdi.
Necip Fazıl’ın “Kaldırımlar” şiirinin ezberledi.
Bazı durumlarda o da “Yumuşak başlı isem kim demiş uysal koyunum” dizesini okumaya başladı.
Tarık Tufan’dan ve Hakan Albayrak’tan alıntılar yaptı.
Gerçek Hayat dergisinin takipçisi oldu.
Hasan Karakaya ile kurduğu dostlukla övünmeyi öğrendi.
İslami kesimde Modalar Demodeler
DEMODE Deniz Feneri...
MODA Jet Fadıl...
DEMODE Nihal Bengisu Karaca...
MODA Ece Temelkuran...
DEMODE “Taraf’tan Allah razı olsun” duası
MODA “Taraf da fazla ileri gitti” yakınması
DEMODE Gül’ün Pakistan gezisi...
MODA Erdoğan’ın ABD gezisi...
Yazının Devamını Oku 28 Mart 2010
Köşelerde yazılınca ben de alıp okudum Yaşar Okuyan’ın “O Yıllar” adlı anı kitabını? Fakat vahim bir hata saptadım, değinmeden geçmeyelim.
12 Eylül öncesi ülkücü hareketin etkin ismi, Alparslan Türkeş’in sağ koluydu Yaşar Okuyan. “Akıncı-Ülkücü kavgası”nı anlatırken İstanbul Fatih Akıncılar Derneği Başkanı Metin Yüksel’in öldürülmesi olayına da değiniyor.
Ve şöyle diyor:
“1971’den sonra Milli Türk Talebe Birliği, Akıncılar’ın karargahı haline geldi. O sırada da bazı çatışmalar oldu. Metin Yüksel isimli Akıncı bir genç, Fatih Kredi Yurtlar Kurumu Yurdu’nda çıkan çatışmada bıçaklanarak öldürüldü. Ülkücüler ile Akıncılar arasındaki ayırım bu olaydan sonra daha da netleşti ve derinleşti?”
Yaşar Okuyan’ın bu aktardıklarında yanlış çok.
Metin Yüksel, “Akıncı bir genç” denilip geçilecek biri değil, Fatih’te Akıncılar’ın etkinliğini sağlayan liderdi.
Bir öğrenci yurdunda çıkan çatışmada bıçaklanarak öldürülmedi.
Fatih Camii’nde cuma namazından çıkışta kurşunlanarak öldürüldü.
Öldürenlerin ülkücü olduğu ortaya çıktı.
Mahallenin “ölmeden önce yapılması gerekenler” listesi
BİR: İstanbul’dan Ankara’ya giderken Bolu Dağı’ndaki İsmail’in Yeri’nde öğleden sonra yemeği?
İKİ: Bir pazar günü Edirne Selimiye Camii’nde namaz kılıp ciğer yemek?
ÜÇ: Adıyaman Menzil’deki “tarikat köy”de bir gecelik misafir olmak?
DÖRT: İstanbul Laleli’deki “Kitapçılar Çarşısı”nda bir Cuma öğleden sonra geçirmek?
BEŞ: Ayasofya’nın bir bölümünde gizlice namaz kılmak?
ALTI: Mehmet Şevket Eygi ile adı sanı duyulmamış şahane camiler gezisi yapmak?
YEDİ: Ankara’da “bizimkilerin iktidarı” konulu bir gezi: Bakanlıklar, Meclis, Çankaya Köşkü falan?
SEKİZ: Yeni dönemde vizeyi kaldıran ülkelere sırayla gezi düzenlemek?
DOKUZ: Tövbe edip kazaya bırakılan namazları kılmak?
Bizi etkileyen dizeler
MEHMET AKİF’TEN: “Müslümanlık nerede bizden geçmiş insanlık bile / Alem aldatmaksa marifet, aldanan yok, nafile!”.
NECİP FAZIL’DAN: “Yol O’nun, varlık O’nun, gerisi hep angarya / Yüzüstü çok süründün ayağa kalk Sakarya”. (“Sakarya Türküsü” adlı şiirden).
SEZAİ KARAKOÇ’TAN: “Sevgili, ey sevgili, en sevgili / Uzatma dünya sürgünümü benim”.
