Paylaş
Pandemiyle birlikte herkes ellerini defalarca yıkamak zorunda kalırken, özellikle temizlik-titizlik takıntısı olan kişilerde durum çok daha rahatsız edici boyutlara ulaştı. Genel olarak enfeksiyon kapma korkusu ve virüsten korunmak için el yıkamaya yapılan vurgu nedeniyle bu kişilerde obsesif kompulsif bozukluk belirtilerinde artıştan bahsedebiliriz. Çünkü televizyon, radyo ve sosyal medyadaki sürekli felaket haberleri ve hijyen ipuçları bu kişiler için daha stresli durumların ortaya çıkmasına ve daha ağır ilaç tedavilerinin yapılmasına yol açtı.
Obsesif kompulsif bozukluk ve temizlik-titizlik takıntısı
“Takıntı hastalığı” olarak da bilinen obsesif kompulsif bozukluk (OKB) bireyleri döngüsel olan düşünce ve davranışlara hapseder. “Obsesyon” (saplantı veya takıntı) adı verilen takıntılı düşünce, fikir ve dürtüler ile “kompulsiyon” (zorlantılı davranışlar) adı verilen yineleyici davranışlar ve zihinsel eylemlerden oluşan ruhsal bir sıkıntıdır. Bu nedenle obsesif kompulsif bozukluk bir anksiyete bozukluğudur. Yani aşırı temizlik, düzenlilik, simetriye önem verme, kapıyı-ocağı kontrol etme gibi çeşitli davranışlar ve düşüncelerin, kişinin kendisiyle ve çevresiyle ilişkisini bozması derecesine varmasına obsesif kompulsif bozukluk denir.
OKB’nin yaygın olarak görülen türleri, temizlik ve titizlik, simetri-düzen, şüphe-kontrol, saldırganlık veya zarar verme, sayma, biriktirme, dokunma, dini, cinsel, batıl takıntılardır. En çok görülen OKB türü ise temizlik ve titizlik takıntısıdır. Bu kişiler, hastalık kapacağı düşüncesiyle sürekli olarak elini yıkama ihtiyacı hissederler. Aslında dokundukları her şeyden mikrop bulaşacağı düşünceleriyle boğuşup dururlar. Bu nedenle, kişi önce ellerini sürekli yıkamaya başlar ve ilerleyen zamanlarda, eğer tedavi edilmezse, kapıları mendillerle ya da dirseği ile açmaya devam eder ve bir zaman sonra telefon kullanamaz ve para tutamaz hale gelebilir. Bu davranış bozukluklarını çevresinden de beklemeye başlayan kişi, evine gelenlerin banyoya gidip temizlenmesini bile isteyebilir. Bunun ileri boyutunda olan kişi hastalık kaptığı şüphesi ile sürekli olarak doktor kontrollerine gider ve kan testleri yaptırmaya başlar.
Sonuçların negatif olduğunu görmek ikna edici olmayacağı gibi sağlık kontrollerini sıklaştırmaya başlar. Temizlik-titizlik takıntısı olan kişiler genellikle mikropların, kirin, tükürüğün, nefesin, idrarın, dışkının üzerlerine bulaşmasından korkarlar. Ancak bu korkularının “mantıksız” olduğunun farkındadırlar ama döngüden kurtulamazlar. Saatlerce kendilerini veya vücutlarının bir kısmını yıkayarak, kendilerini korktukları şeyin “bulaşmasından” korumaya çalışırlar. Kendilerine bir şey bulaştıracağını düşündükleri her şeyden kaçarlar, çevrelerindeki her şeyin “kirli ve pis” olduğunu düşünürler. Temizlenmediği kaygısıyla saatlerce ve tekrar tekrar ev temizliği yaparlar. Temizlik-titizlik takıntısının diğer takıntılardan farkı hem kültürel hem de hijyen yönünden daha ikna edici olmasıdır.
Obsesyon ve kompulsiyon nedir?
İrade dışı gelen, kişiyi tedirgin eden veya sıkıntı veren, bilinçli bir çaba ile kovulamayan yineleyici düşünceler olan “obsesyon”, yani takıntı kişinin zihnine girmesine engel olamadığı, zihninden uzaklaştıramadığı düşünce, fikir ve dürtülerdir. Kişinin isteği dışında gelirler, kişi tarafından mantıkdışı olarak değerlendirilirler ve yoğun sıkıntı ve huzursuzluğa, yani anksiyeteye neden olurlar. Bu nedenle kişi bu düşünce ve dürtülerini bastırmaya veya yok saymaya çalışır veya bunları bir başka düşünce veya hareketle yani “kompulsiyon” (zorlantılı davranış) ile gidermeye çalışır. Çoğu kez obsesif düşünceleri kovmak veya bu düşüncelerin verdiği sıkıntıyı azaltmak için yapılan ve istemeden yinelenen hareketler olan kompulsiyonlar abartılıdır.
