Paylaş
17 Şubat 2008 yılında tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan eden Kosova, bu tarihten sonra adeta yeniden doğmuş. Hatta başkent Priştine’de yeniden doğmalarının anıtı olarak kabul edilen ve bağımsızlık günü açılışı yapılan kocaman bir Newborn (yeni doğan) yazısı sergilenmekte... Bir turist olarak Kosova’nın simgesi olan Newborn ile fotoğraf çekilmek olmazsa olmazınız.
Kosova’da 10 bine yakın Türk yaşadığı için Türkçe konuşma oranı çok yüksek zaten savaştan önce Türkçe ve Sırpça resmi diller arasında sayılıyormuş ancak şu an sadece Arnavutça resmi dil olarak kabul ediliyor.
Kosova tam bir öğrenci şehri, genç nüfus çok fazla. İnsanlar yardımsever, Türk olduğunuzu söylemekten çekinmeyin. Bağımsızlıklarını ilan ettiklerinde, Amerika ve Arnavutluk’tan sonra onları tanıyan ülke biz olduğumuz için Türklere karşı ayrı bir sempatileri var. İşsizlik oranı çok fazla hatta Avrupa’da işsizlik oranı en yüksek ülke diyebiliriz. Savaş dolayısıyla gelişemeyen Kosova, gelişebilmek ve yatırımları artırmak amacıyla Kosova’da yatırım yapacak yabancılara 5 senelik vergi muafiyeti çalışmalarına başlanmış.
Yemeklere gelirsek Sırp, Arnavut, Makedon karışımı yani komşu ülkelerden fazlasıyla etkilenmişler, kendilerine özgü pek bir şey yok. Kosova’nın başkenti Priştine olmasına rağmen Prizren turistlerin ilgisini daha çok çekiyor. Kosova’nın mutlaka görülmesi gereken iki şehri olan Priştine ve Prizren için bir gününüzü ayırmanız yeterli. Balkan ülkelerinin genelinde sınır geçişleri kolay olduğundan hafta sonu bir gününü Makedonya’ya ya da Arnavutluğa ayıran gezginler diğer günlerini de buralara kadar gelmişken Kosova’yı da görelim diyerek değerlendiriyor.
Kosova Havaalanına indikten şehir merkezine ulaşmak için pek bir seçeneğiniz yok. Taksi ile gidecekseniz pazarlık yapmayı unutmayınız ve 30 dakikalık yola 20 Euro’dan fazla vermeyiniz. Bu ülkede pazarlık olmazsa olmaz. Bu arada unutmadan Kosova’nın para birimi Euro. Biz Makedonya’ya da geçeceğimiz için araba kiralamayı tercih ettik, hafta sonu için araç kiralama ücreti ortalama 60 Euro. Kiralamadan önce eğer başka bir ülkeye geçecekseniz bunu mutlaka bildirmek ve geçiş için izin belgesi almalısınız.
Priştine’nin ana caddesi Bulevardi Nene Tereza, otelinizi buraya yakın tutmanız sizin yararınıza olacaktır çünkü gezilecek yerlerin tümü bu caddeye yürüme mesafesinde. Biz 4 yıldızlı Hotel Prishtina’yı tercih ettik ve geceliğine iki kişi 60 Euro ödedik.
Boydan boya cafe ve restoranlarla çevrili olan caddede, Kosova’da bir dönem cumhurbaşkanı seçilen İbrahim Rugova’nın heykelinden aynısı Arnavutluğun başkenti Tiran’ın meydanında da bulunan Arnavut kahraman Skender Bey (İskender Bey) heykeline kadar birçok heykel göreceksiniz. Bu cadde girişinde tam köşede bulunan Corner isimli kahve ve tatlı dükkânı sizlere huzur veriyor, bir kahve içmeden geçmeyin derim.
Priştine’de güne meşhur börekçi Furra Prishtina’da kahvaltı ederek başlabilirsiniz, sokağın başına kadar gelen börek kokusu sizi büyüleyecek. Pastaneden çıktıktan sonra hemen karşısında ki Fatih Sultan Mehmet Camiyi ve seneler öncesine ait tipik Kosova evini görmek için ücretsiz Etnografya müzesini gezebilirsiniz. Yol üzerinde tarihi saat kulesi de mevcut. Priştine’de cami sayısı sizleri şaşırtacak cinsten, Müslüman nüfus tahmininizden fazla. Şehrin bir diğer simgesi ise Nene Tereza Katedrali ve ona bitişik Çan kulesi. Katedrali gezdikten sonra 1 Euro vererek asansörle şehrin en yüksek noktasına çıkıp şehri tepeden izleyebilirsiniz.
Priştine’de şık bir restoranda yemek yiyip şarap içmek isterseniz Le Bouchon kesinlikle görülmeye değer. İlginç bir yer arayışındaysanız benimde favori mekânım olan Soma Book Station sabahları sakin bir kütüphane akşamları ise tüm gençlerin akın ettiği İstanbul’u aratmayan eğlence mekanına dönüşüyor, atıştırmalıkları ve kokteylleri efsane söylemeden geçemeyeceğim.
Öğlene kadar Priştine’yi bitirip öğleden sonra 1 saat uzakta ki güzel şehir Prizren’e doğru yol alıyoruz. Bosna Hersek’te Mostar’a gittiyseniz burası size çok tanıdık gelecek çünkü Prizren’in simgesi de Taş Köprü. Öncelikle çarşının içinden 15 dakika yürüme mesafesinde olan Prizren Kalesine çıkıp Prizren manzarasının tadını çıkarın. Kaleden aşağı indikten sonra yol üzerinde Tika’nın restorasyon yaptığı Sinan Paşa Camiyi göreceksiniz. Bistriça Neh’nin kenarında 1967 den beri hizmet veren meşhur restoran Te Syla Alhambra da pleskavice (kaşarlı köfte) yemeden olmaz.
Karnımız doyduğuna göre turumuza kaldığımız yerden devam edebiliriz. Prizren çarşısının tam ortasında bulunan şadırvanı da gördükten sonra çarşının ara sokaklarında kaybolup Ortodoks kilisesini bulabilirsiniz. Çarşıya birazcık uzak ancak yürüme mesafesinde olan açık hava camisi olarak bilinen Namazgah farklı olması açısından görülmeye değer. Müze gezmek isteyenleri ise Arnavut Müzesine alalım. Son olarak Boşnak tatlısı olarak bilinse de Balkanların genelinde popüler olan trileçeyi Prince Coffee Shop’da yerseniz pişman olmazsınız.
Fotoğraflar: Selin UZDİL
Türkiye seyahatini kısa filme dönüştürdü
Paylaş