Paylaş
Yakın geçmişte Dubai yeni fırsatlar ülkesiydi. İlk gittiğimde havaalanı dahi ne kadar lüks bir yer gelmişti. Sonrasında arabalar, yollar, kuleler, cadde ve mağazalar o zamana kadar resimler dışında hiç görmediğim pahalı ve ulaşılmaz bir elmas gibi ışıldıyordu. Büyük ve haşmetliydi her şey. Bununla birlikte mevsim yaz olduğundan hava çok sıcaktı ve dışarıda uzun süre durulmuyordu. İnsan şaşırıyor devasa büyüklükte bir çöl üzerinde nasıl da modern bir şehir inşa edilmişti. Dubai, Birleşik Arap Emirliklerinin en bilinen, şimdi çok daha gelişmiş ve büyümüş bir şehri olmasına rağmen, Katar yıldızı daha da parlak ve sürekli gündemde olan bir ülke haline gelmiş. Gün geçmiyor ki, haber yapılmasın. Ülke çok küçük ama haberciler sürekli peşinde.
Havaalanı yolu her ne kadar modern yapılsa da çöl esintisi gelmemesi mümkün değil. THY uçağı Katar’a gece uçuşu yaptığından oraya sabahın çok erken saatlerinde varılıyor. Tabii ki biz vardığımızda check in vakti olarak çok erkendi ve resepsiyondaki görevli bir süre dinlenip beklememizi rica etti. Bizim gözlerimizden öyle uyku akıyordu ki, lobinin en uzağındaki gözümüze kestirdiğimiz rahat koltuklara kıvrılıvermişken kendimden geçme halini şu ses bozmuştu. “Kadınlar burada uyumak yasak. Odanız da giriş için hazır”
Homurdanarak doğrulduğumu hatırlıyorum öyle de güzel uyuyordum ki… Nerede olduğumu çözmek için biraz zaman geçti. Sersem gibiydim. Uyandırmasa öğlene kadar böyle gidecekti. Ama malum zaman az ve yapacak çok iş var bir an önce kendimize gelmemiz lazımdı, işlemleri halledip otel odasına çıktık. Oda gayet büyük ve konforlu olmasına rağmen ilk dakikada su ısıtma makinası, havalandırma gibi konularda sorun çıktığı için teknik servis çağrıldı. Teknik servisin pek usta olduğu söylenemezdi. Bir süre uğraştılar ama tamir edemediler.
Biraz istirahat edip şehri dolaşmak için dışarı çıktık. Otelimiz bizim Kapalıçarşı’ya benzeyen eski şehre yakın olduğundan şanslıydık ama şehrin modern kısmı ise suyun öteki tarafındaydı. Masmavi bir denizin üzerinde resim gibi yerleştirilmiş tekne görüntüleriyle şehir sanki ikiye bölünmüştü. Biz, denizin diğer yakasındaki modern bina ve kulelerin olduğu merkezin tam karşısındaydık. Uzaktan bakılan bu görselliğin gündüzü de gecesi de bir başka çekicilikteydi. Hele gece vakti çok değerli bir mücevher gibi ışıldayan bu iki yaka arasında yapılan yürüyüş tadına doyulmaz görünüyor.
Geniş ve yeşil parkların olduğu cadde eşliğinde keyifli bir yürüyüş alanı yapmışlar deniz kenarında. Bu caddelerde isteyen spor yapıyor isteyen piknik ya da sanat yapıyor. Farklı kültür sentezi gibi bir yer, Katar. Yerli halkın ortalıkta görünmediğini söyledi oradaki tüccarlar. Dışarıdakiler ya farklı ülkelerden gelen yabancılar ya da turistler. Ülke yelpazesi ise çok çeşitli... Hemen hemen dünyanın her diyarından çalışmaya gelmişler. Türklerin sayısı da hiç az değilmiş. Burada şube açan, uluslararası iş yapan veya burada Katar ortaklı kurulan birçok Türk şirketi ve çalışanları olduğu bilgisini aldım.