İSMET ÖZEL’DEN: “İnsanlar / Hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır”. (“İçimden Şu Zalim Şüpheyi Kaldır Ya Kendin Gel Ya Beni Oraya Aldır” adlı şiirden?)
ATTİLA İLHAN’DAN: “Olmayacak şey bir insanın bir insanı anlaması”. (“Karantinalı Despina” adlı şiirden...)
CEMAL SÜREYA: “Ne demiş uçurumda açan çiçek / Yurdumsun ey uçurum”. (“Uçurumda Açan” adlı şiirden...)
ECE AYHAN’DAN: “Velhasıl onlar vurdu biz büyüdük kardeşim”. (“Yalınayak Şiirdir” adlı şiirden).
Allah kabul etsin
Nadire İçkale’nin açtığı çığırdan devam edenlerin sayısı git gide artıyor.
“Sosyetik kadınlar”dan sonra şimdi de sanat dünyası umreye ilgi göstermeye başladı.
Son günlerde umreye giden sanatçılar kervanına eklenen isimler şunlar:
Seda Sayan?
Kibariye...
Safiye Soyman?
Her üçüne de Allah kabul etsin diyorum.
İslami kesimde Modalar Demodeler
DEMODE Muhafazakar eşcinsel?
MODA Kahrolsun eşcinsel?
DEMODE Yaşar Alptekin?
MODA Lale Mansur?
DEMODE Eşrefpaşalılar?
MODA Veda?
DEMODE Nargile kafeler?
MODA Kitap kafeler?
DEMODE Oktay Bey’in Basın Konseyi?
MODA Majestelerinin Medya Derneği?
DEMODE Vogue’un Paris gezisi?
MODA DCemaat’in Senegal gezisi?
Yazının Devamını Oku 21 Mart 2010
Gazeteci Fehmi Koru, İstanbul’da düzenlediği “Fasıl ziyafeti”ni Başkent Ankara’ya taşıdı. Organizasyon, Fehmi Koru’nun Başkent’teki etkinliğini kanıtlamak için düzenlediği bir “güç gösterisi” gibiydi.
İşte Ankara’daki “Fasıl”dan notlar:
- Fasıl’ın ev sahipliğini Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek yaptı.
- Yüze yakın davetli katıldı, davetlilere fasıldan önce yemek ikram edildi.
- TRT sanatçılarından katılım yoğundu.
- Kabineden iki isim davetliler arasındaydı: Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Bayındırlık Bakanı Mustafa Demir.
- Sürpriz konuk: İlker Başbuğ’a yakınlığıyla bilinen akademisyen Nuran Yıldız…
- Melih Gökçek’in oğlu Osman Gökçek göze çarpan isimlerdendi.
Yazının Devamını Oku 14 Mart 2010
Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, “Eşcinsellik bir hastalıktır” deyince kıyamet koptu…<br><br>Merkez medya, Bakan Kavaf’a yönelik eleştirilerle doldu taştı…
Sağcı Vakit gazetesi Bakan’a tam destek verdi.
Radikal İslami derneklerden bazıları da eşcinsellik karşıtı sert bildiriler yayınladılar.
Mahallenin diğer yayın organları ise meseleye dalmamayı tercih ettiler.
Fakat bir isim vardı ki, yaptığı açıklamalarla fark yarattı.
Ankara İlahiyat’ın feminist İslamcılarından Hidayet Tuksal, CNN Türk’te Tarafsız Bölge’de eşcinsellik meselesini değerlendirirken, gelebilecek tepkilere aldırış etmiyordu.
Tuksal, bakış açısını şöyle belirledi:
* İslam eşcinselliğe iyi bakmaz. Bu konuda ayetler var.
Yazının Devamını Oku 7 Mart 2010
Başbakan Erdoğan’ın medya patronlarından nasıl bir gazete istediğini anlamaya çalışıyorum...
Sanırım Erdoğan’ın kafasındaki “ideal gazete” aşağı yukarı şöyle bir şey:
- Manşet atacak ama bağırmayacak.
- Haber olacak ama memleketi germeyecek.
- Köşe yazarı olacak ama kafasına göre takılmayacak.
