Paylaş
Şehrin merkezi tarihi bölgede, bir tepenin üzerindeki yaklaşık 900 yıllık bir kalenin eteğinde gelişmiş. Bölgenin ortasından geçen nehir boyunca karşılıklı dizilmiş çok sayıda kafe ve restoran var. Ortaçağ ve modern izleri rahatça hissetmek mümkün. Tarihi bölgenin merkezindeki Tromostovje Köprüsü günün her saati şehrin en kalabalık noktası. Bölge Ljubljana’da yaşayan insanlarında en çok vakit geçirdiği alanlardan biri. Dolayısıyla burada, şehre hâkim sosyal aktiviteleri anlayabilmek ve adaptasyon sağlamak oldukça kolay.
Yürüyerek tamamını gezebileceğiniz şehirde 19. yüzyılın sonlarında Avrupa’da hakim olan mimari stil Art Nouveau’nun etkisini görmemek mümkün değil. Bugün bize bu etkiyi gösteren, Slovenyalı mimar Jože Plečnik’den başkası değil. Plečnik, Tromostovje, Ulusal ve Üniversite Kütüphanesi, St. Michael Kilisesi, üzeri kapalı Pazar binaları ve Žale Mezarlığı gibi yapılarla şehrin ana kimliğini tanımlamış. Ljubljana, tek bir mimarın vizyonuyla ve özellikle iki savaş arasındaki zorlu bir süreçte yeniden şekillenmiş olağanüstü bir şehir örneği olarak karşımıza çıkıyor. Ljubljana için Plečnik, tıpkı Gaudi’nin Barselona’daki etkisine benzer şekilde büyük bir etkiye sahip…
Şehirde nereye giderseniz gidin Ejderha figürlerini göreceksiniz. Antik çağdan beri ejderhalar şehrin sembolü ve koruyucusu olarak kabul ediliyor. Bugün hâlâ şehrin bir geleneği bu semboller. Ejderha Köprüsü’nün etkileyiciliğini bir tarafa bırakırsak, Art Nouveau’nun mükemmel bir örneği. Merkezdeki pazar alanı boyunca Ortaçağ’ın etkisinde yürüyerek geniş bir meydanda kurulan pazara çıkabilirsiniz. Meydanın hemen karşısındaki fünikulerden tepedeki kaleye çıkmayı tercih edebileceğiniz gibi, yürüyerek de tepeye ulaşabilirsiniz. Genelde her yerde aynı olan kafe ve müze kurgusu buradaki kalede de mevcut. Tabi manzara detayı ayrı değerlendirilmeli. Ljubljana’nın tamamını bu tepeden görebilirsiniz.
Ljubljana yeşil çevre bilinci çok gelişmiş bir şehir. Doğal güzellikleriyle insanı etkilemeyi başarıyor. Tivoli Parkı şehrin en büyük parkı. Devamında geniş bir ormanlığa yayılan parkın içinde düzenlenmiş alanda saatlerce sıkılmadan yürüyüş yapılabilir. Kafe kültürünün çok geliştiği şehirde bazen İtalya’daymış gibi hissetmek çok normal. İtalya’ya yakın konumu itibariyle Ljubljana’da yerleşmiş çok sayıda İtalyan sayesinde şehirde İtalyan esintisi oldukça fazla hissediliyor.
Benim gibi sakin rotaları tercih edenler için Ljubljana’nın daha farklı bir anlam taşıdığını düşünüyorum. Hissettirdiği duygu, ne yazılmış kitaplardan ne de çekilmiş fotoğraflardan tam olarak anlaşılabilir. Doğası, tarihi ve günümüze adapte olmuş yeni yüzüyle hâlâ sessizlik arayışında olanların ihtiyacını karşılayabileceğine eminim.
Paylaş