Paylaş
Sedef Gedikli bilmediği yerleri keşfetmeyi, az gezilmiş yerlere gitmeyi çok seviyor. Seyahatlerinde en yakın arkadaşı fotoğraf makinesi. Gittiği her ülkede portre fotoğrafları çekiyor.
Kendinizden biraz bahseder misiniz, seyahat etmek sizin için ne ifade ediyor?
İşletme mezunuyum ve 20 yıldır perakende sektöründe çalışıyorum. Reklam ve tanıtım yüksek lisansımı geçen sene gezerken tamamladım. Çalışırken zor, gezerken daha da zor. Sloganım “Dünya evimiz, her kapıyı açıp bakmak lazım.” Benim için hayatın anlamı seyahat... Bilmediğim yerleri keşfetmeyi, az gezilmiş yerlere gitmeyi, sokaklarda kaybolmayı, insanlarla sohbet etmeyi çok seviyorum.
Gezgin olmaya nasıl karar verdiniz?
Bu durum genetik. Annemden geçti. Şu an 65 yaşında ve hangi ülkeleri gezmediğini sayıp “Hadi Sedef” diyor. 18 sene önce beni Güneydoğu’ya götürmüştü. Yaklaşık 20 günde Urfa, Antep ve Mardin’i gezdik. Mardin Postanesi’ne çıkıp Mezopotamya’yı seyrederken takla atan güvercinlerle güneşi batırdığımız gün gezgin olmaya karar verdim. O gün bugündür geziyorum. Yaklaşık 15 senedir fotoğraf çekiyorum. Her deklanşöre bastığımda ve farklı bir hayatı kareye yansıttığımda ruhen yeni bir yeri keşfediyorum.
İlk yurtdışı seyahatiniz nereye oldu?
Bugüne kadar 20 ülke ve 45 şehir gezdim. İlk rotam büyülü Fas’tı. İlk durağım İkinci Hasan Camii oldu. Bu muhteşem yapı Fas’ın eski kralı İkinci Hasan’ın 1989’daki 60’ıncı doğum gününe yetiştirilmek için yoğun çabalar sarf edilerek inşa edilmiş. Önündeki devasa meydanla beraber 105 bin kişinin aynı anda namaz kılabileceği şekilde tasarlanmış. Güneyde yer alan Marakeş’e trenle gittim. Altı saatlik bir yolculuktu ve inanılmaz keyifliydi.
Marakeş’te neler yaptınız?
Marakeş, egzotizm ile modernizmin bir arada bulunduğu şehir. Gündüzleri fal bakıcıları, büyücüler, yılan oynatıcılar, dövmeciler ve daha niceleriyle dolu. Gece olunca meydan portatif bir şekilde kurulan ve her sabah kaldırılan yemek stantlarıyla doluyor. Kebap, karides, salyangoz, salata, ne ararsanız var. Meydanın fotoğrafı özellikle akşamüzeri çekilmeli, ters ışıkta muhteşem gölge oyunları oluşuyor. Surların dışına çıktığınızda ortam hemen değişiyor ve sizi son derece modern bir Batı şehri karşılıyor. Marakeş’i görmeyen ben gezginim dememeli.
En çok hangi ülkeden etkilendiniz?
Hindistan... Renkli, sıcak, esrarengiz, heyecanlı ve bir o kadar da huzur veren bir ülke. Burası beş dinin doğduğu yer. Bunlar Brahmanizm, Budizm, Hinduizm, Jainizm ve Sih dini. Birbirine tamamen zıt fikirler ileri süren bu kadar dinin doğum yeri olması dünyada sadece Hindistan’a ait bir özellik. Amritsar’da Altın Tapınak’a gittim. Tapınağı gece sütle yıkadılar, inanamadım. Jaipur’da Amber Kalesi’nde fillerle dans ettim. Tac Mahal ise inanılmaz güzel. Aşk adına yapılmış bir mabet. Hindistan kesinlikle yaşanmalı!
Hint lezzetleri ve eğlence hayatı nasıldı?
Restoranlar genelde vejetaryen, buna karşılık tavuk ve balık gibi ürünler bulunuyor. Et yemeği sayılacak bu yemekleri bir kenara koyarsak sebze yemekleri çok güzel. Zaten burası baharat cenneti. Aşçılar baharatı öyle ustalıkla kullanıyorlar ki basit sebze yemekleri bile çok lezzetli oluyor. Eğlence denince Hindistan’da bizdeki gibi bir eğlence anlayışı yok. Ortalama bir Hintlinin eğlence ihtiyacı dini festivallerle karşılanıyor. En büyük Hindu eğlenceleri arasında Diwali (Işık) ve Holi (Renk) festivalleri sayılabilir.
Fotoğrafa olan ilgi nasıl başladı?
20’li yaşlarda başladım. İlk günden beri çektiğim her fotoğrafta ağır basan ve kişisel olarak da en sevdiğim portre fotoğrafları oldu. İnsan halini en açık şekilde özetleyen fotoğraflar aslında. Bir bebeğin doğum anından bir insanın ölümüne, yaşanmışlıklardan hüzne birçok duyguyu portre fotoğraflarından izleyebilirsiniz. Portre fotoğrafı çekerken yaşadıklarım tanımsız.
Seyahat etmek size neler kattı?
Tek kelimeyle alabileceğiniz en iyi eğitim. Vizyonu genişleten, iç huzuru dengeleyen ve yeni keşifler üzerinden insanın kendisiyle bağını kuvvetlendiren harika bir aktivite.
Paylaş