- Fotoğraf olacak ama müstehcen olmayacak.
- Eleştiri olacak ama kabul edilebilir ölçüler içinde olacak.
- Muhalefet yapacak ama hükümet icraatını geniş bir şekilde yansıtmayı ihmal etmeyecek.
Yazının Devamını Oku 28 Şubat 2010
Vakit gazetesinin internet sitesi Habervaktim’de enteresan bir kıyaslama vardı geçen gün:<br><br>İngiliz Ordusu ile Türk Ordusu’nun mukayesesi... Habere göre...
İngiliz Ordusu’nda örtü yasağı yokmuş, dua etmek serbestmiş, savaş gemisinde bile mescit bulunuyormuş...
Buna mukabil Türk Ordusu, cami bombalama, Müslüman olmayan Türkiye vatandaşlarına suikast düzenleme gibi korkunç ifadelerin yer aldığı darbe planlarıyla gündemden düşmüyormuş.
İki ordu arasındaki kıyaslama haberinin altında ise çeşitli okur yorumlarına yer verilmiş.
Okur yorumlarından birinin başlığı şöyle:
“İngilizler İslam dostudur.”
Cümlenin altındaki yorum ise şu şekilde:
“İngiltere’de sarıklı, cüppeli, takunyalı, poturlu dolaşmak serbesttir. Şeriat mahkemeleri vardır. Allah Kraliçe’den razı olsun.”
Sanırım bu yorumu, Vakit gazetesinin okurlarına sağladığı bilincin dışa vurumu olarak yorumlayabiliriz.
Ne diyelim?
En iyisi ben de bir dua edeyim:
Hay Allah müstahakınızı versin!
Aktörleriyle 28 Şubat
KARADAYI: Dönemin genelkurmay başkanıydı. Milli Güvenlik Kurulu’nda Başbakan Erbakan’ı terletmesiyle meşhurdu. Şimdi telefonları dinleniyor ve internete düşüyor. Terleme sırası onda.
ERBAKAN: Dönemin başbakanı... Partisi bölündü, küçük olanı ona kaldı. Bir ihtimal olarak bile yükselme umudu kalmadı.
ERDOĞAN: Dönemin mazlum belediye başkanı... 7 yıldır Başbakan... Artık gazete patronlarına “atın şu köşe yazarlarını...” diyebilecek kadar muktedir.
GÜLEN: Dönemin mazlumu... Hakkında konuşanlara mektup yazarak “Ben sizin bildiğiniz gibi değilim” derdi. Ama artık hakkında konuşanlar, “Başımıza bir iş gelmez umarız” demek zorunda kalıyorlar.
ALİ KALKANCI: Ergenekon’un maşası olarak Fatih’e sokulmuş... Bunu anladık. Fakat bir maşa, nasıl oldu da Fatih’te kısa sürede etrafına bir cemaat toplayabildi, işte bunu anlayamadık.
FADİME: Sırra kadem bastı. Söylenene göre estetik ameliyatla tanınmayacak hale gelip dünyanın uzak bir köşesinde yaşıyormuş... Ama yine de yakında Sultanbeyli’de ortaya çıkarsa şaşırmayız.
ÇEVİK BİR: En aktif asker oydu. Muhafazakar kesimler adını işittiklerinde titrerdi. Şimdi adı işitildiğinde muhafazakar kesimlerin dudaklarına muzaffer bir gülümseme yayılıyor.
ZAMAN: O dönem öyle korkak, öyle ürkek, öyle idareci bir yayın çizgisi izlerdi ki, şimdiki ataklığına bakıp, “Madem bu potansiyelin vardı, neden 28 Şubat’ta kafayı çıkarmadın kardeşlik” diyesiniz geliyor.
ALTAN AİLESİ: “Cami ile kışla arasına sıkışıp kalmayız” diyorlardı. Şimdi tamamen kışlaya abanmayı tercih ediyorlar, camiyi de pek mesele etmiyorlar.
AHMET HAKAN: Kanal 7 ekranlarında 28 Şubat’a karşı direnişin sembol ismi haline gelmişti. 28 Şubat bitti ama onun direnişi bitmedi. Siperini değiştirdi ama direnişini değiştirmedi.
