Paylaş
Gaziantep’i keşfetmeye kentin aynı zamanda tarihi merkezi de olan Kültür Yolu’nu adımlayarak başlayın. Yolun başlangıcı Dereboyu Sokak. Burada özgün Antep evlerini göreceksiniz. Sonra da binlerce yıllık kalıntıların üzerine inşa edilen merkezdeki kaleye geçin. Kimler tarafından, ne zaman yapıldığı bilinmeyen yapı bugünkü görkemine MS 6’ncı yüzyılda kavuşmuş. 36 kulesinden sadece 12’si günümüze ulaşabilmiş. Geçmişte ‘Kala-i Füsus’ (Yüzük Kalesi) olarak da adlandırılan kalenin bu isminin bir zamanlar inşaatı devam edebilsin diye dönemin bey kızının sattığı yüzükten geldiği rivayet edilir.
Kültür Yolu’nu yürüyün
Kültür Yolu boyunca birçok han, çarşı, cami, Mevlevihane, hamam ve kahvehane var. İki katlı Yüzükçü Han zamanında yüzük esnafının dükkânlarına ev sahipliği yapmış. Yanında mağara şeklindeki ahır, halk arasında develik olarak biliniyor. Günümüzde Halıcılar Çarşısı olarak hizmet veren Anadolu Hanı diğer hanlardan farklı olarak iki avluya sahip. Tütün Hanı ise şehirdeki en küçük hanlardan biri. Kayaya oyulmuş bodrum kısmını mutlaka görün. Kürkçü Han, kitabesine göre 1890’da inşa edilmiş. 19’uncu yüzyılda yapılan Buğday Pazarı (Arasası) da Osmanlı han mimarisinin tipik örneklerinden. Bir ana avlu ve onun etrafını saran dükkânlardan oluşan yapı, eskiden buğday ticaretinin merkeziymiş. L planlı, yaklaşık 80 dükkânlı bedestenin beş kapısı var. Bir dönem et ve sebze hali olarak da kullanılmış. Asıl adı Hüseyin Paşa Bedesteni olan, halk arasında Zincirli ya da Kara Basamak Bedesteni olarak bilinen yapı, 1718’de Hüseyin Paşa tarafından yaptırılmış.
Hanlar ve hamamlar
16’ncı yüzyıldan itibaren şehrin en önemli zanaat dallarından biri bakırcılık. 20’nci yüzyılla beraber eski önemini yitirmeye başlamış. Bu zanaatkârlara ev sahipliği yapan ve uzun yıllar bakımsız kalan Bakırcılar Çarşısı, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin tarihine sahip çıkmak için başlattığı projelere dahil edilince eski güzel günlerine döndü. Çarşıyı gezerken babadan oğula aktarılan geleneksel
bakır işleme yöntemlerini de görme olanağınız var.
Kültür Yolu üzerindeki diğer tarihi hanlar; Pürsefa Han, Emir Ali Han, Yeni Han, Budeyri Han, Hışva Han, Millet Han, Gümrük Han, Şira Han, Yemiş Han ve Tuz Hanı. Bazıları restorasyon geçirmiş, geri kalanlarsa sabırla sırasını bekliyor. Şehirdeki birbirinden güzel ve orijinal özelliklere sahip camileri de ziyaret etmeyi ihmal etmeyin. Şirvani, Tahtalı, Mevlevihane (Tekke Camisi), Alaüddevle, Handaniye ve Karagöz camileri mutlaka görülmesi gereken tarihi yapılar.
