Paylaş
Sevgili Tekir yeni bir albüm geliyor. Dinleyicilerini nasıl bir albüm bekliyor? Nasıl bir çalışma sürecinden geçiyorsun?
Bizim yaptığımız çoğu çalışma öyle yoğun bir çalışma sürecinden geçmiyor çünkü devamlı yoğun çalıştığımız için o çalıştıklarımızdan yaptığımız bir stok var hali hazırda. Yer yer o stoğa eklemeler yapıyoruz. Eski şarkılarımıza yeniden prodüksiyon yapıyorum, aranje ediyorum ve onları ekliyorum. Onun dışında çoğu zaman demolarımı yayınlıyorum ben. Yani yayınladığım şeylerin hepsi şarkıyı ilk yazdığımda ve ilk kaydettiğimde olan demolar ve vokallerimin de hepsi o ilk demolar, şarkıyı tekrar okumuyorum, tekrar bir şeyler çalmıyorum.
Albümün isminin Karışık Kaset olmasının nedeni de hakikaten karışık. Çünkü albümün içerisinde chillebesk tınılarında tekrar chill, lo-fi alt yapılarının üzerine yaptığım şarkı da, arabesk formatların ağır bastığı şarkılar, akustik bir formatta tasarladığım şarkı da var. Bambaşka benim 2018 yılında kaleme aldığım bir şarkı da var. Hareketli bir şarkı da var Mustafa Ceceli’ye daha önce verdiğim İlla şarkısı. Onu tekrardan kendim yorumladım. Sanırım revize edilen 2-3 aranjeden biri. Diğerleri benim orijinal demolarım. İlla da revize edilen şarkılardan birisi. Böylelikle bir araya getirdim hem eski hem yeni şarkılarımdan. Mesela Yaş Gözümden albümün çıkış şarkısı en taze şarkıdır bu albümde. Genel olarak eski şarkılarım. Albümde 8 şarkı oldu toplamda. Bir de benim mix ve masteringlerimi yapan çok sevgili dostum Onur Ballı ile bir düetimiz var.
Özetleyecek olursam bu albümde yeni yaptığın şarkıların yanı sıra daha öncesinde yaptığın ve heybende duran ve bu albümde yer verdiğin şarkılar da var. Bu çalışmaları birleştirip bir albüm yaptın. Bu fikre nasıl geldin?
Endüstrinin hali malum. İnsanlar artık çabuk tüketim evresine geçtiler. Bu durum beni biraz üzüyor. Single single ilerleyelim kültürü geldi. Kısa süreli şarkılar yapalım ve daha çok stream alalım kültürü geldi. Açıkçası benim yapmış olduğum ilk albümüm de ikinci albümüm de bu albümde de öyle. Bir tane albümüm kaldırıldı. Biraz aslında bu düzene başkaldırı gibi. Benim tek kaygım acaba ömrüm yetecek mi hepsini yayınlamaya. Çünkü bugüne kadar çok ürettik halen de üretiyoruz. Çalıştığım insanlarla da bir araya geldiğimizde konuştuğumuz şey şu: yapalım yayınlayalım ki yenileri gelsin. Aktif bir şekilde üretiyorum. Albüm verelim dedim o zaman çünkü ne kadar çok şarkı verirsek bizim için o kadar daha iyi oluyor bizim üretimimiz daha çok artıyor çünkü şarkılar gidiyor şarkılar geliyor. Şarkı yayınladıkça yeni bir şarkı geliyor. Aslında kendi üretim hızımıza yetişmeye çalışıyoruz. Bunun için de albüm yapmak benim hoşuma gidiyor. Şu da var ben 26 yaşındayım ve bugün belki de yıllardır bu işi yapanlar şu an albüm yapmaya cesaret edemiyorken ben tek başıma prodüksiyonunu üstlendiğim üç albüme imza attım. Bundan sonra da böyle yapacağım. Çok albüm var ve kısa süre içerisinde çok albüm yapabilmek biraz da açıkçası meşakkatli.
Bir meydan okuma mı var?
Kendime meydan okuyorum. Tek meydan okuduğum başından beri kendimim. Bu sektörle hiçbir şekilde madden manen alakam olmadığını düşünüyorum. Endüstri beni sevmez ben endüstriyi sevmem.
Neden?