Bunlar obsesyonların neden olduğu yoğun sıkıntı ve huzursuzluğu azaltmak ya da ortadan kaldırmak üzere yapılan yineleyici davranış ve zihinsel eylemlerdir. Amaçladıkları şeyle aralarında mantıksal bağlantıları yoktur. Örneğin, tokalaşmakla ellerinin kirlendiğini düşünen bir kişi sürekli ellerini yıkayabilir. Kişinin elleri yıkanmaktan tahriş olmuştur ve ortada bu derece el yıkamayı gerektirecek bir kirlenme de yoktur. Kişi bu davranışları istem dışı sergiler ve kendine sıkıntı yaratır. Dolayısıyla, obsesif kompulsif bozukluk (OKB) tam anlamıyla, kişinin kafasında saplantı haline gelmiş düşüncelerin ve dürtülerin yapılması zorunlu olarak algılanması nedeniyle eyleme dökülmesidir. Amaçları herhangi bir zevk veya mutluluk sağlamak değildir.
Cinsel takıntılar (obsesyonlar)
Cinsel obsesyonlar daha çok kendisini eşcinsellik ve biseksüellik obsesyonu, pedofili gibi sapkın obsesyonlar ensest obsesyonlar, hayvanlarla seks obsesyonları şekline gösterir. Kişinin aklına cinsel görüntüler, cinsel düşünceler ve cinsel sorular gelebilir, ancak cinsel obsesyonlar ve düşünceler kesinlikle istenmeyen düşüncelerdir ve istekle hayal edilen cinsel fantezilerden farklıdır. Cinsel fantezilerde insan hayal ettiği cinsel senaryolardan haz duyar ve mutlu olur, cinsel fantezilerini gerçekleştirmek ister. Cinsel obsesyonlarda ise kişi cinsellik içeren obsesif düşüncelerinden rahatsız olur ve hiç bir şekilde onları gerçekleştirmek istemez.
Obsesif kompulsif bozukluk nasıl gelişir?
Obsesif kompulsif bozukluk, kısa adıyla OKB’nin temelinde yatan nedenler tam olarak belirlenmemiş olmakla birlikte bu rahatsızlığın gelişiminde genetik, biyolojik, psikolojik ve çevresel faktörlerin etkili olduğu düşünülmektedir. OKB’li kişilerin ebeveynlerinde ya da birinci derece akrabalarında da bu rahatsızlığın sık görülmesi genetik faktörlere ilişkin önemli bir kanıttır. Biyolojik faktörlerin başında beynin belirli bölümlerindeki aşırı aktivite ve serotonin seviyesinin az olması gelir.
Psikolojik faktörler özellikle çocukluk ve ergenlik döneminde yaşanan fiziksel, duygusal ve cinsel tacizler ve travmalardır, ensestiyöz ve eşcinsel fanteziler, rüyalar, gündüz düşleri, cinsel oyunlar ve davranışlardır. Ayrıca mükemmeliyetçi kişilik yapısı da önemli bir faktördür. Çevresel faktörler ise ciddi bir hastalığa yakalanma, sevilen birinin kaybı, boşanma, işten ayrılma, savaş, Covid-19 pandemisi, göç gibi yaşam durumundaki ani ve önemli değişiklikleri içerir. Her yaşta ve herkeste görülebilen OKB kadınlarda daha sık olarak görülür ve genellikle erken yaşlarda gelişir.
Pandemi obsesif kompulsif bozukluğu nasıl etkiledi?
Koronavirüs salgını ruhsal sorunları da beraberinde getirdi. En başta kişinin kendisinin ya da sevdiklerinin hastalığa yakalanması ve buna ilişkin ölüm korkusu ve kaygısı başlı başına bir stres faktörüyken, bununla birlikte karantina, sosyal mesafe ve kendi kendine tecrit gibi sınırlama önlemleri, insanların sevdiklerinden ayrılma, özgürlüğün kaybedilmesi ve belirsizlik duyguları hissetmesine ve regresyona neden oldu. Yani stres ve anksiyete ruhsal anlamda yetişkinlikten, ergenliğe, ergenlikten çocukluğa ve çocukluk kaygılarına gerilememize yol açtı. İnsanlar ödipal dönem dediğimiz 3-6 yaş arasında ve ergenlik döneminde obsesyonların yoğunlaştığı çok özel iki dönem yaşarlar.
Covid-19 pandemisi birçok kişide bu dönemlere regresyona, yani gerilemeye yol açtı. Tüm bunlara mali kaygılar, hayal kırıklığı ve can sıkıntısı gibi pek çok olumsuz faktör de eklenince pandemi öncesi sağlıklı olan kişiler ruhsal sorunlara yaşamaya başlarken, zaten sorunları olan kişilerde rahatsızlık tablosu ciddileşti. Kaygı spektrumunda OKB dışında panik bozukluk ve anksiyete vakaları da arttı, evlilikler ve ilişkiler bitme noktasına geldi, sanal seks patladı, porno seyretme ve mastürbasyon yapma eylemlerinde ciddi artışlar oldu, cinsel soğukluk ve diğer cinsel işlev bozukluklarında artış oldu.
Bunların psikolojik etkileri, çoğu kişinin zaten bildiği gibi kaygı verici düşüncelerdir, ancak fiziksel etkileri daha endişe vericidir ve genellikle bu kişilerin kaygılandığı hastalığı taklit eder. Yani, anksiyete bozuklu olan kişiler nefes darlığı, göğsünde sıkışmadan şikayet ederler, bunun bir anksiyete semptomu olduğunun farkında olmazlar ve bu semptomları Covid-19 ile ilişkilendirirler ve bu da kaygılarının artmasına yol açar.
Paylaş