Paylaş
Ne zaman, hangi mevsimde, hangi koşulda, hangi ruh haliyle giderseniz gidin, kalbinizdeki tüm güvercinleri aynı anda kanatlandıracak bir destinasyon varsa orası Bodrum’dur.
Bu güzel tatil kasabasına ne zaman gelirseniz gelin, her bir adımınıza kum taneleri, sırtınıza sıcacık aylardan kalma tatlı bir yaz güneşi ve manzaranıza ise mavi pırıl pırıl suların sakinliği eşlik etmeye hep hazır adeta.
Gelin bu sefer, yaz kalabalığından uzak, bu güzel beyaz sokakları en sakin haliyle ve sadece yerelleriyle yakalamışken, kış ayları Bodrum’da nasıl geçiyor ve neler yapılabilir birlikte bakalım.
Bu aylarda Bodrum’a geldiyseniz, yaz sıcağında gezmenin zahmetli olabileceği tarihi yerlerine mutlaka uğrayın derim. Bodrum kalesinin yanında, Sualtı Arkeoloji Müzesi, Halikarnas Mozolesi, Zeki Müren Sanat Müzesi, Bodrum Antik Tiyatro, Myndos Kapısı hazır kimsecikler yokken bol bol gezeceğiniz, muhteşem fotoğraflar çekeceğiniz yerlerden.
Bir diğer alternatif olaraksa; Bodrum’un bembeyaz evleri, dar sokakları ve eğlenceli dükkânları kışın da Bodrum’da gezilecek yerler arasında. Hem de bu sefer yaz aylarından epey farklı olarak, bu güzel sokaklarda rahat rahat, sanki tüm Bodrum sizinmiş gibi gezmek mümkün. Ege’nin müthiş enerjisi yanınızda, bu sefer küçük tatlı kafelerde oturamasak da belki kahvenizi yanınıza alıp bu güzel sokaklardaki kış güneşinin tadını çıkarmak elinizde.
Gelelim bambaşka bir alternatife… Kışın Bodrum’da yapılabilecek aktiviteler sadece etrafı gezmekle sınırlı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Bu güzel sahil kasabasında, şehrin telaşından ve yoruculuğundan bir mola alarak, hem bağışıklığımızı güçlendirerek salgın mücadelesinde kendimizi içerden de desteklemek, hem de vücudumuzun ihtiyaç duyduğu bakımı yapıp, hayatımıza şu an hissettiğimizden çok daha hafif ve sağlıklı bir şekilde devam etmek mümkün. Bu nasıl mı oluyor? Tabi ki Bodrum’daki birbirinden güzel detox kamplarıyla.
Ben içinden geçmekte olduğumuz bu karmaşık dönemde, sağlığımın önemini kendime bir kez daha hatırlatıp, tercihimi detox kamplarından yana yaptım ve bir çoğunuzun hâlihazırda bildiği, benim de tecrübelerine ve hizmet kalitelerine çok güvendiğim The LifeCo’ yu seçtim ve burada dört gün geçirdim.
Aslına bakarsanız kilo vermek gibi bir amacınız da varsa dört gün detox için çok yeterli olmayabilir, uzmanlar en az yedi gün devam edilmesinden yana ama ben programıma ancak dört günü sığdırabildim ve hiç gelmemekten daha iyidir diye düşünüp atıldım bu maceraya.
The LifeCo’ya adımımı ilk attığım andan itibaren yazlığıma gelmişim gibi sıcak ve samimi yapılandırılmış ortamı kendimi çok iyi hissettirdi bana. İçerde de öğrendim ki, bu güzel merkez birbirinden farklı ve güzel tropik ağaçlar ve bitkiler eşliğinde sadece 40 kişinin konaklayacağı şekilde organize edilmiş. Ortak alanların da hayli geniş tutulması sebebiyle, en yoğun dönemlerinde bile hiçbir zaman kalabalık içinde hareket ediyormuşsunuz hissini vermiyormuş.
Gelelim benim detox macerama. Öncelikle itiraf etmek isterim ki, her ne kadar çok yemek yiyen biri olmasam da, detox benim için hep ‘uzun uzun mücadele vereceğim bir açlık hissi’ demekti. Çok şifalı olduğunu teorik olarak bilsem bile, bu güne kadar pratiğe geçirememdeki sebep de buydu. Odalarımıza yerleştikten hemen sonra bir araya geldiğimiz program koordinatörümüze de ilk söylediğim şey bu oldu ve öğrendim ki detox programları tek bir modelle ilerlemiyor ve aslında The LifeCo uzmanları konuklarına her vücudun ihtiyacına göre çok farklı içerikleri olan yedi ayrı detox programı sunuyor. Merkezde daimi olarak bulunan doktorumuzla birlikte vücut analizlerimizi de değerlendirdikten sonra tercihimizi salata detoksundan yana yaptık ve süreç düşündüğümden çok çok daha kolay geçti diyebilirim.
Merkezde birbirinden farklı şifalı terapiler ve etkinlikler olduğu için, burada geçirdiğiniz süre aslında ne yiyip içtiğinize konsantre olarak ilerlemiyor. Biz eşimle birlikte, detox süremiz boyunca ozon, tuz ve kolema terapilerinin dışında meditasyon ve yoga derslerine, yürüyüşlere ve merkezdeki etkinliklere de katılarak buradaki zamanın nasıl geçtiğini pek anlamadık açıkçası.
Gelelim detox bittikten sonra neler olduğuna. Dört günlük süreç bittikten sonra tekrar vücut analizlerimiz yapıldı ve salata detoksunda olmamıza rağmen birer kilo verdiğimizi öğrendik. Bunu biraz süreç boyunca tuzsuz beslenerek vücudumuzdaki ödemi atmamıza da bağlıyorum. Ama vücut analizlerinden bile daha net olan bir şey vardı ki dört gün boyunca tüm iç organlarımızı dinlendirmenin hediyesi bir pırıl pırıl bir enerji.
Bir çoğumuz dolu dolu tabakları tükettiğimizde enerjimizin patlama yapacağını zannediyor ama gerçek durum maalesef hiç de öyle değil. Aslında vücudumuzun ihtiyacı olmayan sağlıksız, yağlı ve toksin besinleri tükettikçe bedenimiz yaşamamız için ürettiği tüm enerjiyi, bu besinleri sindirebilmek için harcıyor ve geriye sadece kronik yorgun bedenlerimiz kalıyor. Sadece yeterli miktarda sağlıklı yiyecekler tükettiğinizde ise vücudunuz ürettiği tüm enerjiyi yediklerinizi sindirmek ve boşaltmakla harcamak yerine, bir hediye gibi size sunuveriyor. Bizim de tam anlamıyla ihtiyacımız olan şey buydu ve bu his İstanbul’dan Bodrum’a kadar gelmiş olmamıza da, sıkışık programımızdan 4 gün ayırmamıza da sonuna kadar değdi.
Kış aylarında Bodrum’da yapılabilecekler için eminim saydıklarım dışında da opsiyonlar vardır. Ama saydıklarım benim burada mutlu günler geçirmem için epey yeterli oldu ve Halikarnas Balıkçısı’nın da söylediği gibi dönerken aklım Ege’nin biriciği Bodrum’da ve güzel mandalina ağaçlarında kaldı.
Paylaş