ERGUN BABAHAN: Eskiden Sabah gazetesinde ne dense yaparak 28 Şubat’a hizmet sunardı. Şimdi Star gazetesinde hükümete hizmet sunuyor.
DEMİREL: Askerle hükümet arasındaki ihtilafları, tarafsız gibi görünerek, askerden yana tavır koyarak çözerdi. Şimdi artık tarafsız gibi gözükmek gibi bir kaygısı kalmadı.
ŞEVKİ YILMAZ: Dönemin kaseti ortaya çıkan isimlerinin başında gelirdi. Şimdi o da AK Partili olmuş... Rize’ye de uğramazmış.
10. YIL MARŞI: 28 Şubat’ın marşı haline gelmişti. Çoktandır işitmiyoruz.
YEŞİL SERMAYE: O günlerde yeşil sermaye listelerine girdin mi yandıydın. Şimdilerde ise abat olma ihtimalin yüksek.
Sezen Aksu’nun da imzaladığı türban bildirisi
Başörtüsü yasağının kaldırılması için harekete geçen “Ayrımcılığa Karşı Kadın Hakları Derneği - AK-DER”, yayınladığı bir bildiriyi imzaya açtı.
Bildiride “başörtüsü yasağının kaldırılması” talep ediliyor.
Bildiride şu ifadelere yer veriliyor:
“28 Şubat’ın temel taşı olan bu vahim yasağın ortadan kaldırılmasını talep ediyoruz. Bizler ‘bu ülkede kadınların kıyafetleri yüzünden aşağılanmasını, haklarının gasp edilmesini, tacize uğramalarını istemiyoruz’ diyen herkesi bu ahlaksız yasağa karşı sesini yükseltmeye ve ‘ama’sız bir mücadeleye çağırıyoruz. Hükümeti de bu vahim yasağı hayatın her alanından kaldırması için derhal göreve davet ediyoruz. Başörtülü kadınların sabırla yaşayacağı bir 987 yıl daha yok”...
İşte bildiriye imza atan bazı isimler:
Sezen AKSU, Prof. Ahmet İNSEL, Prof. Baskın ORAN, Gülten KAYA, Oya BAYDAR, Kutluğ ATAMAN, Mihail VASİLİADİS, Ömer LAÇİNER, Nagehan ALÇI, Nabi YAĞCI, Ufuk URAS, Sırrı Süreyya ÖNDER, ESMERAY, Arus YUMUL, Erol KATIRCIOĞLU, Sevan NİŞANYAN, Nuray MERT, Zeynep TANBAY...
Ergenekon’dur Ergenekon
“Bizim mahalle”de “Kedidir kedi” yaklaşımı bitmez.
Başa gelen her belanın, her musibetin, her felaketin her dönem belli bir adresi vardır...
Mesela “Masonlardır masonlar” yaklaşımı yüz yıldır tedavüldedir.
Mesela “Yahudilerdir Yahudiler” yaklaşımı da yüz yıldır gündemdeki yerini korur...
Ve şimdi de yeni “kedi” bulundu...
Yeni “kedi”: Engenekon!
Artık ilgili ilgisiz her olayı getirip Ergenekon’a bağlama moda.
En son grizu faciasının da Ergenekon’a bağlanmasıyla bu iş zirveyi görmüştür...
Bakalım gerisi nasıl gelecek.
İslami kesimde Modalar Demodeler
DEMODE Aklı başında Avni Doğan...
MODA Salkım saçak Avni Doğan...
DEMODE Perihan Mağden...
MODA Ece Temelkuran...
DEMODE Deprem-günah bağlantısı...
MODA Grizu-Ergenekon bağlantısı...
DEMODE Cezaevinden çıkıp umre...
MODA Boşanır boşanmaz umre...
DEMODE Beşir Atalay...
MODA Cemil Çiçek...
DEMODE Muhafazakar Cemil İpekçi...
MODA Anti-militarist Bülent Ersoy...
Yazının Devamını Oku 21 Şubat 2010
Hani “e-muhtıra” vardı ya...<br>Bir gece Genelkurmay’ın internet sitesinde yayınlanan... İşte o bildiriye hükümet çok sert bir karşılık vermişti.
