Paylaş
Mutluluk iksirini bir eylül akşamı Kopenhag’da buldum desem, inanır mıydınız? Kulağa ilk başta sıra dışı gelse de bu iksir şehre adım attığınız ilk andan itibaren sizi tam anlamıyla ele geçiriyor. Burası dünyanın en mutlu insanlarının yaşadığı yerlerden biri ve bu kesinlikle tesadüf değil. Bir an arkanıza yaslanıp düşünün. Yaşamak istediğiniz şehir nasıl olmalı? Hayal gücünüzün sınırlarını zorlasanız da, yarattığınız şehir hayatı senaryosu gerçeklikle ne kadar uyuşuyor, orası bir soru işareti.. Kopenhaglılar için ise durum biraz farklı: O’nlar her gün güzel bir düş yaşıyor.
İki pedal ve iki tekerlekle yaşanılası şehir
Kopenhag’da modern şehir hayatının hayranlık uyandıran bisiklet kültürü; sarmaşık gibi şehrin her bir yanını sararak Kuzey’in o zinde tutan havasında bir yaşam tarzı haline gelmiş durumda. 2016, bu anlamda Kopenhag’ın yılı! Dünyanın en bisiklet dostu şehrinde sokaklar sabahın ilk ışıklarından itibaren yüzlerce bisikletliyle beraber dolup taşarken, yolda yaya ya da sürücüyseniz bisikletlilere göre azınlıkta kalınca, bir durup bu kadarı da fazla demekten kendinizi alamıyorsunuz.
Üç sihirli kelime var: hızlıca, kolay ve güvenli. Bu üç kelimeyle istediğiniz an istediğiniz yerdesiniz ve bunun için pek bir çaba sarf etmenize gerek kalmıyor, tek derdinizin "bisikletimi nereye park etsem acaba?" olduğu 'bir az çoktur' diyarı burası. Bisiklet, gerçekten de şehrin ta kendisi, DNA’sı ve günlük rutinin her anında; lokal ya da turist olun bu şehri derinlemesine tanımanın, keşfetmenin ve anlamanın tek yolu. Akıllıca ve yenilikçi bir yöntemle kurgulanan şehir düzeni elbette kendiliğinden var olmamış; ardında büyük bir çaba, insanı ve yaşam kalitesini odağına alarak desteklenmiş bir düşünce var, bu düzen her geçen gün daha da güçlendirilen altyapılar ile sağlanmış.
Sokaklarda pek çok bisiklet tipi var. Klasik ya da elektrikli, farklılık arayanlar için de 70’lerde çocuklu aileler için tasarlanan bugün popülerliğini hala koruyan ve favorim olan Christiana tipi bisikletler. Özgürleştirilmiş mimari estetikleri ile şehre çok yakışan ve turistlerin her pedalda aşık olduğu, en çok merak ettiği turuncu şeritli Cykelslangen (Cycle Snake) ve Bryggebroaen bisiklet köprüleri oldukça konforlu ve eğlenceli bir deneyim sunarken, işte tam da o anlarda mutluluk ritimlerini hissediyorsunuz.
Kopenhag keşfine hazırsanız, başlayalım?
Gökyüzünden beliren güzel geometri parçası yeşillere boyanmış ve sanki Danimarkalılar tüm tonlarıyla anlaşma yapmışlar gibi bu yeşil ve mavi gökyüzüyle ahenk içerisinde dans ediyor. Günler boyu eviniz olacak şehir için ilk izlenimler bu pozitiflik bulutu içindeyse yaşantılarınızı içselleştirmeniz bir adım uzaktadır. Kopenhag’ı keşfederken yüksek dozda seretonin salgılamanız dileğiyle! Hem yenilikçi hem de zevkli caddelerinde hiç abartısız içiniz içinize sığmayabilir ve kendinizi şehrin tadını doyasıya çıkarmak için en iyi adresler arayışında bulabilirsiniz. Not edin: ilk işiniz hayatın akışını Sortedam göl kıyısında zamanı bir süreliğine dondurup, "her güne keşke böyle başlasam" diye mırıldanmak olsun ve Kopenhag kartı şehre adımınızı atar atmaz cebinizde yerini alsın.
Rosenborg Kalesi ve Kral’ın Bahçesi
Kopenhag’ın kalbi burada adeta yeşil atıyor. 400 yıllık Rosenborg Kalesini gezdikten sonra Kral’ın Bahçesinde (Kings Garden) çimenlere uzanın, sandviçinizi afiyetle yiyin ve hemen karşısındaki Botanik Bahçesinde yeşillikler arasında yürüyüşünüzü yaptıktan sonra kafesinde kahve içerek güne bir iyi modda başlayın.
Kanal turu ve Nyhavn...
