Paylaş
Ankara ve İstanbul’un tam ortasında parlayan bir ilçe Akçakoca. Parlayan diyorum çünkü bölgenin eski adı ‘parlak şehir’. MÖ 650 yıllarında, Lidyalıların güçlenmesiyle bölge Lidyalıların egemenliği altına giriyor. ‘Dia’ isimli bir kent kuruyorlar. Dia, ‘parlak’ demek. Daha sonra bölgede Bizanslıların egemenliği görülüyor. Poly (şehir) anlamına gelen sözcüğü ekleyerek, şehrin adı ‘Diapolis’ oluyor, yani ‘parlak şehir’.
Deniz, doğa, tarih ve kültürün bir arada bulunduğu Anadolu’nun cennet köşelerinden burası. Zaten coğrafi konumundan dolayı zengin bir bitkisel çeşitliliğe sahip. Kendi topraklarından doğan Melen Çayı Havzası içinde yer alıyor. Geldiğinizde 40 km’lik kumsalda, tertemiz bir deniz ve tane tane kum bulacaksınız. Henüz yaz sezonu açılmadı ama özellikle temmuz ve ağustosta iğne atsanız yere düşmez.
Bölgenin en önemli özelliklerinden biri de tarihine sahip çıkması. Cumhuriyet, Yukarı Mahalle, Hacı Yusuflar ve Orhan Gazi mahalleleri Akçakoca’nın en eski yerleşim yerlerinden. Farklı mimari özellikler taşıyan Akçakoca evleri, geçmişin bugünkü temsilcileri gibiler. Bu evlerde yaşayan insanlar zaman içerisinde değişse de, yaşam biçimlerini değiştirmemişler. Özellikle Yukarı Mahalle’ye çıktığınızda, saksıları dolduran renk renk çiçeklerin süslediği evlerin içinde tarihi yolculuğa çıkacaksınız.
AKÇAKOCA'DA NE YENİR, NEREDE KONAKLANIR?
Yeni başlayan ve devam eden restorasyon çalışmalarıyla Akçakoca oldukça yenilendi. Bölgenin en önemli otellerinin başında Sky Tower ve Otel Akçakoca geliyor. Sabah Akçakoca’ya geldiyseniz Doğa Restaurant’da yöresel kahvaltı kesinlikle yapmalısınız. (0380) 611 47 47
Öğle yemeği için Kamelya Restaurant’da özel mezelerle hazırlanan mezgit balığını mutlaka tatmalısınız. Biraz daha pahalı bir mönü; kalkan balığı olabilir. (0380) 611 30 33
Akşam ise Türkü Evi Cafe & Bar’da canlı müzik eşliğinde tüm yorgunluğunuzu atabilirsiniz. (0380) 611 75 55
Her hafta sonu burada yöresel ürünler pazarı kuruluyor. Pazara vardığınızda mis gibi tarhana ve köy ekmeği kokusu sarıyor dört bir yanı. Sabah sağılıp tezgâhlarda yerini alan süte, peynire ve tereyağına kadar her şey var. Yayık ayranının tadına doyum olmuyor. Mutlaka ‘Sündüzün Yeri’nde ‘mancarlı pide’ yemelisiniz. Kızılca mancarı, ıspanak, pırasa ve pazı gibi birçok sebzenin karışımından yapılan pide, bölgede meşhur. Bir diğer önemli lezzetse gelinlerin ilk geceden sonra dağıttıkları şekerli fındık...
CUMHURİYET DÖNEMİNİN İLK OKULLARINDAN BİRİ AKÇAKOCA'DA...
Pazarın 200 metre yakınında 1928’de Atatürk tarafından yaptırılan Orhan Gazi okulu yer alıyor. Cumhuriyet döneminin ilk okul binalarından. Bu nedenle özel bir anlamı var. Mimari olarak Ankara’daki Meclis Binası’nın kopyası gibi. Bir dönem burada Rıfat Ilgaz öğretmenlik ve halk eğitim müdürlüğü yapmış. O zamanlar ‘Karadeniz’in Kıyıcığında’ romanını yazmış olması, hatta ‘Hababam Sınıfı’ eserinin ilk tohumlarını atmış olma ihtimali okula ayrı bir değer katıyor.
Sizi görenler “Hangi millettensin?” diye sorarsa şaşırmayın. Çünkü Lazı, Çerkesi, Abazası, Kürt’ü iç içe burada. Ne kavga var ne de huzursuzluk... Bölgenin en renkli yerleşim yeri Hemşin Köyü. Köyde ilginç bir cami de yer alıyor. 150 yıla yakın bir geçmişe sahip olan Hemşin Camii... Çantı tekniği (çivisiz ahşap) ile yapılmış. Mihrabı, minberi ve tavan işçiliğiyle oldukça dikkat çekici. Ahşap minareye çıkın... Yemyeşil orman ve rüzgâr sesi sizi büyüleyecek...
Anı Tour’un davetiyle iki buçuk saatlik yolculuğun ardından ulaştığımız Akçakoca’daki son durağımızsa Ceneviz Kalesi oldu. 12’nci yüzyılda Cenevizliler tarafından onarılarak kullanılan kale, moloz taşlarla inşa edilmiş. Doğusunda ve batısında biri mavi bayraklı olmak üzere iki plaj var. Kalenin doğusunda kalan plaj sadece kadınlara özel. Gezi boyunca beni en çok etkileyen yer ‘Fakıllı Mağarası’ oldu. Halen doğanın bıraktığı şekilde korunan 1.5 km uzunluğunda kocaman bir mağara... Yaklaşık 400-500 adım atarak engebeli yollardan mağaranın sonuna kadar gittim. Gördüğüm galeriler, sarkıt ve dikitler gerçekten çok etkileyiciydi.
AKÇAKOCA'DA ADRENALİN: RAFTİNG PARKURU
Bölgenin bir başka özelliği ise doğa sporlarına elverişli olması. Sarp kayalarla kesilmiş sahil boyunca ve şelale güzergâhında doğada yürüyüş yapabilirsiniz. İstanbul’un keşmekeşinden uzakta çıplak ayakla yaprakların üzerine basarak yürüyünce tüm yorgunluğunuzu unutacağınızı garanti ederim. En keyifli aktivite ise Melen Çayı üzerinde yaklaşık 12 km uzunluğundaki rafting parkuru... Şubat-mayıs arası rafting yapılabiliyor. Ortalama üç zorluk derecesi olan parkur, 1.5 saat sürüyor.
Paylaş