Paylaş
1- Bisiklet cenneti
Amsterdam dümdüz yollarıyla tam bir bisiklet cenneti. Bisiklet kullanımı çok yaygın ve güvenli olduğundan şehri ve
hatta ülkeyi bisikletle dolaşmak mümkün. Nefes alabileceğiniz gözde yeşil alanlardan ‘Vondelpark’ merkezi bir konumda. Her yıl yaklaşık 5 milyon ziyaretçiyi ağırlıyor. Diğer önemli yeşil alanlardan ‘WesterPark’ şehrin batısında, içinde göletler ve su yolları var. Oosterpark konser ve tiyatro gibi kültür-sanat etkinlikleriyle, Rembrandtpark’sa çocuk eğlence merkeziyle öne çıkıyor.
2- Kartpostallık manzaralar
Şehre birkaç saat uzaklıktaki köy ve kasabaların hepsi önemli birer gezi rotası. Volendam başta olmak üzere; Marken, Edam, Giethoorn, Broek in Waterland ve Monnickendam en ünlüleri. Yaklaşık 2 bin kişilik nüfusa sahip olan Giethoorn’da motorlu araç trafiği yok. Adeta ortaçağ dönemini hissettirecek bu program, içerdiği pastoral manzaralar ve masallardan fırlamış gibi duran evlerle fotoğraf meraklılarını da mutlu edebilir.
3- Kanal ve köprülerin şehri
Amsterdam, çoğunlukla 17’nci yüzyıldan kalma yapılarıyla Avrupa’nın en güzel mimari dokularından birine sahip. Şehrin eski bölümü, iç içe geçmiş ay şeklindeki kanallardan oluşuyor. Burada 90 adayı birbirine bağlayan 1500 civarında köprü var. Kanallar, savunma amaçlı ve elbette ulaşıma yönelik yapılmış. Şehri keşfetmek için ilk gün tekne turuna çıkabilirsiniz. Tur fiyatları gün içinde yapılanlar için 15 Euro, akşamları 20 Euro, yemekli olanlar içinse 60 Euro civarında. Zaten şehrin nabzı da kanallarda atıyor. Örneğin, her şeyin portakal rengine büründüğü ‘Kral Günü’nden ‘Grachten Klasik Müzik Festivali’ne, ‘Amsterdam Onur Yürüyüşü’nden ‘Işık Festivali’ne tüm özel günler kanalların çevresinde gerçekleşiyor.
4- Zamanda yolculuk
Sanata ve tarihe meraklıysanız doğru yerdesiniz. Amsterdam’da en küçük tarihi kalıntıların dahi müzeye dönüştüğünü görmek sizi şaşırtmasın. Mutlaka uğramanız gerekenlerse; Van Gogh Müzesi, Anne Frank’ın Evi ve Rijksmuseum. Van Gogh Müzesi, ünlü ressamın tabloları, mektup ve denemelerinin yanı sıra dönemin ünlü ressamlarına ait eserlerin de sergilendiği bir müze. Anne Frank’ın Evi, 2. Dünya Savaşı’nın sembolik isimlerinden biri olan Anne Frank ve ailesinin iki yıl boyunca saklandığı yer. Fakat kapısında uzun kuyruklar olduğu için internetten bilet almanızda fayda var. Rijksmuseum ise 8 binden fazla Felemenk sanat eseri içeren dünyanın en büyük koleksiyonuna sahip.
5- Yeme-içme ihmale gelmez
Şehirde yemek kültürü oldukça zengin. Mutfakta deniz ürünlerinin (özellikle de vitaminlerden zengin ve kahvaltıda bile yenen ringa balığının) ağırlığı hissedilse de, bolca et ve sebze seçeneği de mevcut. Uzakdoğu mutfağından esinlenerek yapılan Amsterdam’a özgü bir pilav türü olan ‘Rijsttafel’ ve bir sokak lezzeti klasiği kabul edilen Hollanda patatesini de tatmadan dönmemelisiniz...
Paylaş