Çünkü yapılan işlerde bir hakkaniyet göremiyorum. Dürüstlük bizim endüstrimizin işine gelmiyor.
Dürüstlükten kastettiğin nedir?
Aklına ne gelirse söylemek. Kafandan geçenleri bire bir aktarmak. Yalan söyleyememek biraz politik davranamamak. Maddi manevi bir sömürge bekliyorlar kendileri lehine benim aleyhime. Beklediklerini de bana artık dile getiremiyorlar çünkü biliyorlar ki karşı duracağım. Bununla alakalı olarak da bana pek yaklaşamıyorlar açıkçası. Bu yüzden de takdir edersiniz ki kedi ulaşamadığı ciğere mundar der. Aslında bana ulaşmak çok basit ama manen bana ulaşmak çok zor manen samimi olman lazım samimiyet de çağımız maalesef kaldırmıyor. Politik olman bekleniliyor ve ben politik olamıyorum. Aklımdan kalbimden geçen her şeyin bire bir dilime yansımasını istiyorum. Kendim bunu uyguluyorum ve karşımdaki insanlardan da bunu bekliyorum. Böyle olduğu için de sayılı insan vardır çevremde. Çok sevdiğim Serkan Özdemir zaten abim gibidir. Onur Ballı, Osman Altun… benim çevremdeki insanlar. Şükürler olsun ki yollarımız birleşti tevafuk diyelim daha doğrusu. Çok güzel ilerliyoruz birlikte hem müzik yapıyoruz hem bir ekmeği bölüşüyoruz. Ve bundan gayet mutluyuz. Mottom da şudur ben büyük para istemedim hiçbir zaman daima yetecek kadar para ve hak ettiğim parayı istedim. Çok büyük bir hayalim yok en büyük hayalim bir köyde çoban olmak. Bu sistemin içerisinde koyun olmaktansa bir köyde çoban olmayı yeğlerim.
Yaşın çok genç ama ruhun çok şey yaşamış gibi.
Bunu her şeyle erken tanışmama bağlıyorum. Ölümü çok erken tanıdım ben 8 yaşında babamı kaybettim ve gasilhanede bizzat kendim yıkayıp gömdüm. Böyle travmatik bir durumla başladım hayata. Onun öncesinde zaten korkunç şeyler de yaşadım. Hayatımın içerisine belki yirmi tane farklı hayat sığdırdım. Kendimin farklı farklı versiyonlarını sığdırdım. Şu anda da hedefim kendimin en iyi versiyonunu bulup onunla mutlu mesut yaşamak.
Sadece bu yolda kendime kavuşmaya ihtiyacım var kimseyle hiçbir şekilde maddi manevi problemim yok. Tek hedefim kendimim başka hiçbir planım yok. İnsanlar zannediyorlar ki kafamda bir plan bir kariyer hedefi var bir yol var ve ben o haritaya doğru ilerliyorum. Hayır hiçbir planımız programımız yok tamamen aklımıza ne eserse onu yapıyoruz ve İlahi sisteme teslim oluyoruz. Sadece bu mekanik endüstriyel sistemlere teslim olmuyoruz. Onların hepsine sırtımızı dönüp göğsümüz olabildiğince İlahi sisteme açık. İlahi sistem de o akışın içinde bizi olmamız gereken yere götürdüğü için çok da akışa karşı yüzmemeye gayret ediyoruz.
Hikayenin derinliklerine girmişken müzikle nasıl tanıştığına da girelim mi?
Ben babamı kaybettikten sonra İstanbul’a geldik zaruri bir şekilde çünkü İzmir’de pek tutunma şansımız yoktu açıkçası baba tarafı biraz problemli bir kitle. Akrabalar ve oradaki yaşantı bir çocuğun yetişmesi için hiç elverişli değil. Buraya geldikten sonra bizim evimizin yanında bir bağlama kursu vardı. İlk olarak annem teşvik etti. İki yaşımda küçük bir cura almışlar bana. Piyasadaki türküleri evirip söylüyorum. Atıyorum anneannemin ismini koyarak ona bir şarkı yapıyorum. Gül Tükendi Ben Tükendim vardı Kıvırcık Ali’nin ben 2.5 yaşımda elimde oyuncak curayla dedemin ismini söyleyerek Namık tükendi ben tükendim gibisinden küçük küçük eviriyormuşum şarkıları. İstanbul’a geldiğimizde yaklaşık 11-12 yaşlarımda iyice enstrümanlarla haşır neşir olmuştum. O bağlama kursuna döneyim biraz. Bağlama kursunda ben bir ay içerisinde ciddi bir ilerleme sergilediğim için kursa gerek kalmadığını düşünüp çıkıyorum daha sonrasında başka bir enstrümana heves ediyorum mesela kemana heves ediyorum tekrar aynı kursta bir keman hoca
sıyla eğitim görmeye başlıyorum. Yine bir ay içerisinde artık eğitime gerek kalmadığını görüyorum.
