Paylaş
Man Adası’yla ilgili konuda haklı çıktığını söyledi. Öyle mutlu ve mesut bir hali vardı ki daha önce “Sarayın militanlarısınız” diye saldırdığı Yargıtay hâkimlerini bu kez vicdan sahibi hâkimler olarak ilan etti.
Kılıçdaroğlu kürsüden yeni inmişti ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatı Doç. Dr. Hüseyin Aydın’ın tweet’i geldi:
“Kılıçdaroğlu, ‘Ben haklı çıktım’ deyip Cumhurbaşkanımızı istifaya davet ettiği gün, Yargıtay bir dosyamızı daha onadı. Kılıçdaroğlu 35 bin TL daha ödeyecek. Böylece, içinde Man Adası’nın da olduğu konuşmaları nedeniyle tazminata mahkûm olduğu dosya beş, ödeyeceği tutar 195 bin oldu.”
FIKRA BU KADAR DEĞİL
Fıkra bu kadar deyip yazıyı bitireceğim ama fıkra devam ediyor.
Kılıçdaroğlu, “Kanmayın saraydaki şahsın davalarla yaptığı algılara. Hepsini kaybediyor birer birer” diye tweet attığı gün Cumhurbaşkanı Erdoğan’a 103.863.97 TL manevi tazminat ödemek zorunda kaldığını yine Hüseyin Aydın’ın tweet’inden öğrenmiştik.
Ama iş fıkra boyutunu aştı. Çünkü tebessüm ettiren bir tarafı kalmadı.
Hesap ettim, Kılıçdaroğlu en az 2 yıllık milletvekili maaşını Erdoğan’a tazminat cezası olarak ödemiş.
Hakaretlerine devam ettiği sürece Erdoğan’a tazminat ödemek üzere milletvekili seçilmek durumunda kalacak.
Fakat bu işte bir terslik yok mu? Kılıçdaroğlu ‘Haklı çıktım’ diyor ama mahkeme Kılıçdaroğlu’nu cezaya çarptırıyor. Bu nasıl haklı çıkmak böyle?
Bu durum, fıkralık bir iş diye geçiştirilmeyecek kadar önemli bir hale geldi.
ALGI OPERASYONU
Çünkü Man Adası davasıyla ilgili Yargıtay’ın bir bozma kararı üzerinden algı operasyonu yürütülüyor. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan istifaya davet ediliyor.
Man Adası davasıyla ilgili olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yakınları tarafından dava açılmış. Erdoğan bunlardan beşini kazanmış. Erdoğan’ın yakınları tarafından açılan davalardan biri tazminat miktarı yüksek bulunarak bozulmuş, iki dava ise düşünce ve fikir hürriyeti kapsamında değerlendirilmiş.
İki bozma kararını veren hâkimler, Kılıçdaroğlu’nun ithamlarını ifade özgürlüğü açısından değerlendirmiş. Ancak bu cümle üzerinden öyle bir hava oluşturuldu ki sanki Man Adası’yla ilgili davaların tamamı Kılıçdaroğlu’nun lehine sonuçlanmış, mahkeme Kılıçdaroğlu’nun iddialarını kabul edip Erdoğan’ı mahkûm etmiş.
SAVAŞ HARİTALARI GİBİ
Sormayın, bir havalara girdiler ki CHP’ye yakın medya farklı renklerle altı çizilmiş olan o cümleyi ekrana yansıtıyor, eline çubuğu alan ekranın başına geçiyor, sanki Ukrayna Savaşı’nı anlatıyorlar. Öyle bir edayla, öyle bir tavırla anlatıyorlar ki sanki ekranın sağından Putin, solundan Zelenski çıkacak.
GOEBBELS TAKTİĞİ
Peki Kılıçdaroğlu kazandıysa 5 dava kaybedip 165 milyar lira tazmin cezasına çarptırılan kim? Erdoğan mı?
Hani Hitler’in Propaganda Bakanı Goebbels, “Yeterince büyük bir yalan söyler ve onu tekrar etmeye devam ederseniz insanlar sonunda ona inanmaya başlayacaklardır” diyor ya. Aynı durum.
Ama algıyı böyle oluşturuyorlar.
MAN ADASI İDDİASI
İşin özü ne?