Çünkü gelir seviyesinin epey yukarıda olduğu görülüyor. Yoksa insanlar neden ülkesinden, ailesinden uzağa çalışmaya gelir. Çoğu tek başına gelmiş ailesini getirmemiş. Doğrusunu söylemek gerekirse sadece para kazanmak için gelmişler, pek mutlu oldukları söylenemez.
Ülke bir kere son derece tozlu ve havasız. Dışarıda uzun süre keyifle kalmak zor görünüyor. Genelde ulaşım olarak taksi veya Uber hizmeti tercih edilmekte ki, Uber daha profesyonel olabilir zira deneyimlediğim taksi sürücüleri cadde ve sokakları bilmiyordu bana sordular bilip bilmediğimi. O an şaka yapıyor zannettim ama maalesef doğru çıktı. Hedef adresi birkaç kez dolandıktan sonra tesadüfen bulduk ve her an pes etme pozisyonuna geçtim. Adresi bulamamak taksi sürücüsünün pek umurunda olmadığı gibi çalışmaya da niyeti yoktu. Sanki zoraki çalışıyordu. Buna karşılık taksi bulma da ayrı bir sorun. Hadi buldunuz diyelim, bir turist için beklenen yeni sorun taksiciyle iletişim kurabilecek misiniz?
Kültürün bu tarafı özellikle benim yapıma çok ters olduğunu söyleyebilirim. Taksi ücretini verirken çok rahatsız oldum zira hiç hak etmedi. Üstelik boş yere dolaştırdığından ötürü şikâyet etmeye karar vermiştim. Yani ister Katar ister başka ülke aslında şikâyet konuları çok benziyor. Bir daha da havaalanına gidiş dışında orada taksiye binmemeye yemin ettim. Yürüyerek gezmeye devam ettik. Daha verimliydi!
Öte yandan, suyun diğer yanındaki modern tarafı bir rüya gibi. Uzaktan görünen bu yeni şehir özellikle masmavi deniz ve teknelerin etkisiyle daha da çekici bir görsellikte. Fotoğrafçıların uzun soluklu çalıştığı bir çekim alanı. Gündüzü de gecesi de tüm renkli ışıltısıyla büyüleyici. Saatlerce çekim yapılsa dahi asla sıkılmayacak renklilikte ve harekette olan bir bölge.
Oradaki kültürle ilgili gözlemler daha da netleşiyor. Dışarıda daha ziyade turist ve yabancı çalışıyor, geziyor veya alışveriş yapıyor. Yerli halkı gördüğümüzü sanmıyorum. Tabii ki çok varlıklı olduklarından belki de belirli mekânlarda yaşıyorlar ve çalışıyorlar. Mağaza ve ticaret ofislerinden görüldüğü kadarıyla burada alım gücü epey yüksekte olmalı ki dünyanın tanınmış markalarının en pahalı ürünlerini cadde dükkânlarından görmek mümkün. Mağazalar da son derece dekoratif ve pahalı döşenmiş. Lüksün ise belli bir standardı olmadığını gösteren örnekler müşterinin imkânına göre siparişi üretiyorlar. Sınırsız bir imkânın olması nasıl bir şey acaba? Her istediğini parasını düşünmeden sahip olan mutlu olmaz çünkü onun için sıradanlaşmış olduğundan mutluluğu başka ulaşılmaz şeylerde arayabilir? Katar günleri kâh iş kâh alışveriş ve dolaşma ile geçerken buraya özgü bir aktiviteyi yapmadan gitmek olmazdı. Sırada kum safarisi veya onların koyduğu isimle ‘Desert Safari’ var. Dubai’deyken yapmıştım ve inanılmaz keyifli anların yaşandığı bu aktiviteyi bir de burada yaşamak için girişime başladık.
