Paylaş
Avrupa’da yediğimiz göze hoş gelen ölçü olarak büyük ama tatsız olan muzların neden böyle olduğunu ve bizim muzların ne kadar değerli olduğunu uzmanlardan dinledim. Ayrıca muz ağacının meyve verirken bir kadının doğum sancısını çektiğini öğrenmek ve buna şahit olmak da inanılmaz bir tecrübeydi.
MUCİZEVİ MEYVE MUZ
Hepimizin bir zamanlar evimize nadiren alabildiği ama en çok sevdiğimiz meyveler arasında yer alıyor muz. Benim de en sevdiğim meyve muzdur. Belki de oturduğumda bir kilo yiyebileceği düşündüğüm tek meyvedir. İngiltere’de yaşamaya başladığımdan beri burada tadının farklı olduğundan dolayı artık pek fazla tüketmiyorum. Geçtiğimiz hafta Anamur’da 13 yıldan bu yana gerçekleştirilen Kültür ve Muz Festivali’ne katıldım burada tatığım muzlardan sonra neden Türkiye'de yetişen yerli muzunun tadını hiçbiryerde bulamadığımı anladım. İlk def gittiğim Anamur’da geleneksel olarak düzenenlenen Kültür ve Muz Festivali’nde şehir hayatından uzaklaşarak temiz havasıyla unutulmaz anlar yaşayarak hem gerçek lezzeti olan muza doydum hem de muz hakkında bilmediğim birçok şey öğrendim.
MUZ SÜSÜ BİTKİSİ OLARAK DİKİLMİŞ
Akdeniz’in en güney noktasında yer alanAnamur tarihi doğası, geniş kumsalları, temiz denizi ve özgün kültürel dokusuyla tam bir huzur beldesi. Bunu Anamur’a varınca hissettmemeniz mümkün değil. Anamur, Torosların eteklerinde kurulu, Türkiye’nin yavru vatan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne en yakın bölgesi. Muz bir rivayete göre 1929 yılında Mısır’dan tüccarlar tarafından buraya getirilerek süsü bitkisi olarak dikilmiş. Meyve verdiği anlaşılınca yetiştiriciliği başlamış. Ülkemizin yıllık müz tüketim miktarı yaklaşık olarak 700 bin ton ve bunun yüzde 60’ı Anamur başta olmak üzere Gazipaşa ve Alanya’da yerli üretimle karşılanıyor. Anamur ise Türkiye’deki muz üretiminin yarısını tek başına karşılıyor.
MUZUN DOĞUM SANCISI
Benim için muz hakkında belki en yeni bilgi bitkinin doğum sancısı çektiğini öğrenmek oldu. Muzun yalancı gövdesi yapraklanmayı tamamladıktan sonra salkım şeklinde bir meyve ortaya çıkıyor ve meyvenin ortaya çıkma anı aynı bir anne doğum yaparken yaşadığı stresin beneri bir stres hali ve sesli olarak gerçeklişiyor. Bitkinin meyve verme hali sesli gerçekleştiği için halk arasında ‘muz doğurdu’ deniyor. En lezzetli muzların doğumu Ağustos ayından başlıyor ve olgunlaşması Ekim ayında tamamlanıyor. Muzun 7 rengi bulunuyor ve 5. renk skalası yani tamamen sarı bir renge büründüğünde yenebiliyor. Ancak muzun en tatlı ve aromalı hali 7 numaralı renk olan üzerinin hafif siyahlaşmış yer yer siyah uzun şizgelere büründüğü hali.
Muz profesörü olarak bilinen Ziraat Mühendisi Niyazi Sarıoğlu, ülkemizde üretilen muzların renk koku ve tat olarak ithal muzlarla kıyaslanamayacak kalitede olduğuna dikkati çekerek, 3 yıla kadar ülkemizin muz ihtiyacının tamamının yerli üretimle karşılanıp ithalatın biteceğinin müjdesini verdi. Muz hakkında bilgi aldığım eczacı Aytekin Sarpkaya’da potasyum zengini muzun mucizevi bir meyve olduğunu ülkemizde üretim kalitesinin yüksekliği nedeniyle mutlaka yerli muzların tercih edilmesi gerektiğini söyledi. Siz de şaşıracaksınız ama Anamur’da sadece muz değil dünyanın değişik tropik ülkelerinde tatığım ve burada karşılaşacağımı tahmin bile etmediğim papaya, kahve, ejder meyvesi, liçi, hint inciri ve harika lezzeti olan avakado da üretiliyor.
