Paylaş
Yaşa Sanat Yaşa
Dünyanın en prestijli ve önemli sanat organizasyonlarının başında gelen Venedik Bienali 13 Mayıs’ta açıldı ve gezebilmek için hala zamanınız var. İlk kez 1895 yılında düzenlenen, iki yılda bir sanatseverlerle buluşan sanat bienalinin bu yılki teması ‘Viva Arte Viva’, yani ‘Yaşa Sanat Yaşa’ küratörü ise Christine Macel.
Sanatın insanlığın en temel ifade ve düşünme aracı olduğuna dikkat çeken 1969 doğumlu Macel, Paris’te bulunan ünlü sanat merkezi Pompidou’nun da baş küratörü aynı zamanda. ‘Sergi bu sene ilhamını hümanizmden aldı’ diyor sanatçı. Belirtilen tarihler aralığında tüm Venedik bir sergi alanına dönüşse de bienalin iki ana mekânı Giardini ve Arsenale. Şehrin merkezi olan San Marco Meydanı’na yaklaşık 15 dakika yürüme mesafesinde olan sergi alanlarında 51 ülkeden 103’ü ilk kez bienale katılan 120 sanatçının eserleri var.
İlk kez bu sene bienale katılan Antigua ve Barbuda, Kiribati Cumhuriyeti ve Nijerya ile birlikte 86 ülke pavyonunu ziyaret edebiliyorsunuz… Bu iki mekânın dışında şehrin farklı yerlerinde bulunan birçok tarihi binalar ve eski saraylar ücretsiz sergilere ev sahipliği yapıyor.
Bienale gideceklere önerilerim şunlar olacak; bienali gezmeye ana mekânlardan Arsenale ile başlayın. Venedik’in tersane binalarının içinde yer alan sergiler için bir gün ayırmanız gerekebilir. Dokuz bölüme ayrılmış geçiş pavyonlarında yeryüzü, gelenekler, şaman kültürü, renkler, zaman, sonsuzluk gibi kavramlara yönelik eserler ve video sunumları sergileniyor.
Kulaklarda ‘Çın’lama
Türk Pavyonu’nda sanatçı Cevdet Erek’in ‘Çın’ başlıklı işi Türkiye’den gelen sanatseverler için merak konusu. Sanatçı mekâna özgü bir yerleştirme olan ‘Çın’da, mekânın şiirsel ve politik tahayyüllerini mimari ve ses aracılığıyla keşfetmeyi denediğini belirtiyor. 35 farklı ses sisteminden çıkan farklı vurgular, bir çın sesine dönüşüyor bir süre sonra. Arjantin Pavyonu’ndaki ‘Atın Problemi’ isimli eser merak uyandıran çalışmalardan biri. Mekana göre tasarlanan dev boyutlardaki at zamanın donduğuna dair bir vurgu yaratıyor
Brezilyalı sanatçı Ernesto Neto, ‘Şaman Çadırı’ çalışması ile yüksek tavanlı binanın içinde sanatseverleri doğa ile buluşturuyor.
Dev heykel
İngiliz sanatçı Damien Hirst’ün iki farklı mekânda Palazzo Grassi ve eski gümrük binası olan Punta della Dogana’da sergilenen eserleri ziyaretçilerini hayretler içinde bırakıyor. Özellikle Palazzo Grassi’de yer alan ‘Demon with Bowl’ adlı yaklaşık 18 metre yüksekliğindeki heykel görsel bir meydan okuma. Serginin adı Treasures from the Wreck of the Unbelievable (İnanılmazın Enkazından Hazineler) olarak geçiyor. Eserleri ve videoları izlerken gerçek mi kurgu mu deyip iki arada kalıyorsunuz. Sanatçının değerli taşlar, mermer, altın, bronz ve kristal gibi malzemeleri kullanarak yarattığı yüzlerce eser, 2 bin yıl önce Hint Okyanusu’nda kaybolduğu farz edilen bir geminin içinden çıkan tarihi eserlerin bir kurgusu aslında.
Palazzo Grassi’nin yan binasında yer alan Palazzina G. isimli restoran sergiyi gezen sanatseverlerin şık bir ortamda lezzetli yemekler deneyimlemesi için çok doğru bir alternatif. Philip Starck’ın muhteşem dekorasyonuna harika lezzetler eşlik ediyor. Bu arada Büyük Kanal’ın üzerinde Anthony Quinn’in oğlu Lorenzo Quinn’in bir otelin binasını tutan dev eller gibi olan çalışması ise ‘Support’ yani ‘Destek’ adını taşıyor. Vakit bulursanız muhakkak bir göz atın.
Kültür turları
Venedik Bienali’ni Sacred7 Travel Tur’un organizasyonu ve sponsorluğunda gezdim. Turumuzu kültür turları alanında çok yetkin bir acente olan Sacred7 Travel hem yurtiçinde hem de yurtdışında çok ilginç noktalara turlar yapıyor. Sıradaki Türkiye turu fotoğrafçı ve instagram fenomeni Mustafa Seven ile Kapadokya’da olacak.Yılbaşında ise Berlin Filarmoni Orkestrası’nı dinlemeye Almanya’ya gidiyorlar. (www.sacred7travel, 0216 326 29 03).
Nerede yenir?
Serra Yılmaz ile Venedik sokaklarında yürümek zor bir iş. Hayranları sürekli durdurup fotoğraf çektiriyorlar. İnanın kendi ülkesinde bu kadar tanınmıyordur. Venedik’i çok seven Serra’dan sizin için restoran tavsiyeleri de aldım. Santa Maria della Salute Bazilikası’na yürüme mesafesinde olan ‘Linea Ombra’en sevdiği adreslerden biri. Diğer önerdiği restoranlar ise Do Mori, Osteria Mocenigo, Veccio Fritolin, Alle Testiere ve Remiggio. Remiggio tipik bir restoran, etrafta pek turist yok ama İngilizce menü de yok! Garsonlarla çat pat anlaşıp sipariş verebiliyorsunuz! Bienal gezisinde ilk akşam yemeğini yediğimiz La Fenice opera binasının yanında bulunan Antico Martini ise büyülü Venedik şehrine lezzetli yemekler ile merhaba demek için iyi bir başlangıç.
Paylaş