Oradaki büyük otellerden biri ayarladı turumuzu hatta oldukça iyi bir fiyata bakımlı ve lüks bir 4X4 (Land Cruiser) ile çöl safarisi yapacaktık. Bu safarinin sürücüleri özellikle mi seçiliyor bilemedim yine cool ve çılgın bir sürücü ile karşılaştık. Orijini İranlı ama buraya yerleşen konsoloslukta çalışan tipik katarlı görünümünde ve soru sorulduğunda cevap veren biri.
Her safaride olduğu gibi aracımız önce kum tepelerinin bulunduğu ‘Sealine’ bölgesine ulaşıyor burada ciplerin lastik havaları indirilirken kısa bir mola verilir. Bu mola turistlerin ilgisini çekecek şekilde renklendirilerek cay/kahve kek ikramıyla birlikte deve aktiviteleri sunulmakta. Çöl kumlarıyla kaplanan ve uçuşan saçlarınız arkada deve ve kum manzaralarıyla iyi bir kompozisyon yapabilir. Ya da kısa bir süre için deveye binmek de mümkün. Derken mola biter ve safariye geçilir.
Daha sonra kum tepelerinin olduğu inişli çıkışlı çöllerde kendinizi aracın içinde uçmaya bırakabilirsiniz. Sürücünün ustalığına bağlı olarak yaşatılan bu kum kayağı bazen adrenalin dolu bir eğlenceye dönüşebilir. Hatta sürücüler bazen bilerek tehlikeli gibi görünen sürüşler deniyor. Dik bir kum tepesinde önce yan olarak duruyor, bir süre bekliyor sonra tepeden aşağı doğru yan olarak ön camda kumlar şiddetli bir fırtına gibi uçuşarak kayarken göz gözü görmüyor. Bu anı sakin geçirmede sürücü sakinliğinin o kadar etkisi var ki tam çığlık atacakken ona başınız çevrildiğinde her şeyin normal olduğunu hissedip, rahatlıyorsunuz. O rahat, her günkü işini yapıyor. Rutinleşmiş bir aktivite. Ama bizim için farklı. Zaman zaman belli etmesek de nabız yükseliyor. Renk soluyor ama keyifli.
Yine de kısa bir çığlık çok sakinleştirici bir ilaç gibi. İlk düşme başarılı geçti mi tekrar tekrar isteniyor. İyi mi? Adrenalin bağımlısı olmak bu mudur acaba? Koşullar güvenilir olduğu sürece, zevk varsa tehlikeyi yaşamak da güzel. Aslında bazen sınırları zorlamalı insan. Korkusuzca, inatla ama temkinli olmayı da bırakmamalı.
Çöl safarisinde kaç kez tepe düşüşleri yaşadık hatırlamıyorum ama her seferinde bir öncekinden daha zorunu denedik gibi geldi. Her engeli rahatlıkla aşarken aslında bu aracın içinde kısa bir hayat dersi gizliydi. Tepeden kaymalar hep aynı riskte olaydı heyecan geçecekti veya en zordan başlasaydı kolaydan zevk alamayacaktık. Hayat gibiydi bu macera. Küçük engelleri başarıyla geçtikçe daha büyük engelleri görmek istedik.
Ve hep bir adım daha zoru vardı sırada. Fırtınalı kum safarisi günün sonunda yemek ve çay/kahve için suya yakın bir yerde yine mola verdi. Çadır, yer yastıkları, divan ve otantik dekor içinde aldığımız menü ve yöresel tatlardan sonra güneş batmaya başlarken mola yerinden ayrılmıştık. Hava hızla kararıyordu. Artık çölden uzaklaşma zamanı. Şehre doğru giderken geride sadece güneşi bırakmamıştık. Macera ve risk ile dolu bir günün sonunda lidere güven ve ayrıca ekip ruhuyla mücadelenin ilişkisini de bu eğlenceli safaride deneyimlemiştik. Yeni oyun ve rollerle mücadeleye devam o halde. Belki de hayat böyle daha zevkli. Risklerden kaçınmamalı. Çöl yerine başka şey safari yerine başka bir oyun nerede ve her ne koşuldaysa...
Paylaş