Paylaş
Durum gittikçe ciddileşiyor, insanlara hızla bulaşıyor ve pek çok kişi maalesef hayatını kaybediyor. Özellikle yaşlılar, vücut direnci düşük bünyeler ve kronik hastalığı olanlar risk altında olduğu söyleniyor.
Dünyanın içinde bulunduğu bu eşi benzerine az rastlanır ve oldukça zor sürecin anlattığı bazı şeyler olduğunu düşünüyorum.
Bizler evrenin hâkimi değil minicik bir parçasıyız ve doğayla uyum içinde yaşamak zorundayız. Kendi bencilliğimiz ve hırsımız uğruna doğaya zarar vermeyelim artık. Yoksa yine biz zarar görüyoruz.
Dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan küçük bir şey tüm dünyayı etkileyebilir. Bu yüzden bütün herkes tek bir vücut gibi hareket etmelidir.
Çok para kazanmak adına yapılan kocaman binaların, çabuk tüketilen sağlıksız yiyeceklerin, trafikte geçirilen saatlerin, doğadan uzak yaşadığımız hayatların ve çok kalabalık olan şehirlerin yarardan çok zarar getirdiği fark edilmeli. Belki de pek çok kişi köyüne dönmeli veya yeni bir dünya düzeni oluşturulup köy yaşantısı artmalı.
Elleri sık sık su ve sabun ile yıkamak, ortamı havalandırmak, kişisel ve çevre temizliğine önem vermek, iyi uyumak, vücudun ihtiyacı olan besinleri almak, çok kalabalık ortamlar yaratmamak, bulaşıcı hastalığı olanların sağlıklı insanlarla arasındaki mesafeyi korumak gibi pek çok şeyin ‘modern’ hayatlarımızda göz ardı ettiğimiz şeyler olduğu görülmeli.
Deprem, savaş, salgın gibi dönemlerde veya herhangi bir zamanda en kıymetini bilmemiz gereken kişiler onlar: bilim insanları ve sağlık çalışanları. Benim annem de bir sağlıkçı olduğu için çok iyi biliyorum hayattaki en zor mesleklerden biri olduğunu. Ne kadar teşekkür etsen, ne kadar ücret ödesen hakları ödenmez. Yaptıkları bir meslek değil sadece, aynı zamanda çok büyük bir fedakârlık. Bu süreçte de öncelikle onların sağlığına dikkat etmek gerekir. Zira sağlıkçılar ve bilim insanları olmazsa düşünün halimiz ne olur?
Bu dönemde pek çok kişi evlerine kapanmış durumda, dışarı çok az çıkılıyor, yalnız vakit geçiriliyor, birbirine sarılmak ve öpmek azaldı, sevdiklerinden uzak yaşamak zorunda olanlar arttı. Şu birkaç haftalık süreçte bile o kadar iyi anladım ki rahatça ve sağlıklı bir şekilde nefes almanın, özgürce gezebilmenin, sevdiğimiz insanlara sarılabilmenin ne kadar büyük ve güzel bir nimet olduğunu.
Tiyatrolar, sinemalar, camiler, kafeler, okullar, düğün salonları, üniversiteler, bazı iş yerleri geçici olarak kapandı. Teknolojiden sağlığa tekstilden petrol sektörüne kadar birçok alanda dengeler değişiyor. Bütün bu ticaret, para kazanmak, gezip eğlenmek, eğitim almak, gündelik sıkıntılar vs. bir yana, virüs bir yana oldu. Bir kez daha anladım hayattaki en önemli şey sağlıktır, gerisi bir şekilde hallolur gider.
Virüs için bir aşı veya ilaç bilinmiyor ve şuan korku ve belirsizlik içinde devam ediyor hayat. Çünkü konu hakkında bilgi eksikliği var. Ama bazı korunma yöntemlerinin veya yaptığımız küçük de olsa doğru şeylerin, alınan tedbirlerin hayat kurtaracağı bilincinde olmamız gerekiyor. Yani bilim ve bilgi her zaman çok ama çok değerli. Bilimin yolundan ayrılmamak gerekli.
Bu dönemde kıtlıktan çıkmış gibi gereğinden fazla alışveriş yapmamak, çok önemli bir durum olmadıkça hastanelere gitmemek ve dışarı çıkmamak hayati önem taşıyor. Bunun bilincinde olmalı herkes. Mümkün olduğunca dışarı çıkmayın, kalabalık ortamlarda bulunmayın deniliyor, söylenenlere kulak verilmeli. Zira birimizin yaptığı bir ihmalin bedelini hepimiz ödeyebiliriz.
İnanıyorum ki bu zor süreç hep birlikte, tek yürek olarak, bilinçli bir şekilde ve bilimin yardımıyla atlatılacak ve inanıyorum ki yine eskisi gibi sağlıklı nefes alacağız, rahatça gezeceğiz ve birbirimize sarılabileceğiz. Çok karanlık günlerden geçiyoruz ama hayat sevincinizi yüksek tutmaya çalışın. Güneş yine doğacak!
Paylaş