Paylaş
Fedakar olmak her zaman kötü değildir tabii ki. Aileniz, çocuklarınız ya da yakın arkadaşlarınız için kimi zaman kendinizden ödün vermeniz gerekebilir ve bu sonuçta herkesi mutlu edebilir. Ancak, yeni başladığınız bir ilişkinin içinde kalabilmek ve neredeyse o partneri elinizden kaçırmamak için bambaşka birine dönüşmeyi göze alarak davranmak, uzun vadede hem kendinize güveninizi sorgulatacak hem de karşıdaki kişinin size saygısını kaybetmesine neden olacaktır.
Evet, yazarken, konuşurken söylemesi çok kolay gibi gelebilir ama hiç de öyle değil. Mesela; Bir mekanda, belki bir arkadaş toplantısında ve belki de alışveriş yaparken çok hoşlanabileceğiniz birine rastladınız. Oldu ya, bir de tanıştınız ve devamında görüşmeler başladı. Her iki taraf bu yeni oluşumdan memnun görünüyor. Birbirini tanıma heyecanı da cabası. Fakat, tanırken hafiften farkına varıyorsunuz ki aslında o hiç de romantik bir adam ya da kadın değil. Bir takım beklentileri var ama henüz her şey çok yeni ve şimdilik görmezden gelinebilir değil mi? Mesela erkekse çok kıskanç, sizin eski sevgililerinizin adının ilk harfini bile duymaya tahammülü yok, romantik akşam yemekleri harika sohbetlerle sürmüyor, pek de cömert sayılmaz, hatta sizin kişisel problemlerinizi de umursamıyor. Kadınsa, gözünüzün soldan sağa dönmesinden bile rahatsız oluyor, her buluşmada değilse de iki buluşmadan birinde evlilikten söz ediyor, yolda gördüğü her bebeğe küçük kedi yavrusunu sever gibi tepkiler gösteriyor, nasıl evlerden ve arabalardan hoşlandığını anlatıyor ama bunların tümünde sizinle ilgili gelecek planları da kuruluyor…Böylece ilişkinin bir yılı geçmiş oluyor, siz iki partner olarak eskimeye başlıyorsunuz. Bu eskime ise ilişkinin level atlaması gerekliliğini gösteriyor. İşte bu noktada zayıf olan tarafın kalbinin korkudan deli gibi çarpmasına neden olacak süreç başlıyor. Tavsayan ilişkinin kurbanlarından, yarası ağır olan tüm sıkıntıları sırtlamaya çalışıyor ve devamında kaybetmemek için her şeye razı olan bir kimlikten başka işe yaramaz hale geliyor.
Oysa erkekler de kadınlar da flört etmeyi unuttukları anda rutinin sıkıcılığı içinde karşılarındaki kişiden soğumaya başlıyor.
Erkekleri de işin içine katmakla beraber bu aşamada kadınlar maalesef kaybetme korkusuyla karşısındaki erkeğin tüm merak duygusunu öldürmek pahasına ilişkiye sarılıyor, asılıyor. Bağlı değil, bağımlı hale geliyor. Kaybedilen merakla birlikte tutku, heyecan başka bir ilişkinin beklentisi olarak yavaş yavaş ortamdan uzaklaşıyor.
Maalesef pek çok kadın ilişkiyi kaybetmemek adına kendisine saygısını unutuyor ve asla olmayacak bir mutluluğun hayali ile debelenip duruyor. Kendisine saygısı olmayan ve bir erkeğin uydusu gibi davranın bir kadının hiç bir cazip yanı kalmıyor. Oysa aşk, çok eski bir söylem gibi durmakla birlikte emek vermeden yaşamını sürdürebilecek bir duygu değil. Hatta tahterevalli gibi düşünürsek, aşk dengenin bozulduğu yerden hemen kaçıyor, pat diye olduğu yere oturup kalıyor.
Bu nedenle, ilişkiyi değil kendinizi kaybetmekten korkmayın. Bir erkek size değer vermiyorsa, kötü hissettiriyorsa, siz ona iyi davrandığınız için sizi sevmez ama biraz kötü niyetliyse kullanmaya başlayabilir. İşte bu da bir kadının tüm hayatını mahvedebilecek bir durum. Çünkü, kullanmak aslında her türlü kötüye kullanımı içeren bir gerçeklik hali. Bu nedenle kendinize saygınızı kaybetmeden önce lütfen, klasik olarak tekrarlanan o ipin ucunu bırakma söylemini hatırlayayım. Bırakmak bazen iyidir. Sırtınızı dayadığınız yer güçsüzse, düştüğünüzde canınız acısa bile ilişkinin gerçekliğini görmeniz açısından paha biçilmez bir deneyim olacaktır.
Hayat dengesini kaybeden her şeyi doğal yollarla yıkıp yok eder. Tıpkı depremlerde olduğu gibi yıkılanın yerine doğa daha sağlam olanı her zaman bize sunar.
FÜSUN SAKA
Paylaş