Enstrüman konusunda belli ki yeteneklisin
Kendimi keşfettiğim yaşlar aslında. Sonra piyanoya heves ediyorum piyano tamamen kendim öğrendim. Baktım derdimi anlatabilecek kadar zaman içinde enstrümanla anlaşmaya başlamışım. Sonrasında 15 yaşlarıma doğru ufak ufak sözler yazmaya üretmeye meyilli olduğumu kendimde keşfedip o yaşlardan itibaren ilk şarkımı yazıyorum.
Daha sonra ikinci üçüncü derken zaman içerisinde kendi müziğimi bulma yolunda ilerliyorum. Kendi müziğimi bulmam da zaman aldı çünkü çok evrildim. İlk başlarda daha arabesk şarkılar yazardım. Türkü tarzı çok şarkım vardı. Pop yaptım ama şuna vardım bu yolda herhangi bir janraya ait hissedemedim yaptığım müzikte. Ne popçuyum ne arabeskçiyim ne türkücüyüm yani hiçbir şey değil buna kanaat getirdim.
Buna kanaat getirdiğimde ruhum da herhalde ufak ufak adaptasyon süreci yaşamış olacak ki zaman içinde bütün tınıları barındıran, halk müziği, arabesk pop, belki hip hop da olsun birkaç farklı tınıdan bana çok güzel bir sentez yarattı içimde ve daha sonrasında ben bunun adını hiç koymama kararı aldım.
Bana ne tarz müzik yapıyorsun diye hala soruyorlar mesela benim yaptığım müziğin hiçbir tarzı yok demeyi yeğliyorum çünkü eğer bir tarz ismi belirlersem o tarz olmak zorunda kalır ve hayatımda neyin adını koyduysam gitti benden en büyük korkularımdan biri budur. Sevgi dostluk anlamında iş anlamında mesela şu an aktif olarak çalıştığım Dark’n Dark Music ailesiyle bizim zamanında adı konmuş bir sözleşmemiz vardı o dönemler mesela sıkıntılar yaşadık ve ayrılma kararı aldık ama şu an adı konmamış tamamen gönül bağına bağlı bir ilişkimiz var ve gül gibi geçinip gidebiliyoruz. Aynı şirket aynı ben aynı insanlar ama farklı bir ilişki neden çünkü adını koyduğumuz her şey tükeniyor bir şekilde. Ben insanın özgür olduğuna ve en büyük ihtiyacının özgürlük olduğuna kanaat getirdim kendi içimde. O özgürlük kısıtlandığı zaman her iki taraf için de problemler başlıyor. Stres en büyük düşmanım benim. Kendimi bir yere ait hissettiğim zaman çok baskı gördüğüm zaman dayanamayıp oradan kurtulmak ve kaçmak istiyorum. Müziğimde de bu böyle hiçbir yere ait değilim. Tek bir çizgim var o da çizgisizliğim tek bir ismim var o da isimsizliğim tek bir yere aitim o da hiçbir yer.
Bence şu an bu söylediklerinden bir şarkı çıkar
Şarkılar genelde böyle çıkıyor.
Bir de TV programı geçmişin var onu da hatırlayalım mı?