ANAMUR’DA CARETTA CARETTALARLA YAŞAM
Anamur’un sadece muzu değil caretta caretta’ları ile ünlü olduğunu buraya gelince öğrendim. Anamur’a geldiğinizde yapılacak ve görülecek şeylerin muz ve muz tarlaları ile sınırlı olmadığını, tarihi doğası ve kültürel dokusuyla keşfedilecek birçok güzelliğin olduğunu farkettim. Özellikle Anamur ve çevresindeki kumsallarda caretta caretta ve insanlar içi içe yaşıyor. Anamur kumsallarında yaklaşık bin yuvadan 60 bin yavrunun yumurtadan çıkarak denize ulaştığını öğrendim. Yeni Belediye Başkanı Hidayet Kılınç, caretta yuvalarına gözü gibi baktıklarını ve yuvaları kafes içine alınarak zarar verilmesini önlediklerini anlattı. Ayrıca Türkiye kıyılarındaki 70 Akdeniz fokundan 25’i de Anamur kıyılarında yaşıyor.
ASTIM HASTALARI BURADA ŞİFA BULUYOR
Anamur’da ayrıca astım hastalığına iyi gelen asıl adı Köşeekbükü olan mağarayı da ziyaret ettim. Dünyanın en derin mağaraları içinde yer alan Çukurpınar Mağarası da burada bulunuyor. Astım hastalarının mutlaka ziyaret etmesini tavsiye ederim. Astım mağarası olarak ünlenen mağarayı Türkiye’nin dört bir tarafından hastalar şifa bulmak için geliyor.
ANTİK KENTLE İÇ İÇE BİR PLAJDA YÜZMEK BİRBAŞKA DUYGU
Anamur’a yolunuz düşerse mutlaka antik kent Anemurium’a uğramanızı da tavise ederim. Anamur Gazipaşa karayolunun 7. km’sinden sonra deniz tarafındaki yol sizi Anamur Burnu üzerindeki Anemurium antik kentine götürüyor. Surlarla çevrili Anemurium antik kenti kiliseler, hamamlar, konser salonu, tiyatro ve mezarlık kalıntılarıyla Anadolu’nun en iyi korunmuş nekropol alanını oluşturuyor. Hemen yanıbaşındaki plajda denize girmenin ise keyfine doyum olmuyor. Berrak suyu, tertemiz plajıyla korunmuş tarihi içinde barındıran bu alanda yüzmek insana başka bir huzur veriyor.
İNGİLİZLER ANAMUR’U KEŞFEDECEK
Mersin’in ilçesi olan Anamur’a ulaşım çok kolay. İl merkezine 230 km, Antalya’ya 270km, Kıbrıs’a ise 40 deniz mili uzaklıkta. İstanbul’dan yeni açılan Gazipaşa’ya her gün sefer var. Buradan 45 dakika içinde muz cenneti Anamur’a ulaşabiliyorsunuz. Yakında bir limana sahip olacak Anamur Kıbrıs’a gelen turistleri de buraya çekmeye hazırlanıyor. Anamur Belediye Başkanı Hidayet Kılınç Kıbrıs’ta bulunan İngilizlerin liman açıldıktan sonra Anamur’u keşfedeceklerini ve buradan ayrılamayacaklarını söylüyor. Hali hazırda İngiliz turistlerin bölgeye ilgi gösterdiğini anlatan Kılınç “ limanın açılmasıyla birlikte Anamur hakettiği yabancı turist potansiyelini de yakalayacak” diyor. Anamur’da oteller de hesaplı ve köy kahvaltısı olmazsa olmazları. Konakladığım Rumana oteli tavsiye edebilirim. Kahvaltısında organik köy yumartası servis yapılıyor ve plaja çok yakın. Temiz ve hesaplı oteller arasında Ünlüselek ve Hanzade oteli de tercih edilebilir.
MUZUN HAKKINDA BİLMEDİKLERİMİZ
İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre depresyonda olan hastalar muz yedikten sonra kendilerini daha iyi hissediyor. Bunun sebebi beyne serotoninin salgılaması.
Grip, nezle gibi enfeksiyonlara karşı vücudu koruyor.
Tok tutucu özelliği ile kilo vermeyi kolaylaştıyor.
Beyni güçlendirip, öğrenmeyi kolaylaştırıyor.
Vücut hücrelerinin ömrünü uzatıyor ve enerji veriyor.
Sigarayı bırakmada yardımcı oluyor.
Yine İngitere’de yapılan bir araştırmada sınav dönemi boyunca muz yiyen öğrencilerin sınav sonrası başarılarının daha yüksek olduğu görülmüş. Muzun göz bebeklerini uyarıp öğrencilerin daha iyi öğrenmelerini sağladığı tespit edilmiş.
Paylaş