Paylaş
şilırmak -adı üzerinde-, Kuzey Anadolu’da çevresine yeşilin bereketini yayan bir nehir. Sivas yakınlarında Kösedağ’ın 2800 metreyi aşan yamaçlarından doğar; 500 km’den fazla yol katettikten sonra, katılan ırmaklarla birlikte getirdiği alüvyonun yarattığı Çarşamba ovasından, geniş bir delta halinde Karadeniz’e dökülür. Yeşilırmak üstünde en eski ve en önemli yerleşim merkezi Amasya’dır. Amasya’da nehir, iki yanı dağlarla kaplı sarp bir vadiden geçtiği için, en görkemli halini alır. Tarihin bilinen ilk coğrafya bilgini Amasyalı Strabon (MÖ 60- MS 24), ünlü eseri Geographika’da doğduğu şehrin konumunu şöyle anlatır: “Benim şehrim, içinden İris Irmağı’nın (Yeşilırmak) aktığı geniş ve derin bir vadide kurulmuştur. İnsan emeği buraya hem şehir ve hem de kale özelliklerini çok iyi sağlamıştır.”
Strabon’un yazdığı gibi, Yeşilırmak çevresi, bu vadide bereketli ve korunaklı konumuyla 5 bin yıldan buyana insanların yerleşmesine ve güvenlikli bir şehir inşa etmesine yol açmış. Şehir, Karadeniz’den, batı ve iç Anadolu’dan doğuya giden yolların zorunlu geçiş güzergâhında olduğu için, çok eski dönemlerden bu yana önem taşımış, sayısız egemenlik mücadelesine sahne olmuş. Romalıların, Pontusluların, Moğolların, Selçukilerin ve Osmanlıların mücadeleleri, bölgenin topraklarında acılı anıların yanısıra, görkemli tarihi eserler de bırakmış.
Amasya, tarihin binlerce yıllık farklı dönemlerinin eser ve kalıntılarını, aynı zeminde ve bir arada sergileyen ender şehirlerden biridir. Yeşilırmak’ın kuzey yamaçlarına bakınca Pontus Kralı Mithridates’in Harşena Kalesi’ni, Helenistik dönemin kaya mezarlarını, Osmanlı şehzadelerinden kalan harem yapısı Kızlar Sarayı’nı ve yalı boyunca uzanan tarihi konakları aynı tablo içinde, bir arada görebilirsiniz. Karşınızda sanki bütün tarih kesitlerini anlatan usta bir sanatçının elinden çıkmış bir ‘patchwork’ var gibidir.
Selfie çeken şehzade
Amasya, stratejik konumu nedeniyle olsa gerek, Anadolu’nun Osmanlı döneminde de ilgi gören ender şehirleri arasındadır. I.Bayezid’den (Yıldırım) başlayarak birçok şehzade burada valilik yapmış, doğu seferlerine giden padişahlar da mutlaka Amasya’ya uğramışlar. Bu nedenle Amasya ‘şehzadeler şehri’ olarak da bilinir. Bu şehzadeler arasında en uzun süre valilik yapan II. Bayezid (Fatih’in oğlu), tahta çıkınca Amasya’da büyük bir cami ve külliye yaptırmış; Sultan Beyazıd Camii halen restorasyonda; ancak külliye içindeki yapıların restorasyonu tamamlanmış ve sanat atölyeleri, aşevi, mutfak müzesi gibi çeşitli işlevlerle kullanılıyor. Külliyenin en ilgi çekici köşelerinden birisi, yaklaşık 100 metrekare alanda sergilenen ‘Amasya maketi’.
Amasya’da, bir gün gezmekle bitiremeyeceğiniz çok sayıda ilgi çekici, tarihi mekân var. 14. Yüzyıl başında İlhanlıların yaptığı bir şifahane olan Sabuncuoğlu Tıp Müzesi bunlardan biri. Fatih döneminin tanınmış bir hekimi olan Sabuncuoğlu Şerafeddin Efendi’nin cerrahi müdahalelerinin minyatürlerle anlatıldığı duvar resimleri ve sergilenen tıp aletleriyle ilgi çekici bir bilim müzesi. Ziyaretinizi tamamladığınızda avludaki sedirlerde oturup, güleryüzlü görevlilerin ikram ettiği çayları keyifle yudumlayarak dinlenebilirsiniz.