Gammel Strand’dan kalkan botlar ile klasik kanal turunda başkent bir başka güzel görünüyor. Bu tur sırasında Opera binasını, Amalienborg ve Christiansborg Sarayını, Küçük Deniz Kızı’nı görebilirsiniz. Kopenhag’la özdeşleşmiş ünlü liman olan Nyhavn; rengarenk ve sevimli binaları, ahşaptan yapılma tarihi gemileriyle sizi sanki zamanda yolculuğa davet ediyor. Ünlü masal yazarı Hans Christian Andersen’in uzun yıllar boyu bu bölgede yaşamış olması da oldukça ilgi çekiyor. Bu arada, Rajissimo’nun muhteşem dondurmalarından tatmayı es geçmeyin. Nyhavn’da güzel bir akşam yemeği günü sonlandırırken anılarınızı eşsiz kılacaktır.
Tivoli bahçelerinde hepsi bir arada
Dünyanın en eski eğlence parklarından biri olma özelliği taşıyan Tivoli Bahçeleri (1843) huzur dolu bir cennet gibi. Üstelik en heyecanlandıran kısmına daha gelmedik. 1914 yapım en eski tahta Roller Coaster’a binme şansınız hala var. Tivoli, zamanında Andersen’e Bülbül (Nightingale) masalını yazmasına, 50’lerde ve 60’larda ise Walt Disney’e Disneyland için fikir ve ilham veren bir yer olmuş. 30’a yakın aktivite hemen herkese hitap ediyor. Bu eğlence parkında, her şeyi bir yana koyun ve anın tadını çıkarın. Göl kenarında sıralanmış kafelerinde saatlerce sohbet etmeye, egzotik bahçesinde yürürken pamuk şeker yemeye, açık hava gösterilerinde ve konserlerinde mutlu kalabalığa karışmaya, en önemlisi de unutulmaz bir gün geçirmeye hazır olun.
Louisiana Modern Sanat Müzesi
Bir şehre aşık olmak ve şehrin sizde bıraktığı deneyimlerin istilasına açık hale gelmek çok kolay, ama asıl olan dönüş yolunda ne hissettiğinizdir. Kopenhag için bilin ki o aşk tükenmiyor, özellikle de söz konusu olan Louisiana Modern Sanat müzesi ise. Etkileyici koleksiyonlarından, kendine has mimarisine kadar sanatseverler için asla kaçırılmayacak bir adres.
Ajandanızda bulunsun: Ocak ayının 8’ine kadar Alman ressam Daniel Richter’ın hayranlık bırakan ‘Lonely Old Slogans’ sergisi devam edecek. Aynı zamanda Giacometti Galerisi için ayrılan ferah odada, doğayla sanatın birlikte erimesi siz de çok farklı hisler uyandıracak. Şehirden küçük bir kaçamakla, yalnızca otuz dakika mesafede ve rüya gibi bir atmosferde sanatın tadını çıkarabilirsiniz. Emin olun bu müze diğerlerine hiç benzemiyor.
Mahalle kültürü ve Christiana kasabası
Kopenhag’da mahalle kültürü oldukça yaygın. Nereye gidelim sorusu için, kesin bir cevap yok. Çünkü her mahallenin kendine göre bir albenisi var. Dilerseniz Vesterbro’da iç dizayn ve modaya ait izlerin peşinden gidebilir, dilerseniz de Nørrebro mahallesinin dinamik yansıması olan Elmegade ve Jægersborggade caddelerinde her adımda orijinal restoranlar, butikler, seramikçiler, sanat galerileri keşfedebilirsiniz. Christianshavn mahallesine gelirsek, lezzetli sokak yemeklerinin buluşma noktası Papiroen’de sayısız dünya mutfağı arasında seçim yapmakta zorlansanız da öğle yemeğiniz için burası bir numaralı seçeneğiniz olmalı.
Avrupa’nın en uzun yaya yolu olan Strøget caddesi hem alışveriş hem de kahve molası için güzel alternatifler sunuyor. Meydanında bulunan Leylek Çeşmesi’nin hemen yanı başında, kuş cıvıltıları içerisinde girdiğiniz küçük bir avluda bulunan Royal Smushi Coffee’de Danimarka’nın ünlü açık sandviçi olan smørrebrød’den deneyin, Ostergade’de Illum alışveriş merkezinin en üst katında bulunan Original Coffee’de kitabınızın sayfalarında kaybolun ya da ilk kez Danimarka’da açılan ve İskandinav ülkelerinde yerini alan 'Joe & The Juice’de meyve suyu, smoothie içerek gün içinde biraz olsun soluklanın.
Kopenhag denince akla ilk gelen Christiana; özgür şehir olarak anılan, alternatifliğin İskandinav tonlarını 1971’den bugüne gelen hikâyesiyle daha çok hissettiren, başka bir dünyanın varlığını işaret eden acayip bir kasaba. Bisikletinizden indiğiniz anda, yaklaşık 1000 yerlinin otonom sürdükleri yaşam stillerinden kesitler izlemeye başlıyorsunuz. Burada ‘araba yok, foto yok ve çok büyük ihtimal stres yok... Graffitiler ise her yerde...
Paylaş