Ve o zaman hepimiz “Helal olsun” demiştik.
Çünkü ilk kez bir hükümet, askerin bildirisini üzerine alıyor ve gereken cevabı veriyordu.
İlk kez bir hükümet kıvırmıyor, “Bu bildiri bize değil” demiyor, geçiştirmiyordu.
Hükümetimiz, askere karşı verdiği bu cesur cevabın tadına doyamamış olacak ki, Yüksek Hâkimler ve Yargıçlar Kurulu’na da benzer bir cevabın verilmesini kararlaştırmış.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na karşı verdiği sert cevabın arkasında bu yaklaşım gizliymiş.
Ama bu seferki “sert cevap”, birkaç iflah olmaz yandaşı dışarıda tutarsak, hükümetimizin ne kadar da cesur olduğunun bir kanıtı olarak gösterilmedi.
Çünkü...
- Genelkurmay ile HSYK arasında kudret ve erk bakımından dağlar kadar fark var.
- HSYK’nın elinde silahlı bir güç yok.
- HSYK’nın istese de darbe yapacak imkânı yok.
- Generaller, yargıçlardan daha korkutucudur.
‘Hocaefendi’ beni Allah’a havale etmiş
Kendisine iftira atmadım.
Hakaret etmedim.
Sadece Vakit Gazetesi’ne yazdığı yazıdan alıntılar yaptım.
Fakat Ribat Cemaati’nin lideri Abdullah Büyük adlı zat, benim bu yazıma hakaretler ve tehditler içeren bir yazıyla karşılık vermiş.
Yetmezmiş gibi beni Allah’a havale etmiş.
Hatta ve hatta benim kalbimin mühürlü olduğunu ima etmiş, imanımı sorgulamış, özel hayatıma dalabileceğinin işaretini vermiş.
Oysa bu zat, bağışlayıcının da bağışlayıcısı bir zattır...
O kadar merhamet timsalidir ki...
Mesela küçük bir kız çocuğunu taciz etmekle itham edilen Hüseyin Üzmez için şunu yazabilmiştir:
(Aynen alıntılıyorum)
“Eğer kulaklarınıza gelen haber doğru olsa bile, Hüseyin Üzmez ağabeyimiz, Müslüman bir insandır. Buna milyonlarca insan şahittir”.
Şu anlayışa bakar mısınız?
Küçük bir kız çocuğunu taciz etsen bile Müslüman’sın ama Hoca’ya hafiften eleştiri getirirsen kalbin mühürlü...
Yarın mahşer günü buluşuruz seninle Hoca...
Var git sen Hüseyin Üzmez’in yanında yargılan...
Sen de senden çok ötelerde durmaya razıyım.
Deniz Baykal’a açık mektup
Sayın Deniz Baykal.
Aramızda gelişmiş ya da gelişmemiş herhangi bir hukuk yok.
Bu nedenle size mektup yazma cüretimi lütfen bağışlayınız.
Ama mesele mühimdir.
Sayın Deniz Baykal...
Bugünlerde hemen herkesin dilinde şu türkü var:
AK Parti hakkında kapatma davası açılacak.
Bu haber doğru mudur, değil midir bilmiyorum.
Ama bildiğim bir şey var:
Bu haber doğru ise de, değil ise de size bir görev düşüyor.
O da muhtemel kapatma davasına en net ve en sert tepkiyi göstermek.
Lütfen çıkıp şunları söyleyin:
- Biz bu AK Parti ile sandıkta baş edeceğiz.
- Bu iş savcının değil, bizim işimizdir.
- Savcı Bey! Kapatma davası açarak siyasete müdahale edip haksız rekabete yol açmayınız. Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarına bu hayat öpücüğünü bahşetmeyiniz.
‘Cemaat’, Saadet Partisi’ne mi yaklaşıyor
Samanyolu Haber kanalında son günlerde Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş’u çokça görür olduk.
Hadi gelin biraz “komploculuk” oynayalım. Acaba bu ilgi neden?
Son zamanlarda AK Parti’ye angaje olmaktan kaynaklanan görüntüyü kurtarma telaşı mı? Yani bir denge arayışı mı?