Bir Şarkısın Sen, yaklaşık 14-15 yaşındayım yine annemin teşviki ve annemin video göndermesiyle oldu. Evde çalıp söylerken annem video çekiyor bu videoyu Bir Şarkısın Sen’e gönderiyor. Program beni elemeye çağırıyor. Program ilk yayın döneminde dağılıyor yayınlanmadan. İkinci elemeler olduğunda annem tekrar beni hatırlatıyor ve bu sefer elemelere tekrar gidiyoruz annemle. Yapımcı Burçin Bey beni görüp tanıyor ve diyor bu bizim çocuk zaten elemeden geçirmeye gerek yok direk alıyorlar. Direk aldıktan sonra orda 13 bölüm güzel şeyler oluyor. Orda hepimize birkaç janrada müzik yaptırıyorlar. Sahneyle tanışıyor bir çocuk orda. Bu bence çok güzel bir tecrübe. Bana da sahne anlamında çok şey kattığını düşünüyorum insanlarla diyalog cesaret, özgüven anlamında. Çok genç yaşımda ulusal bir kanaldayım ve ekranlarla tanışmış oldum.
Galiba artık tanınıyorum dinleyici beni biliyor dediğin şarkın hangisiydi?
İlk kırılma Kaybım Var’la gerçekleşti. Biraz geç oldu bizi de şaşırttı bu. Kaybım Var’ı yayınladıktan yaklaşık 7-8 ay sonra fark edildi Kaybım Var. 10 Aralık 2021’de yayınlamışız birinci yılı olacak. Çok benimsendi çok sevildi çünkü anahtar kelime farklılık hiçbir yere bağlı olmamak hiçbir tarza ait olmamak tamamen özgür sentez, birçok tınıyı içinde barındıran ve en önemlisi gönülden dökülen bir iş Kaybım Var. Benim yaptığım bütün şarkılarım gönlümden döküldüğü için bence insanlara bu kadar güzel geçiyor. Neden bu kadar geç fark edildiğini şuna bağlıyorum çok büyük bir gürültü kirliliği var maalesef her yerde farklı şeyler yayınlanıyor sürekli. Bir yayın streaming dönemi bir sirkülasyon var, Kaybım Var’ı insanların kulakları duymadı o kadar gürültü içinde. Daha sonrasında Kaybım Var bir boşluk buldu ve bir çatlaktan sızdı onu ilk bir avuç insan duydu belki de o insanlar dostlarına dinletti ve onlar başkalarına dinletti bu şekilde elden ele taşınarak güzel bir tepeye çıktı Kaybım Var.
Artık sadece müzik yapacağım dediğin karar verdiğin an hangisidir ya da böyle bir kararın var mı?
Çok güzel bir noktaya değindiniz. Şöyle, sahnelerde de çok çaldım enstrümanist olarak birçok isme eşlik ettim ama oralarda da ait hissedemedim kendimi nerde ait hissettiğimi bulmaya çalışıyorum şu anda. Çünkü ben enstrümanist olmak istemedim hiçbir zaman. Ben müzik adamı olmak istedim. Yani müziğin mutfağında üreten ve birçok alanında aktif olan biri olmak istedim. Enstrüman çalmak istedim ama kayıtlarımda çalmak istedim. Bir şeyler üretirken tabiri caizse sos olarak kullanmak istedim. Tamamen hayatımı bir enstrümana adamak istemedim. Bu sebepten kendimi asıl ait hissettiğim an Korkularımdan Manzaralar albümünü yayınladığımız andı. Tam olarak o andı. Serkan Abi ile oturup evet albüm yapıyoruz dediğimiz an sanırım o an. Tamamen karar vermiştim ki o da Şubat 2022. Benim ondan önce kaldırılan bir albümüm var fakat o albümde ben prodüktörlük yapmadığım için müziğin mutfağını ben bitirmediğim için açıkçası evet şimdi başardım diyemedim. Ama mesela Korkularımdan Manzaralar albümü tamamiyle benim ellerimden çıktığı için çok önemlidir. Bu albümle birlikte dedim ki evet şimdi tam anlamıyla müzik yapıyorum ve buraya aitim artık bu yolda ilerleyeceğim dediğim sanırım an o andı.
İlk kaldırılan albümü de İkinci İlk adı altında, bunun ismini ilk defa açıklıyorum böyle bir isim buldum İkinci İlk adı altında inşallah Karışık Kaset’ten sonra tekrardan yayınlanacak.
Neden kaldırıldı bu albüm?
Neden kaldırıldığı hakkında hiçbir fikrim yok, yayınlandığı bütün platformlardan kaldırıldı. En büyük farkı da bu sefer tamamen benim ellerimden çıkacak. Başka kimse produce etmeyecek albümü. Çok yakın zamanda onu da yapıp tekrardan sunacağız insanlara.
