Futbolumuzu kurtarmak istiyorsanız EURO 2020’yi izlemeye devam edin

Avrupa Şampiyonası’nda yaşanan fiyasko bizim için tarihi bir fırsat olabilir.

Haberin Devamı

2020 Avrupa Futbol Şampiyonası (EURO 2020) bizim için kocaman bir fiyasko ile geride kaldı. Teknik direktörümüz Şenol Güneş, başarısızlığın faturasını üstlenmektense, tüm Türkiye’ye, TFF’ye, medyaya, kamuoyuna yaymayı tercih etti. Oysa aynı Güneş, turnuvaya katılma hakkı elde eden milli takımın başarısını sahiplenme konusunda aynı hassasiyeti göstermemişti. Bu küçük eleştiriyi bir yana bırakalım ve Avrupa Şampiyonası’nda gördüklerimize ve bizim futbol iklimimize bir göz atalım...

HAKEMLiK DERSi

Şampiyona boyunca görev alan hakemlerin otoritesine ve kendilerine duydukları özgüvene hayran oldum.

Özellikle el ve top teması konusunda verdikleri her karar bir ders niteliğindeydi. Topun hareketi, futbolcunun hamlesi, elin-kolun doğal konumu gibi tüm unsurları yorumlayıp, futbolun ruhuna uygun, mükemmele yakın kararlar verdiler. Top ile el temasına her Türk hakeminin çaldığı penaltı düdüğüne asla başvurmadılar.

Haberin Devamı

Hakem yorumunun futbolu ne kadar güzelleştirdiğine tanık olduk.

Bu şampiyonada Süper Lig’deki Türk hakemlerinin mantalitesi hakim olsaydı, sanıyorum onlarca penaltı düdüğü çalınırdı.

‘VAR’I GÖREN VAR MI?

Söz hakemlerden açılmışken, VAR sisteminden bahsetmemek olmaz... Avrupa Şampiyonası’ndaki maçlarda ‘VAR’ın ne kadar az devreye girdiğini sanıyorum gördünüz. Birçok maçta ‘VAR’ var mıydı, yok muydu fark edemedik bile. Onlarca maçta ‘VAR’ın devreye girdiği pozisyon sayısı sanıyorum bir elin parmakları kadardır. Sadece gerçekten gerektiği anlarda ‘VAR’ müdahale etti ve bu da futbolu güzelleştirdi.

Darısı bizim başımıza...

KENDiNi YALANDAN YERE ATIP NUMARA YAPANLAR NEREDE?

Futbolcuların saha içi davranışlarına dikkat ettiniz mi?

Süper Lig’deki gibi, ne hakemin üzerine yürüme vardı ne de etrafını sarıp itiraz etme.

Hiçbir futbolcu kendini yalandan yere atıp faul alma, sakatlanma numarası da yapmadı.

Daha da ilginci; Süper Lig’de tüm bu davranışları alışkanlık haline getiren Türk futbolcular dahi bunu yapmadı.

Sağlam bir irade ve otorite karşısında bu davranışlarının cezalandırılacağını biliyorlardı çünkü. Türkiye’de kendilerine ayrıcalık veren giydikleri formanın rengi, Avrupa Şampiyonası’nda işe yaramıyordu çünkü.

Haberin Devamı

HEP AYNI ŞEYLERi YAPMAK VE FARKLI SONUÇ BEKLEMEK

Avrupa Şampiyonası’ndaki fiyaskonun bir faturası olmalı elbette. Başarının meyvelerini nasıl topluyorsa sorumlular, başarısızlığın bedelini de ödemeli.

Bu konuya kimsenin itirazı yok.

Federasyon mu, teknik heyet mi? Her kim ise o bedeli ödemeli. Ama sorun tam da bu noktadan sonra başlıyor.

Diyelim ki, Şenol Güneş görevden alındı.

Sonra? Yeni bir teknik direktör atanıp yola devam edilecekse, bunu zaten yıllardır uyguluyoruz.

O zaman başka bir yol bulmalıyız.

Benim Avrupa Şampiyonası’nda çıkardığım derslerin başında bu ders geliyor...

TFF’YE DÜŞEN TARiHi GÖREV

Türkiye, milli takımlar düzeyinde yıllardır iyi bir jenerasyon yakalayıp o kuşağın yetenekleriyle sonuca gitmeye gitmeye çalışıyor.

Haberin Devamı

O jenerasyon o şampiyonada formda değilse hayal kırıklığı devreye giriyor.

Ama İsviçre gibi, Belçika gibi ülkeler, inşa ettikleri altyapı ve sistemleriyle bu şampiyonada varlıklarını sürdürüyor.

Bir sisteme sahipseniz, sizi yukarıya bu sistem ve bu sisteme yıllarca uyum sağlamış oyuncular taşıyor.

İşte benim önerim tam da bu noktada devreye giriyor...

TFF yarından tezi yok yepyeni bir altyapı projesi başlatmalı. Tüm kulüplerin altyapıları tek bir merkezden ve tek bir sistemle yönetilmeli.

Bunun için eğiticiler eğitime alınmalı. O eğitimcilerin denetimde olmalı tüm altyapılar.

Kulüp altyapıları bu sisteme göre dizayn ve organize edilmeli. Tüm milli takımları bir çalışma programı ve bir oyun sistemi inşa edilmeli.

Haberin Devamı

Bu noktada gelişim gösteren kulüplerin altyapıları ödüllendirilmeli.

“Şenol Güneş’i gönderip, Ahmet’i, Mehmet’i getirelim”den çok daha ciddi sorunlarımız var.

SÜPER LiG’iN RAKiPLERi KiMLER?

Bakın ciddi bir yanlış içindeyiz. Milli takıma oyuncu yetiştirmek için Süper Lig’e yabancı yasağı getiriyoruz.

Bunun gerekçesi de yerli oyuncuların önünü açmak.

SORU: Yabancı oyuncuyu antrenmanda geride bırakıp 11’e giremeyen oyuncu uluslararası alanda nasıl onları geride bırakacak?

Elbette bırakamayacak. Süper Lig, mili takıma oyuncu yetiştirme alanı değildir. Rakibi de İtalya, Fransa, İsviçre milli takımları değildir.

Süper Lig’in rakibi Premier Lig, Bundesliga, Serie A’dır. Yabancı kararı milli takımın lehine değil, aleyhine işleyecek bir süreçtir. Çünkü sorunumuz ligde kaç yabancı ile oynadığımız değil, niye bir sistem sahibi olamadığımızdır.

Haberin Devamı

Misli.com'dan yeni üyelere özel kampanya! 100 TL oyna, 100 TL kazan, hemen katıl...

Yazarın Tüm Yazıları