Yoksa...
Saadet’i yedekte tutma gayreti mi?
Ya da gayet iyi niyetli bir “hakkaniyetli tutum alma” kararı mı?
Ben hiçbirini seçemedim vallahi.
AK Parti’ye dava açılırsa kim ne der?
BÜLENT ARINÇ: Elhamdülillah...
TAYYİP ERDOĞAN: Tam da zulme yaklaşmıştık, sağ olsun Savcı Bey sayesinde yeniden mağdur olduk.
YANDAŞ KALEMLER: Yaşasın mazlum edebiyatı...
GENÇ SİVİLLER: Oh be! İşte şimdi eylem koyabiliriz.
MUSTAFA KARAALİOĞLU: Sanırım şimdi yeniden NTV’deki o programa çıkabilirim.
FEHMİ KORU: Hani zalim diyordunuz...
EMRE AKÖZ: Ulan iyi be... Günlerdir kendi etrafımda dönüp duruyordum...
İslami kesimde Modalar Demodeler
DEMODE Kemalist savcılar...
MODA Mücahit savcılar...
DEMODE Generaller...
MODA Yüksek yargıçlar...
DEMODE Cemil Çiçek...
MODA Sadullah Ergin...
DEMODE Edip Akbayram...
MODA Yavuz Bingöl...
DEMODE Ertuğrul Özkök umresi...
MODA Nazlı Ilıcak’ın umresi...
DEMODE Cengiz Çandar...
MODA İsmet Berkan...
Yazının Devamını Oku 14 Şubat 2010
Vakit gazetesinde yazan, “küçük bir cemaat”in lideri Abdullah Büyük adlı zat, geçenlerde yazdığı bir yazıda Başbakan Erdoğan’a vaaz ü nasihatte bulunuyor. Başbakan’ın Meclis’te muhalefete cevap verme gayreti içine girmemesi gerektiğini yazan Abdullah Büyük Hoca, Erdoğan’a şöyle sesleniyor:
“Siz Müslümansınız. Ve bunda zerre kadar kompleks-aşağılık duygusu yaşamadınız ve yaşamıyorsunuz. Bu konuda cidden sizi tebrik ediyoruz. Müslüman olduğunuza göre, inandığımız Rabbimizin biz kullarına yönelik bir uyarısı vardır. Nedir o uyarı? Cahiller, meseleleri, konuları bilemeyen insanlar laf attığında, söz söylediğinde, ‘selam deyin geçin’ buyurur Rabbimiz. Cevap vermek, tartışmak, karşımızdakileri susturmak için çaba gayret sarf etmek, inanır mısınız zordur. Çünkü anlamıyorlar. Veya anladığını zannediyorlar.”
BAŞ TACI OLURSUNUZ
Abdullah Hoca, Tayyip Erdoğan’a yönelik nasihatlerinde Uhud Savaşı’ndan bir örnek veriyor:
“Peygamberimiz Efendimiz, Uhud Savaşı’nda kendisine hücum edenleri, hatta dişini kıranları, atından düşürenleri dile getirerek şöyle buyurmadı mı: ‘Allah’ım, kavmimi, toplumumu bağışla, çünkü onlar bilmiyorlar’. Sayın Erdoğan, milyonlarca insanın kalbinde sevginiz vardır. Sadece ülkede değil, dünyanın her tarafında. Hangi ülkeye ve hangi ülkenin şehrine gidip aday olsanız, inanır mısınız, en üst seviyede rağbet görür ve başlarda taç olursunuz. Lütfen yapacağınız işlere yoğunlaşınız ve muhalefette olan insanlarla muhatap olmayınız. İlla cevap verilmesi gerekiyorsa siz değil de bir başka sorumlu bakan versin. Çünkü siz birinci ligde oynuyorsunuz. Seviyenizi ve kimlerle oynayacağınızı bir daha gözden geçirin.”
ÜZMEZ ABİMİZDİR
Yazılanlara bir yorum yapmayacağım.
