Paylaş
Küba'ya, Paris aktarmalı uzun bir uçak yolculuğu sonrasında vardık. Ülkenin bizi pek de hoş karşıladığını söyleyemeyeceğim. Bavullarımızı alıp gümrükten geçmemiz neredeyse üç saati buldu. Ardından da yelkenlimizin bizi beklediği limana doğru otobüsümüzle zorlu bir yolculuk daha yaptık. Ancak, limana varışımızla birlikte yelkenlimizde bizi karşılayan güler yüzlü tekne personeli ve leziz kokteyllerimiz tüm yorgunluğumuzu aldı.
Küba’nın efsanevi geçmişi
Küba, devrim aşkıyla yanıp tutuşan pek çok kahramanı ve askeri, sinesinde barındırmış. Az gelişmiş bu küçük ülke, dünyanın büyüklerine kafa tutmuş. En önemlisi, hayran olunası kahramanlık öyküleriyle ayakta kalmayı başarmış. Castro'nun üstün zekası ve Che'nin muazzam askeri yetenekleri elbette etkili olmuş. Ancak bu işler, asıl gönül işi bence. O yüzden başarılı olmuşlar. Bir zamanlar adanın tek sakinleri yerlilermiş. Kolomb’un adaya ayak basmasıyla ülkenin kaderi değişmiş. Yerli 'Taino' halkı yok olmuş. Önce İspanyollar, sonra İngilizler adaya el atmış ve köle ticareti inanılmaz boyutlara ulaşmış. On Yıl Savaşı’nda ülke yerle bir olmuş. 1900’lü yıllara yaklaşırken ise, ABD egemenliği başlamış.
1959 devrimine dek pek çok mücadele verilmiş. Sonunda yazgı değişmiş… Devrim gerçekleşmiş evet ama ülkede zaman da durmuş. O günden bu güne pek az şey değişmiş. Bizim de gördüğümüz tüm binalar bunu yansıtıyordu. Hepsi bakımsızdı. Cam ve çerçeve yoktu. Sanki bir zaman makinesine girmiş ve 70 yıl geriye gitmiştik. Devrim henüz gerçekleşmiş, sokaklara Che grafitileri yeni yapılmış gibiydi. 1950’lerin Amerikan arabaları zaten her yerdeydi. Bir biz yabancı, bir biz zaman dışıydık. Evlerin verandalarını süsleyen sallanan sandalyeler de, adeta bir film setinden fırlamıştı.
Kendine özgü bir ülke
Dünyanın hiçbir köşesinde rast gelemeyeceğiniz bir esnekliğe sahip. Buna da 'Küba Zamanı' diyorlar. Hani bizim ülkemizin ''bugün git, yarın gel'' rahatlığı vardır ya, işte orada da bu zaman kavramı var. Ülkede telaşa gerek yok. Her şey onların istediği anda yapılıyor ya da hiç yapılmıyor. Beklentilerinizi olabildiğince düşürmenizi öneririm. Yoksa bu güzelim ülke, sizde baştan sona bir hayal kırıklığı olabilir. Bazı konularda katı kurallara sahipler. Mesela Küba'da hiçbir devlet büyüğü hakkında bilgi edinemiyorsunuz. Çünkü bu yasak. Bizdeki gibi paparazziler, magazin basını da yok. Kendi hallerinde yaşayan, kendilerine özgü kuralları olan insanların yurdu burası.
Ülkede internet de yok! Bazı oteller, internet erişimi için kart satıyor fakat bağlantı hızı ve kalitesi çok düşük. Kendi hattınızın sunduğu 3G imkanını da kullanmayın derim, zira gelecek olan fatura epeyce kabarık olacaktır. Sadece birkaç mesaj indirmek ya da sosyal medyaya şöyle bir göz atmak bile, bize yüzlerce liraya mal oldu. Bunu tarafımıza ileten ilk fatura bilgilendirme mesajından sonra, iyisi mi teknolojiden biraz arınalım diyerek telefonlarımızı kapattık.
Herkes okuryazar
Resmi rakamlara göre, okuryazarlık oranı yüzde 99.8. Hal böyle olunca okuyan minik yüreklere bir katkıda bulunması da bizden olsun diyerek düştük yollara. Küba'da okul ziyaretleri bir gelenek. Çocuklara kalem, silgi ve çeşitli kırtasiye malzemeleri hediye etmek de. Bazı misafirler yanlarında şeker ve çikolata getirmişti. Biliyorsunuz bu da bizde bir gelenek... Ancak Küba'da pek sıcak karşılanmıyor. Çocuklar midelerini bozarsa diye bu tür hediyelerin verilmesini öğrenmenler kabul etmiyor.
Puro almak isteyenler için sınır 100 adet
Başta puro ve rom olmak üzere, minyatür Amerikan arabaları, müzik CD'leri ve Kübalı erkeklerin giydiği Guayabera denilen pamuklu gömlekler, sevdiklerinize götürebileceğiniz en anlamlı hediyeler. Che ve Castro magnetleri, tişörtleri ve şapkaları da her yerde! Zaten ülkede bu efsane liderlerin yer almadığı bir vitrin yok gibi. Puro almak isteyenler için sınır 100 adet. Her kutuda 25 adet puro bulunduğundan, kişi başı 4 kutuyu ülkeden çıkarmanız mümkün. Bunun ikisini bavulunuzda, ikisini de el bagajınızda taşımanız gerekiyor.
Gümrükte bir sorunla karşılaşmamak için puro fabrikalarının kendi satış mağazalarından faturalı olan ürünleri satın almanızı öneririm. Ancak bunlar, dışarıda satılan purolardan neredeyse 4-5 kat daha pahalı. Kadınların en fazla ilgisini çeken ürünler ise, ünlü bir balerinin adını taşıyan ve plasenta içeren kremler. Aslında ülkemizde de satışı mevcut fakat buradaki fiyatlar, Küba'dakilere kıyasla fazlasıyla yüksek. Yüzlerce lira vermek istemeyen ve gençleşme arzusunda olan kadınlar, Küba'dan bu kremleri sadece 7-8 euro'ya alabiliyor.
Nerede konaklanılır?
Küba'da oteller hem pahalı hem de çok bakımsız. En iyi otellerinden biri sayılan ve geceliği 400-450 euro olan Hotel Nacional için bile durum aynı. Santa Isabel ve Ernest Hemingway'in de konakladığı Ambos Mundos otelleri, pek çok otele kıyasla daha iyi durumda fakat onlar da tur gruplarına konaklama imkanı vermiyorlar. Bu sebeple, yelkenliyle seyahat edecek olmamız, bizim için bir lütuftu.
Paylaş