O da ayrı bir heyecan olmalı
Çok ayrı bir heyecan isme bakar mısınız İkinci İlk. Zaten albümün ismi birçok şeyi anlatıyor.
Ağlaya Ağlaya hakkında konuşalım biraz. Şarkı çok büyük bir başarı kazandı çok dinleniyor seviliyor ben de bayılıyorum. Ne hissediyorsun bu başarı karşısında bu kadar sevileceğini tahmin etmiş miydin böyle öngörülerin oluyor mu?
Ağlaya Ağlaya Chillebesk’in ve benim kariyerimin en hızlı kana karışan şarkılarından biriydi. Böyle tabir ediyorum. Bazı şarkılar vardır ilk dinlemede hazmedemezsin hemen nüfuz etmez benim için bile öyledir ben yazarım bana bile hemen nüfuz etmez. Bazı şarkılar dinlediğin gibi alır. Ağlaya Ağlaya’nın öyle bir büyüsü vardı çünkü çok basit bir nakarat basit derken daha kolay bir anlatım daha hızlı idrak edebildiğimiz bir anlatım, benim normal flowlarımdan daha yavaş akıcı bir flow, daha akıcı bir lirik. İnsanlar çabucak hazmettikleri için kolay tüketildi ben buna bağlıyorum biraz. Bu kadar çok rağbet görebileceğini tahmin edebilir miydim asla tahmin edemezdim bu kadarını ben de tahmin edemezdim ama bu kadardan bir tık altını tahmin etmiştim. İnsanların çok seveceklerini biliyordum ama bu kadar çok seveceklerini ben de bilmiyordum. Benim için de sürpriz oldu.
Şarkının hikayesini öğrenebilir miyiz bir aşk şarkısı mıdır altında başka anlamlar var mıdır?
En beğendiğin şarkın nedir dese birisi hala cevap veremiyorum o yüzden sadece Ağlaya Ağlaya adına değil bütün şarkılarım adına konuşacağım belli bir formül yok aslında şarkının belli bir açılımı yok ilk zamanlarımda bir kadına çok şarkı yazdım ben yaklaşık 60-70 tane şarkı yazmıştım bir kadına.
O kadının bundan haberi var mıydı?
O kadının bundan haberi vardı işte o kadın tarafından aldatıldım daha sonrasında ben. Aldatıldıktan sonra daha çok yazmaya başladım. Sonra kendimde şunu keşfettim dedim ki evet bir kadına yazıyorum bu şarkıları ama bir kadın nezdinde birçok kadına ve birçok erkeğe de yazıyorum. Bu şarkı kesinlikle bir kadına yazılmadı o zaman diye düşündüm. Daha sonrasında tabi ki de o işler bitti o kadın çoktan tarihe karıştı neler geçti neler oldu benim 60-70 şarkım varken yüzüncü şarkımı yazdım 150-200 oldum belli bir noktadan sonra şarkı yazma işi bende mentaliteye dönüştü. Araba kullanırken çok hesap etmezsin vitesi bire mi attım ikiye mi attım elin otomatik gider, bisiklete binerken de dengeni sağlamakta güçlük çekmezsin çünkü kas hafızan artık almıştır onu benim de zihinsel hafızam mekanizmam şarkı yazmanın mentalitesini çözüp kendi tekniğini geliştirdi. Bu noktada da benim ne bir kadına ne bir aşk hikayesine ne farklı bir konu başlığına ihtiyacım kalmamaya başladı ve birçok insana yaratığa her yere yazabilmeye hitap edebilmeye başladım. Buna bağlı olarak da evet Ağlaya Ağlaya aşk şarkısı da olabilir ama ihanet şarkısı da olabilir.
