Paylaş
Peru
Peru’nun sihri çok katlılığında, değişik kültürlerin çarpıştığı, birbirlerine kenetlendiği medeniyetlerde yatıyor. Kolonyal şehirleri, özel müzeleri, Afrika’dan 16. yüzyılda getirilen zencilerin yaşadıkları vadilerdeki çiftlik evlerini, dünyanın en enteresan ‘Wildlife Preservation’ mekânlarını, antik şehir Cusco ve sihirli vadi Urubamba’yı ve tabii ki meşhur Machu Picchu’yu gezmekle kalmadım…
Direkt olarak Lima sosyal yaşamına girip gece kulüplerini, lokantalarını, pazarlarını, Çin mahallelerini ve plajlarını arşınladım. Ardından ise kısa bir uçak yolculuğu için 3 bin 400 metre irtifadaki güzel kasaba Cusco’ya uçtum. Ertesi gün motorlu trenle insan girmeyen ormanlar arasında sihirli Machu Pichu’yu ziyaret ettim. Unutamadığım bir seyahati tekrarlamak ama bu kez Amazon ormanlarına çıkmak istiyorum.
Dünyanın Dört Bir Köşesinde İndirimli Tatil İçin Tıkla
Varanasi
Unutamadığım ikinci yer; Ölülerin yakıldığı şehir Hindistan’daki Varanasi… Ganga (Ganj) Nehri’nin bir ‘U’ dönüşü yaparak birdenbire kuzeye, dağlara, Şiva’ya doğru akmaya başladığı şehir, Lord Şiva’nın (yok edici tanrı) 5 bin sene evvel kurduğu efsanesine dayanan Benares (Varanasi) dünyanın hâlâ yaşanan en eski şehri. Sanat ve klasik Hint müziğinin doğduğu bu şehirde, kutsal Ganga 100 ml’de 1.5 milyon koli basiliyle dünya şampiyonu (Düşünün Dünya Sağlık örgütü üst sınırı 500, bizim Haliç’te 2 bin 500, Ganga’da 1.5 milyon).
Sabah güneşini Ganga da selamladıktan sonra yakma işlemleri başladı.
Kıyıya yanaşmış teknelerden karınca düzeninde hızla odunları taşıyan üstleri çıplak, renkli şalvarlı yalınayak tipler, bir buçuk metre yüksekliğinde odunlar yığmaya başladılar. Beyaz bezlere sarılmış cesetler birer ikişer erkeklerin omuzlarında nehir kenarına getirildi. Yüzleri açıldı 1.5 milyon koli basiliyle yüzleri yıkandı. İlahiler arasında odun tepeciklerinin üzerine itinayla yerleştirildi.
Nasıl ateşe verildiğini göremedim, el çabukluğuyla ölülerin gözlerindeki retinayı da daha sonra satmak için aldıklarını da göremedim. Ama daha sonra ‘Dokunulmaz’ların külleri karıştırarak muhtemelen unutulmuş bir altın yüzük, bir altın burun halkası veya en azından bir altın diş aradıklarını gördüm. Dokunulmazlar, şimdilerde bu sınıflama yasak olmasına rağmen insan sınıfları arasında en alt tabakadakiler. Yerlerde köpeklerle uyuyorlar. Çoğunun bazı uzuvları eksik ve kesik...
İnsan sınıfları ayırımları çok keskin. En tepede ‘Brahman’lar bunlar din ve bilim adamları daha uzun boylu ve beyaz tenli. Tepede bir de ‘Shastras’lar yani kraliyet ailesi ve yüksek rütbeli askerler var. Bir alt tabaka ‘Vaishyas’ yani tüccarlar. Shudras’lar üçüncü sınıf insan bunlarda genelde çiftçi, servis elemanları ve zanaatkarlar sonra en alt tabakadakiler yani Dokunulmazlar ve Dalits’ler geliyor.
Bu sınıflar hiçbir zaman karışmıyorlar. Burada ise rehberimizin kısa anlık bir açıklaması tüm seyahat boyunca gördüklerimin şokuyla endişelenen yüzümü aydınlattı. Bu sınıfları aşmamın tek yolu ve affı ise ‘aşk’... İki ayrı sınıftan iki kişi birbirlerine âşık olurlarsa birleşmelerine izin veriliyor.
Kosta Rica
New York senelerinde bir ‘Downtown’ barına takılırdık. Adını bile unuttum, hani ‘Friends’ dizisindeki bar tipi bir mekân. Bu matrak bar da New Yorklu ‘cool’ arkadaşlar edinmiştim. Bu tipler devamlı tatile Kosta Rica’ya gidiyorlar ve dönüşte Kosta Rica maceraları anlatılıyor. Hatta bir süre sonra orada bir ev satın aldılar sanırım fotoğraflarını hiç unutamıyorum.
Bir kısmı ağaçların üzerinde bir kısmı ince kumlu ıssız plaja inen bir yamacın üzerinde ahşap ama iri pencereli ve at koşturan cinsinden verandalı bir ev. Çok kez davet ettiler, ama kısmet değilmiş diye bir laf vardır ya… Kosta Rika Güney ve Orta Amerika’nın en güzel beldesiymiş. İnşallah bu sene kısmet olur. Air France uçuşları var elverişli…
Vietnam
Yıllar evvel gençliğimde Paris’te çok değişik bir arkadaşım oldu. Do Thi Anh Tuyet, Kızın adı, ‘Huzurlu ve sakin beyaz kar çiçeği’ demekmiş. Meşhur moda ikonu Yves Saint Laurent’in devamlı ve kadrolu beş top mankeninden biriydi Do Thi. Çocukluğunda Fransız zengin ve asil bir aile tarafından Vietnam’da evlat edinilmiş ve Paris’e gelmiş. Makyajsız ve sahne dışı görseniz, incecik çöp bacaklı, cılız, sessiz adeta görünmeyen bir kız ama podyumda görseniz tanıyamaz ve gözlerinizi de alamazsınız.
Vietnam, Do Thi ve beraber gittiğimiz Vietnam lokantaları sayesinde Paris’te yer etti hayallerimde. Hiç gidemedim, Vietnam’ı da hiç görmedim ve Do Thi’yi de bir daha hiç görmedim. Bu sene kısmet olur mu acaba? Gitmek istediğim tarz: Bir nehir gemisi ‘Adamara’ ile bir hafta.
Paylaş