Paylaş
Birileri kavga ederken birileri hayat kurtarıyor. Zengin olanlar varken sokakta yatanlar görülüyor. Hayvanları besleyen eller de var, ağaçları kesen de. İyiyle kötü, güzelle çirkin, siyahla beyaz iç içe. Yıllardır hep birlikte yaşamaya çalışıyoruz bu dünya denen gezegenin üzerinde.
Şiir gibi oldu değil mi? Bence de. Birkaç cümleyle bütün insanlık tarihini özetleyiverdim. İnsan uzun süre evde oturunca böyle oluyor herhalde. Yalnızlık insanı düşündürüyor, bazılarına da yazdırıyor. Ben o yazanlardanım. Yanınızda kimse yokken sohbet etmek gibi, kendi kendine konuşmak gibi, bir nevi deli gibi aslında.
Yok canım! Henüz aklım başımda, merak etmeyin. Bilinçli bir delilik benimkisi... Bir de birilerine bir faydam dokunsun diye. Belki herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde bir kişi yazılarımdan birini okur ve farkında olmadan onun hayatına dokunmuş olurum. Neden olmasın? Kim bilir belki bir farkındalık oluşur ya da yaşadığımız benzer şeyler vardır ve kendini yalnız hissetmez. En azından bir şeyler paylaşmış olurum o yazılarımı okuyan, hiç tanımadığım arkadaşla.
Tarihe not düşmektir aynı zamanda yazmak. Var olabilmektir. Terapidir, en güzeli de bu, kendinizi ifade edersiniz. Yazmak böyle büyülü bir şeydir işte. En azından benim için öyle.
Çocukken yazdığım şeylere bakıyorum da bazen komik geliyor. Çocukmuşum işte, o kadarcık yazabilmişim. Aradan zaman geçiyor, yazmaya devam ediyorum ve yazdıklarım arasında değişimi fark etmeye başlıyorum. İnsan büyüdükçe yazdıklarına da yansıyor, tecrübeler artıyor, gelişiyor. Gelişim için illa iyi şeyler yaşamak gerekmiyor tabi. Kötü deneyimler, başarısızlıklar, yapılan hatalar da insana çok şey katıyor.
Hayatta her şeyi yaşamamız mümkün değil. Bu yüzden insanların tecrübelerini dinlemek ve biyografi okumak öğretici oluyor benim için. Bir gün oturup insanları dinleyin derim ama cevap vermek için değil gerçekten anlamaya çalışarak dinleyin. Öyle çok şeyi fark ediyorsunuz ki… İnsanların göründüğü gibi olmayabileceğini, geçmişte yaşanan kötü bir hadisenin şuanda o kadar da canınızı sıkmayabileceğini, zamanın çabuk geçtiğini ve daha neleri neleri… Bütün bunların yanında bir de başkalarının yaşanmışlıklarını beyninizin bir köşesine not edersiniz, yeri gelince de hayatınızda kullanırsınız. Harika değil mi?
Günlük tutmak da iyi gelir insana. Bugüne kadar yoksa da yarın bir tane defter alın ve yazmaya başlayın. İleride o kadar değerli bir defter haline gelecek ki. Adı günlük diye her gün yazmanız gerekmiyor. Geçirdiğiniz farklı bir günü, gerçekleştirmek istediğiniz hayallerinizi, birine söylemek isteyip de söyleyemediklerinizi, mutlu olduğunuz anları, öfkenizi, içinizden ne geliyorsa yazabilirsiniz. Yazmak insanı hakikaten rahatlatıyor.
Uzun zaman sonra o defteri açıp eski yazdıklarınızı okuduğunuzda ise ‘her şeyin zamanla geçtiğini, aynı kalmadığını’ anlıyorsunuz. ‘O zamanki sorunları atlatmışsın, şimdiki problemlerinle de başa çıkabilirsin’ diyorsun kendine. Hatta bazen eskiden kafana taktığın şeyler komik bile geliyor. Bunun için mi kaygılanmışım diyorsun mesela, buna mı üzülmüşüm… Boşuna üzmeyin kendinizi, hallolur bir şekilde. O anda hallolmasa bile ‘her şeyin bir nedeni ve çözümü vardır’ diye bakmak iyi gelir bana. Herkes kendine iyi gelecek cümleler bulsun. Bazen lazım oluyor.
İster dünyanın en iyi yazarı olmaya karar verin isterseniz de bir kelime bile yazmayın ama mutlaka okuyun. Oyun oynamak, video izlemek, dizileri takip etmek kitaplardan çok daha eğlenceli geliyor olabilir. İnsanlar kişiliğinize ve eğitiminize değil kıyafetinize ve statünüze dikkat edebilir. Popüler olmaya, bilgili olmaktan çok daha fazla önem verilebilir. ‘O kadar yıl okudum, ne kazandırdı bana’ deyip sitem de edebilirsiniz. Haklısınız belki ama önemli olan kazanan tarafta olmak değil, doğru tarafta olmak. Siz okumaya devam edin. İlla ki faydasını göreceksiniz.
Paylaş