Paylaş
“O kuğuları gördüm, fısıldarken güvercinlere ve güvercinlerin serçelere havadisleri yetiştirme telaşına şahit oldum gözlerimle. İçim ısındı.”
“Kaç mevsim geçti o ağacın altında dokunmadan oturuşumuzun üstünden? Kaç akşamüzeri oldu güneşin, ardında turuncu ışıklarını bırakıp da öbür yarım küreye kayıp gittiği? Ağaç aynı ağaç olsa da yükseldi gökyüzüne biraz daha dalları. Bizlere sadece gövdesine sarılmak kaldı eski günlerin hayaliyle…”
Devasa çınar ağacının altındaki bankta oturup yarı donmuş suyun üzerinde süzülen kuğuları izlerken, parkla ilgili sosyal medyada paylaşılmış yukarıdaki yorumlar beliriyor zihnimde bir an. Evet, Ankara’nın ayaz günlerini yaşıyor olsak da benim içim ısınıyor parkta dinlenirken…
Küçük, bir o kadar da şirin olan park, Tunalı Hilmi Caddesi’nin hemen yanı başında yer alıyor. Park, yaklaşık her biri Cumhuriyetle yaşıt akkavakların yanı sıra çınar, erguvan, alıç ağaçları ve ana yurtları Uzak Doğu olan ‘Doğu Mazıları’ ile bunlar arasında yer alan yapay bir de göl barındırıyor içinde. Küçük kare şeklindeki taşlardan oluşan yaya yolları, yapay gölün üzerindeki ahşap şirin köprüleri ve peyzajıyla huzur ortamı sunuyor insanlara. Kızılay Meydanı’na 15 dakikalık yürüme mesafesinde yorgun ayaklara derman; doğaya âşık olup da kentin koşuşturmacaları arasında boğulan Ankaralılar için bir nefes arası soluklanma merkezidir.
Park adını yıllar önce Pekin’den getirilen ve buradaki yapay gölde yaşamlarını sürdüren kuğulardan alıyor. Yıllar içinde bu kuğuların sayıları azalmış ne yazık ki. Şimdilerde ise kalan dört kuğuya arkadaşlık yapan birkaç ördek ve kaz, parkın hem neşe kaynağı hem de sembol değerleri olmaya devam ediyor. Birinci derecede doğal sit alanı olan Kuğulu Park, yaklaşık 7 bin 500 metrekare alana sahip. Üzülerek belirtmem gereken bir husus şu ki; park alanı, Çankaya’ya ve Oran’a uzanan yol ve kavşakların genişletilmesi esnasında yıllar içinde maalesef daraltılmış.
Park, yakın semtlerde yaşayanlar, Tunalı Hilmi Caddesi ve çevresinde alışveriş yapanlar ya da civar ofislerde çalışanlar, kapalı mekânlarda boğulduklarını hissedip de “Şöyle bir nefes almam lazım, sıkıldım! İmdat!” diyenler için cankurtaran merkezidir adeta…Sadece bunlar mı? Şehrin bu şirin parkı, sembolü olan kuğuların yanı sıra, artık onlar kadar parkla özdeşleşmiş müdavimleri olan çeşitli kuşların ve özellikle de güvercinlerin yaşam alanına dönüşmüş. Yılın her mevsiminde bağrına bastığı güvercinlerin, hayvan sevenler tarafından günün her saatinde beslenirken, insanların elindeki yemleri daha serpmeden kapmak için durmaksızın bir o tarafa bir bu tarafa uçuşmaları tam bir görsel şölen oluşturuyor. Onları izlerken, sanki bir tiyatro sahnesinde ‘Güvercinlerin Dansı’ oyununu seyreder gibi hissedebilirsiniz kendinizi…
Kuğulu park, küçük çocuklu aileler için de uğrak merkezidir öteden beri. Parkın hemen yanında yem satıcılarından aldıkları yemleri kuşlara atarken çocukların neşe içinde koşuşturmacaları görülmeye değer. Buradaki kuşlar insanların yoğun ilgilerinden olsa gerek, asla kaçmadıkları için yürürken adeta üzerine basabilirim korkusuyla temkinli yürümek zorunda hissediyorsunuz kendinizi. Parkın Tunalı Hilmi Caddesi girişinde, 1920 de açılan ilk mecliste yer almış, Türkçe’nin araştırılması, kadın ve işçi hakları, köy kalkınması konularındaki çalışmalarıyla tanınan, istiklal madalyalı Tunalı Hilmi’nin heykeli yer alıyor.
Kavaklıdere girişinde ise isimsiz metal bir heykel bulunuyor. Başı tek bir kürecikten oluşan, kollarını birbirine kavuşturmuş bir çifti temsil ediyor. Heykeli kimin yaptığı bilinmiyor. Bu heykelle ilgili blog yazarı İ. Ersin Kabaoğlu, parkla ilgili yazısında şöyle diyor: “Bu heykelin öyküsü pek bilinmese de yaygın söylenceye göre, 1960’lı yılların başlarında, tam o yerde öpüşen ve bu nedenle bekçi kurşunlarına hedef olarak yaşamlarını yitiren bir çifti temsil eder!”
Parkın yanı başında, oturduğunuzda parkı rahatlıkla görebileceğiniz, hem parkın içinden hem de Atatürk Bulvarı tarafından girişi bulunan ve aynı adı taşıyan bir de restoran/kafe bulunuyor. Yemek yiyebileceğiniz, bir şeyler içebileceğiniz hoş bir mekân.
İşte böylesine küçük ama küçüklüğünün aksine Ankaralılar için anlamı son derece büyük olan bu nostaljik parkta siz de günlük hayatınıza bir anlam katmak, hatıralarınızı yeniden canlandırmak istemez misiniz? Küçük çocuklarınızın kuşlarla tanışmasını, onlara yem verirken gülen güzel yüzlerini fotoğraf karelerinde ölümsüzleştirmeyi, yaşadığımız şu kış günlerinde beyaza bürünmüş görseliyle, gölünde süzülen kuğuları ve ördekleriyle fotoğraf karelerinizin doğal stüdyosu yapmak, anılarınıza bir yenisini daha katıp içinizi ısıtmak istemez misiniz? Ağaç gölgelerinin hiçbir zaman eksilmeyeceği, göğe uzanan dalları arasında kanat çırpıntılarının azalmayacağı, sadece gövdelerini değil, hatıralarını da sarıp sarmalayacağımız günlerin eksilmemesi dileğiyle…
Paylaş