Paylaş
Phuket, düzenli bir şekilde gezginlere göre ayarlanmış huzurlu bir ada. Neden bizim ünlüler oraya yerleşiyor gidince anladım. Dünyada böyle bir yer varken çok da düşünmeye gerek yokmuş. Al bavulu, biraz da para, ne de olsa çok pahalı değil atla git yaşa. Oraya gitmeden Phuket’in bütün ünlü rotalarına biletleri orada yaşayan bir Türk arkadaş sayesinde aldım. Daha doğrusu ben biletler için gerekli miktarı göndermeden hiç tanımadığı biri için almış oldu. Otele varınca da biletleri getirdi. Acenta gezmek zorunda kalmadan tüm tur biletleri hazır oldu. Phuket’de oteller konusunda hayal kırıklığına uğramak çok zor. Çok düşük fiyata iyi bir otelde rahatlıkla kalınabilir. Bol aktiviteli , turkuvaz rengi denizde ‘Kayıp Balık Nemo’daki meşhur ‘Just keep swimming’ mısraları tekrarlayan tur rehberimizle birlikte bol eğlenceli anlar yaşadım.
Leonardo Di Caprio’nun peşinde Phi Phi Adaları
İlk gün Phi phi adalarına gittim. Tabi ki sebebi Leonardo Di Caprio’nun başrolünde oynadığı ‘The Beach’ filmi ve ‘Maya Bay’. Ah bir de çok kalabalık olmasa... Oraya varmak bir saate yakın sürüyor hızlı feribotla istersen daha ucuza daha uzun süren tur da seçebilirsiniz. Oraya giderken deniz üzerinde kurulmuş ‘Ko Panyi’ köyüne de uğruyorsunuz. Köy Endonezya balıkçıları tarafından kurulmuş Müslüman bir köy. 360 aileden oluşuyor. Denizin üzerinde kurulmasına rağmen bakkalı, okulu, futbol sahası ve camisi var. 1986 FIFA Dünya Kupası'ndan esinlenen çocuklar, ahşaptan kendilerine futbol sahası yapmış. Bir turnuvada yarı finale kaldıktan sonra çocukların ilgisi daha çok artıyor. 2011 itibarıyla, Panyee FC, Güney Tayland'daki en başarılı gençlik futbol kulüplerinden biri olmuş. Takımın hikâyesi 2011’de bir reklam filminde anlatılmış.
Köyün geliri neredeyse gezginlere bağlı. Gezginler okula bağış yapıyor, çocuklardan hediyelik eşya alıyorlar. Çocuklar ne yazık ki, biraz çekingen sürekli senden bir şeyler almanı kolaylıkla söyleyebiliyorlar. Ama onları sevmek öpmek isteyince çok da pas vermiyorlar. Uzun bir yolculuk, muhteşem deniz ve keşifler sonrası tüm yorgunluğunla akşam otele varıyorsunuz.
James Bond Adası’nda kano ve dalış macerası
İkinci gün ‘James Bond Adası’nı keşif için koyuluyorum yollara. Yine uçsuz bucaksız turkuvaz.. .Bu tura kano ve dalış keyfi de dahil. Rengârenk balıklara da merhaba demeden olmaz. Dalış ve kano keyfinden sonra adaya ulaşılıyor. Manzara o kadar eşsiz bucaksız ki, o kalabalıkta herkesin ilk amacı en güzel fotoğrafı çekebilmek . Hintli gezginlerle beraber hemen havaya girip ilk pozlarımızı vermiş olduk. Turistler için James Bond olarak bilinen adanın asıl ismi ‘Ko Khao Phing Kan’. Tay dilinde Khao Phing Kan ‘Birbirine yaslanmış tepeler’ anlamına geliyor. Zaten manzarayı eşsiz kılan da turkuvazla bütünleşen tepeler.
Phuket’de doğayla aranızdaki bağın kopması imkânsız. Kollarını açıp güneşi, renkleri, huzuru kucaklamak istiyor insan. Suların kahkahası tepelere yayılıyor. Doğa karşılıksız ve sonsuz bir huzur sunuyor. Doğaya doyduktan sonra benim ilk defa Tayland’da karşılaştığım ‘Phuket Trickeye Museum’a doğru yol alma vakti gelmişti. Hiçbir müze bu kadar eğlenceli olmaz.
Müzenin kapısında iki şeker görevli karşılıyor ve başlıyor eğlence. Zaten onların yönlendirmesi ve fotoğrafların nasıl çekilmesiyle ilgili yardımları olmasa bu kadar eğlenceli olmayabilir. Müze sizin de fotoğraflara dahil olabileceğiniz, sanki siz de resmin bir parçasıymışsınız izlenimi yaratan resimlerle donatılmış. İstediğinize dahil olabiliyorsunuz. Amacına ulaşabilmek için doğru yerde durmalısınız. Kısa ve eğlenceli bir film çekiyormuş gibi hayal edebilirsiniz. Ben Mona Lisa’dan başladım. Müzeden sonra kaplan tapınakları, fillerle gezme, trekking gibi onlarca aktivite de değerlendirilebilir. Eğer 2017 gezi rotalarını planlamaya başladıysanız tam mevsimi Phuket için. En doğru ayları ocak ve şubat...
Paylaş