Önümde Kılıçdaroğlu’nun Man Adası iddiasını ortaya attığı, 17 Aralık 2017 tarihinde CHP grubunda yaptığı konuşma duruyor. Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakınları Ahmet Burak Erdoğan, Mustafa Erdoğan, Mustafa Gündoğan, Osman Ketenci ve Ziya İlgen’in Türkiye’de vergi vermemek için Man Adası’nda Bellway isimli şirket kurduklarını, paraları yurtdışındaki hesaba aktardıklarını iddia etti.
CHP’lilerin ‘Yuh’ sesleri ve alkışları arasında bu isimlerin Türkiye’den Man Adası’na gönderdiği paralara ilişkin rakamlar açıkladı.
MAHKEMEDEN TAKİPSİZLİK KARARI
Sonuç ne?
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın takipsizlik kararında, “Şüphelilerin Man Adası’nda bulunan Bellway Ltd. şirketinin yurtdışında bulunan hesabına ve yurtdışında bulunan başkaca bir hesaba para gönderdiklerine dair herhangi bir dekont veya belge Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Cumhuriyet Başsavcılığı’mıza teslim edilmemiştir” deniyor.
Hani elinizde yurtdışına kaçırılan paraların dekont ve swift’leri vardı? Alkışlar ve yuh sesleri arasında ilan ediyordunuz. Mahkemeye niye sunmadınız?
Zaten Kılıçdaroğlu da 19 Nisan tarihli konuşmasında yurtdışına para kaçırıldığı iddiasını dile getirmedi. Çark etti. Böylece en önemli iddiasına kendisinin de inanmadığı ortaya çıktı.
MAHKEME NE DİYOR
Peki mahkeme böyle bir tespitte bulundu mu?
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın takipsizlik kararında, “Bellway L.T.D. şirketinin yurtdışında bulunan hesabına veya yurtdışında bulunan başka bir hesaba para gönderdiklerine dair bir dekont veya belge, ihbar yapan tarafından verilmediği isnad edilen suçlama ile ilgili somut delil elde edilemediği” denildi.
Peki o zaman ilgili şahısların bankadaki hesaplarındaki paralarla ilgili tespit ne anlama geliyor?
Kılıçdaroğlu’nun iddiaları ve Bülent Tezcan’ın sunduğu belgeler üzerine mahkeme MASAK’a ve Halk Bankası’na yazı yazıyor. Onlardan gelen yanıtta, Ahmet Burak Erdoğan, Mustafa Erdoğan, Mustafa Gündoğan, Osman Ketenci ve Ziya İlgen’in hesaplarındaki para miktarları sıralandıktan sonra, “MASAK tarafından yapılan araştırma ile Halk Bankası tarafından şüphelilere ait hesaplarda yapılan inceleme neticesinde; şüphelilerin Man Adası’nda bulunan Bellway şirketinin yurtdışındaki hesabına veya yurtdışında bulunan başkaca bir hesaba para göndermedikleri anlaşılmıştır” deniliyor.Bu tespiti, üzerinde tepindikleri Yargıtay’ın bozma kararının 16. sayfasından aldım. Tam tersine yurtdışındaki paraları Türkiye’ye getirmişler
BOZMA KARARI
Sadece iki kararında iki üyenin karşı oy kullanmasına rağmen Yargıtay 4. Hukuk Dairesi üyeleri ifade özgürlüğü açısından değerlendirip bozma kararı vermiş.
Hani yurtdışına para gönderilmişti? Hani dekontları ve swift’leri Kılıçdaroğlu’ndaydı? Mahkemeye niye sunmadınız? CHP’li Bülent Tezcan’ın mahkemeye sunduğu dökümanlar ilgililerin Halk Bankası’ndaki hesaplarına ilişkin. Tezcan, Kılıçdaroğlu’nun iddia ettiği gibi yurtdışına kaçırılan paraların belgesini sunabildi mi? Ya da mahkemenin bu tespiti var mı? Mahkeme tam aksini söylüyor. Ayrıca bozma kararları onama gibi kesin karar değil. Değerlendirme yapabilmek için kesin kararı beklemek lazım.
Bozma kararında Kılıçdaroğlu diye bir tespitte bulunulmuyor. Davanın ispatı yönünde bir hüküm verilmiyor. Sadece ifade hürriyeti açısında bir değerlendirme yapılıyor.
Ama maksat algı operasyonu olunca bir bozma kararının üzerinden gerçekleri tersyüz etmeye çalışıyorlar.
Goebbels yaşasaydı bunlardan ders alırdı.
Paylaş