Ama yorgunluğunuzu gidermek için asıl kıyı boyunca biraz yürüyüp, ‘özçekim yapan şehzade’ heykelinin yanıbaşında fotoğraf çektikten sonra köprüden karşıya geçmeli ve konaklardan birinde sofraya oturmalısınız. Sakın yemek seçmeye, sipariş vermeye kalkmayın. Amasya mutfağının doğa ve tarih zenginliği içinde oluşan tadları kendiliğinden önünüze gelecek; elması ve kirazının ünüyle bildiğiniz bu yeşil beldenin mutfağının lezzetini de hep damağınızda güzel duygularla anımsayacaksınız.
Kurtuluş mücadelesinin temelleri atıldı
Amasya sadece antik çağlarda ve nihayet Osmanlı döneminde önemli bir şehir değil. Yakın tarihimizde, I. Dünya Savaşı’ndan sonra ülkemizin “Bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş” iken, yeniden özgürlük ve bağımsızlık yoluna çıkışın ilk önemli adımının da atıldığı şehir. Bu açıdan, milli kurtuluş mücadelemizin kutlu ve uğurlu duraklarından biri sayılır. Bildiğiniz gibi, 1919 yılının 19 Mayıs’ında bölge müfettişi olarak Samsun’a gelen Mustafa Kemal, bir hafta Samsun’da, 20 gün Havza’da kaldıktan sonra 12 Haziran’da Amasya’ya ulaşır. 22 Haziran’da Mustafa Kemal ve arkadaşları Amasya Tamimi (Genelgesi) diye bilinen, “Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” cümlesiyle ünlü bildirgeyi burada yayınlar. Bunun üzerine işbirlikçi Istanbul Hükümeti, Mustafa Kemal Paşa’nın resmi sıfat ve görevlerini iptal eder. Böylece, vatanı düşman işgalinden kurtarmak ve yeniden bağımsızlığa kavuşturmak için başlayan milli kurtuluş mücadelesinin temelleri Amasya’da atılmış olur.
Amasya Tamimi’nin yayınlandığı Saraydüzü Kışlası zaman içinde tahrip olmuş, yıkılmış. Cumhuriyete giden yolun bu uğurlu mekânı, 2006’da verilen bir kararla, bu kez ırmağın karşı kıyısında ve mimari aslına uygun olarak yeniden yapıldı. Saraydüzü Kışlası Müzesi, şimdi Amasya’nın en fazla ziyaret edilen müzelerinden biri, belki birincisi olmuş. Müzeyi gezerken Kurtuluş mücadelemizin hangi zorluklar içinde başarıldığının yanısıra, Amasya halkının bu mücadeleye nasıl içten destek olduğunu görmek ve öğrenmek de gerçekten çok etkileyici.
Aşk’olsun değerini bilene
Amasya Arkeoloji Müzesi de zengin. Burada ayrıca Türkiye’nin başka müzelerinde pek örneği olmayan mumya sergisi ve bahçesinde zengin taş eserler var. Amasya’dan Tokat’a doğru yola devam ederken, solunuzdaki kayalarda Ferhad’ın sevgilisi Şirin’e kavuşmak aşkıyla dağları delerek su getirmek için açtığı kanalları görüyorsunuz. Yol çalışmaları bu tarihi kanalları oldukça tahrip etmiş; ama Belediye, Ferhad’la Şirin’in anısına güzel bir park ve sergi alanı yapmış. ‘Ferhad Şirin Parkı’nda durup dinlenirken aşkın gücü üzerinde yeniden düşünmeden edemiyorsunuz. Ferhad, sevdiği Şirin’ine kavuşmak için dağları delmiş. Mustafa Kemal, sevdiği vatanının özgürlük ve bağımsızlığı için yollara düşmüş; “Milletin azim ve kararıyla” bize özgür ve bağımsız bir vatan bırakmış. Aşk’olsun değerini bilene! Aşk’olsun Ferhad’a ve aşk’olsun Mustafa Kemal’e.
Paylaş