Kültür Yolu üzerinde ilgi gören bir diğer tarihi miras olan Naib Hamamı için Gaziantepliler ‘mücevher’ sıfatını kullanıyorlar. Restorasyonun ardından Osmanlı hamam geleneğini başarıyla sürdürüyor. Aynı yol üzerinde üç tarihi hamam daha var; Göymen Hamam, Dutlu Hamam ve Paşa Hamamı. Kültür Yolu’nda tarih başınızı döndürdüğünde bahçesinde ayaküstü soluklanmak için seçilebilecek en uygun mekânlardan biri Almacı Pazarı ve Buğday Pazarı’nın biraz ilerisindeki Tahmis Kahvesi. Tahmis ‘kahve dövülen yer’ demekmiş. 1640’ta inşa edilen iki katlı yapı, şehrin en ilginç mekânlarından biri. Bir diğer soluklanma mekânıysa Kır Kahvesi. Geçmişten gelen kahve kültürünün yaşatılması amacıyla başarılı bir restorasyon geçirdi. Pandemi nedeniyle bu tarihi hanlardaki alışveriş dükkânları açık olsa da yeme-içme mekânları kapalı, bunu unutmayın.
Tam bir müze kenti
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi kenti bir müzeler şehrine dönüştürmeye kararlı. Bu amaçla açılan Kültür Yolu’nun üzerindeki Gaziantep Savunması ve Kahramanlık Panoraması, Hamam, Oyuncak, Mutfak müzeleri bunlardan sadece birkaçı. Kahramanlık Müzesi’nde Antep’in destan yazan savunmasına katılan halk, resimler, rölyefler, maketler ve heykellerle anlatılmış. Medusa Cam Eserler Arkeoloji Müzesi ise kendi alanında Türkiye’deki tek özel müze. Birkaç eski Gaziantep evinin restore edilmesiyle hazırlanan müze, bir
kültür- sanat merkezi işlevi de sürdürüyor. 2013 yılında hizmete açılan Oyuncak Müzesi Türkiye’deki dört oyuncak müzesinden biri. Yemekleri ve mutfak kültürü konusunda çok hassas Gaziantepliler. Türkiye’deki ilk mutfak müzesi olan Emine Göğüş Mutfak Müzesi, kentin zengin mutfak tarihini ve kültürünü gözler önüne seriyor.
Bilim-kültür kompleksi
Müzelerden bahsetmişken Gaziantep’e giderseniz mutlaka uğramanız gereken yer Zeugma ve müzesi. 30 bin metrekarelik devasa bir alan üzerine kurulmuş müzede kendinizi mozaik müzesi, arkeoloji müzesi, açık eser sergileme alanıyla sergi ve konferans merkezini de kapsayan büyük bir bilim ve kültür kompleksinin içinde bulacaksınız. Müzeye girerken Zeugma Antik Kenti’ndeki bir tapınağa ait olduğu düşünülen Athena heykeli karşılayacak sizi. Müzeye ilk defa gidenlerin girişte Zeugma’nın anlatıldığı 3 boyutlu kısa filmi seyretmesini de tavsiye ederim. Pandemi önlemleri çerçevesinde sadece Medusa Cam Eserler Arkeoloji Müzesi kapalı. Diğer tüm müzeler sabah 10.00’da açılıyor ve 16.00’ya kadar ziyaret edilebiliyor.
Zeugma’nınen ünlü yüzü
Karanlık bir labirentten ilerliyor ve ışığın sadece o tanıdık yüze değdiği karanlık bir odaya varıyorsunuz. Müzeyi tüm dünyaya tanıtan bu başyapıta‘Zeugmalı Çingene Kız’ adı verilmiş. Aslında kim olduğu, cinsiyeti gibi detaylar üzerine tartışmalar sürüyor. Kullanılan renkler ve yüzdeki canlılık bir yana, asıl etkileyici kısım gözler. Her bakan farklı duygular görebiliyor bu gözlerde. Ben tedirgin bir bekleyişin izlerini gördüm. Bakalım size neler anlatacak Çingene Kız?
Gaziantep mutfağı
Tarih boyunca farklı medeniyetlerin geçiş yolu üzerinde olması mutfağının çeşitliliğinin de başlıca nedeni. Ülkemizde yemek çeşidi en fazla olan mutfak burada. Elbette kebap ve et yemekleri ile tatlıları meşhur. Pandemi döneminde sadece otel restoranları açık. Siz ayrıca yoğurtlu dövme çorbası, katmer, muhammara, yuvalama, içliköfte, pide ve börek çeşitleri, ekmek aşı, pancar kavurma gibi lezzetleri de deneyin.
Paylaş