Kaybım Var’da da o tarz bir çıkış noktası var fakat orda kendi kişisel hayatımı da anlatıyorum “bir yerlerde öksüz kaldım bir yerlerde yetim. Ben sevdanın zenginiyim diğerleri sefil” aslında bir sınıf ayrımını aşkla bağdaştırıp ne kadar farklı bir noktaya değiniyorum orda yani benim yazdığım sözlerin ve şarkıların belli bir türü olmadığı için belli bir hitap noktası yok aslında. Orda da belli bir hedef seçmiyorum. Bir aşkı anlatırken aşkın içine sınıf ayrımını dahil edip anlatabilirim. Toplumsal bir şeyi anlatırken içine aşkı da sokabilirim çünkü bana kalırsa zaten aşk sevgi evrenin ve hayatımızın her yerinde ister istemez var. Ama Ağlaya Ağlaya kalıp itibariyle aşk şarkısı mıdır aşk şarkısıdır. “Seslendim sallamadın” pek ‘iplemedin’ beni diyor. Ben de vazgeçiyorum diyor bir vazgeçiş şarkısı.
Chillebesk türünü açar mısın bu kavram senin için ne anlama geliyor?
Ben kendi ruhumun fazla arabesk koktuğunu ve fazla arabesk yetiştiğini düşünüyorum. Gerek yaşamsal gerek müzikal anlamda çok arabesk beslendim. Hayattan da çok arabesk aldım. Fakat tam olarak arabesk müzik yapıyorum diyemem. Ama geçen hissiyata bakılırsa çok arabesk bir müzik de yapıyor olabilirim. Bu benim için pek bir önem teşkil etmiyor. Ben evde herhangi bir yerde iken arkada hep lo-fi, chillhop altyapılar ya da relax caz piyanolar çalar. Hiç sözlü müzik dinlemiyorum desem yeridir. Kendi demolarımı da sadece yaparken dinliyorum çıktıktan sonra dinlemiyorum. Genelde öyle şeylerle besleniyorum ve bana daha iyi geliyor.
Chillebesk’te de ruhumdaki bu arabesk formatın o dinlediğim chillhop, lo-fi’larla kafamda sentezlenişi ortaya çıkıyor ve alt yapı olarak chillhop, lo-fi daha böyle chill daha hip hop’a yakın bir altyapı var ama üstüne yazdığım sözler ve melodiler biraz daha arabesk. Bu ikisinin sentezlendiği bir EP oldu. Benim genel olarak yaptığım müzikte de ağırlıkla böyle bir şey var. Chillebesk yapıyorum ve chillebesk diye bir şey aslında yok. Ama yine ben chillebeskçiyim değil. Aynı zamanda da sözlerimiz çok çileli şarkılarımız çok çileli böyle de bir yanı var Çilebesk’te aslında. Hem çilebesk hem chillebesk.
Böyle de bir söz oyunu var
Benim çok koyu dinleyicilerim belki algılayabilir diye düşündüm öyle hayal ettim ve bu çok manidar bir isim evet burada yapılan müziğe çok uyuyor. Benim anahtar kelimem hayat mottom farklı evet çok farklı ilk defa ben yaptım ben buldum bana da yakışıyor ama şöyle bir detay var üç beş kişi belki bunu anlayacak oradaki alt metni de anlayacak öyle bir çilebesk esprisi. O kişilerle ben baş başa kalacağım bir yerde.
Bu EP’ki şarkıların remix versiyonları da gelir mi daha yerinde duramayan dinleyiciler için?
Ben bu işleri genelde çok güzel dj arkadaşlarımız var onlara bırakıyorum. Gerek yıllardır bu işi yapan gerek yeni başlamış olan. Hem onların kendi platformlarına katkıda bulunmak adına hem de öyle bir kitle varsa o kitleyi de doyurmak herkese faydalı olmak adına yaptığım bütün şarkıların vokal versiyonlarını yayınladığım günlerde link şeklinde paylaşıyorum ki insanlar rahatlıkla yapsın dinlemek isteyenler de rahatlıkla dinlesin diye.
Bir türkü altyapın var seviyorsun, arabesk de seviyorsun senden bu türlerde coverlar gelir mi?
Neşet Ertaş çok severim. Türkü tarzı bir şey yaparsam bilin ki aile baskısıyla yapmışımdır. Çünkü bu tarz şeyler yapmamı en çok anneannem, teyzem ve annem istiyor. Çok seviyorlar bana çok yakıştırıyorlar türkü söylemeyi. Bir gün mecburen yapacağım. Yaptığım gün bilinsin ki kesinlikle onların direktifiyle yapmışımdır. Ama yapacağım niye yapmayayım ki çünkü müziğin her yerindeyim ve her yerinde olmayı da çok seviyorum.
Paylaş