Sadece şunu anımsatmakla yetineceğim:
Tayyip Erdoğan’a vaaz ü nasihatte bulunan bu zat, küçük bir kız çocuğunu taciz eden Vakit yazarı Hüseyin Üzmez hakkında, “Hüseyin Üzmez, kız çocuğunu taciz etse bile, yani haber doğru olsa bile bizim abimizdir” diye yazmış, yazabilmiş bir adamdır.
Döneme uygun senaryo önerileri
“AMPUL” FİLMİ - Yüzde 36.7 ile iktidara gelinen günleri anlatan bir öykü... Uzun metrajlı bir sinema filmi olabilir...
“BAŞKAN” FİLMİ - İşte tam dizilik bir senaryo... Tayyip Bey’in belediye başkanlığı günleri... Samanyolu uyuma!
“ZİNDAN” FİLMİ - Tayyip Bey’in zindan hatıraları... “Zindandan Mehmet’e Mektup” şiiri fonda yer alır... Diziye gidecek denli uzun olmayacağından televizyon filmi olabilir.
“ONE MINUTE” FİLMİ - Ne dizi, ne film... Bu bir klip olabilir... Vurucu, keskin bir klip... Serdar Erener ve Sinan Çetin... Hadi sıvayın kolları...
Bu bir “nereden nereye” yazısıdır
Ayşenur Bahçekapılı bir avukattır.
Solcu bir avukat... Hem de sıkı solcu...
Geçmişinde enteresan bir evlilik var:
Ünlü tiyatro sanatçısı Mustafa Alabora ile bir süre evli kalmış.
Bu durumda Mustafa Alabora’nın oğlu eylem gülü Memet Ali Alabora’ya da bir süre üvey annelik yapmış oluyor.
O dönem Mustafa Alabora’nın yakın dostları Müjdat Gezen, Savaş Dinçel gibi tiyatrocularla da dostluk kurmuş.
Sonra Ayşenur Bahçekapılı’yı solcu avukatlar örgütlenmesi içinde görüyoruz.
O örgütlenme çalışmaları sonucu Yücel Sayman, İstanbul Barosu başkanlığına gelmiş, Ayşenur Bahçekapılı ise Barolar Birliği Yönetim Kurulu Üyeliği’ne...
Barolar Birliği’ndeki “Kemalist ekip” ile anlaşamayan Bahçekapılı, dürüst ve ilkeli bir aydın olarak tanındı...
Ve daha sonra AK Parti’den aldığı teklifi değerlendirerek parlamentoya giriş yaptı.
İlk dönem sessiz ve derinden gitti.
Ama sonra açıldı.
Şimdi AK Parti’nin en etkin isimleri arasında.
AK Parti Grup Başkan Vekili oldu.
En son Meclis kavgasında “Sen Tayyip Erdoğan’ın ismini ağza alamazsın” diye bağırırken yakalandı.
İnananların “Sevgililer Günü”nü kutlarım
Bizim mahallenin gazeteleri “Sevgililer Günü” için ekler veriyor mu? Veriyor...
Bizim mahallenin televizyonlarında da “kırmızı” başat renk oldu mu? Oldu...
Başbakan dahi bir çiçekle de olsa “Sevgililer Günü”ne selam sarkıtıyor mu?
Sarkıtıyor...
Bizimkilerin belediyeleri sevgililer için özel etkinlikler tertip ediyorlar mı?
Ediyorlar.
Peki bu durumda Ahmet Arsan, okurlarının “Sevgililer Günü”nü kutlamaz da ne yapar?
Efendim, alem-i İslam’ın sevgililer Günü’nü tebrik eder, bu yüce günün bütün mazlumların kurtuluşuna vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ederim...
İslami kesimde Modalar Demodeler
DEMODE Kamer Genç...
MODA Osman Durmuş...
DEMODE TV NET...
MODA Hilal TV...
DEMODE Ahmet Hakan...
MODA Adem Turan...
DEMODE Nehirde oynayan Fehmi Koru...
MODA Nehrin kenarında seyre dalan E. Özkök.
DEMODE Başbakan’la mülakat yapmak...
MODA İlker Başbuğ’la mülakat yapmak...
DEMODE CHP ile mücadele...
MODA MHP ile mücadele...
Yazının Devamını Oku