Güncelleme Tarihi:
Evlenip hayatlarını birleştirmek isteyen çiftler için en özel günlerden biri düğünleri... Bu yüzden tüm dünyada o büyük gün hem çiftler hem de aileleri aylar önceden hazırlıklara başlar. Düğün heyecanı yıllardır aynı olsa da bazı düğün gelenekleri unutulmaya yüz tutmaya başladı. Buna rağmen bazı geleneklere ise hala sıkı sıkıya bağlıyız.
Business Insider, hangi eski düğün geleneklerinin artık çekiciliğini kaybettiğini veya kaybolmaya yüz tuttuğunu öğrenmek için üç düğün organizasyon şirketi ile görüştü. Firmalara göre abartılan ve unutulmaya yüz tutmuş düğün gelenekleri arasında beyaz gelinlik giymek, çiçek atmak, jartiyer fırlatmak, düğünden önceki gece ayrı uyumak, gelinin nikahın kıyılacağı yere babası ile yürümesi, birbiri ile uyumlu giyinen nedimeler yer alıyor.
Ülkemizdeki gelenekler farklı olsa da durum pek farklı değil aslında... Pek çok düğün geleneği özellikle büyük şehirlerde yavaş yavaş kaybolmaya başladı. Artık kar gibi beyaz gelinlikler yerini ekru, bej hatta çok marjinal gelinlerin tercih ettiği gibi siyah gelinliklere bıraktı. Önceden çok önemli olan çeyiz serme, bohça gönderme gibi geleneklerin ne olduğunu çoğu genç bilmiyor bile... Bunun yerine yeni moda olmuş bambaşka adetler var ve bunlara her geçen gün yenileri ekleniyor.
İşte o unutulmaya yüz tutmuş hatta biraz abartıldığını düşündüğümüz düğün gelenekleri…
BEYAZ GELİNLİK GİYMEK
Ülkemizde olduğu gibi ABD'de de yaygın düğün gelenekleri arasında gelinin beyaz giymek var. Onlarda bir de konukların pirinç fırlatması gibi bir gelenek var ancak günümüzün modern dünyasında diğer gelenekler gibi beyaz gelinlik de eski çekiciliğini yitirdi.
Fotoğraf: Alamy (Kraliçe Victoria ve Prens Albert'in 1840'taki düğününden bir kare-The Strand Magazine'de 1897'de yayınlandı
Beyaz gelinlik geleneği, yaklaşık iki yüzyıl önce,1840'ta Prens Albert ile evlenen Kraliçe Victoria'nın düğününden sonra popüler hale geldi. Vanity Fair'in haberine göre, Kraliçe Victoria'nın düğününden önce çoğu gelin, düğünlerinde renkli elbiseler giyiyordu. Beyaz giyen gelinler bunu zenginliğin sembolü olarak yapıyorlardı çünkü bu, elbiselerinin temizlenebileceğini gösteriyordu.
İskoç Kraliçesi Mary’nin de 1558’de gerçekleşen düğününde beyaz bir gelinlik giydiği söylenir ama Kraliçe Victoria’nın düğününden sonra modern batı düğünlerinde zenginlik ve statünün göstergesi olarak beyaz gelinlik giyilmeye başlandı. Kraliçenin beyaz saten ve ipek dantellerle süslenmiş uzun kuyruklu gelinliği, bugünkü gösterişli gelinlik modellerine ilham kaynağı oldu.
Bizde ise eski Osmanlı döneminde hanedan gelinliklerinin kırmızı renkli ve oldukça gösterişli olduğu, halktan kişilerin ise düğünlerinde mavi, mor, pembe gibi canlı renkleri tercih ettikleri bilinir. .
Günümüzde beyaz gelinlikler hala tercih edilse de artık daha fazla gelin farklı renk gelinlikleri giymeye başladı. Amerika’da bir organizasyon firmasının kurucusu ve kreatif direktörü olan Jennifer Taylor, birlikte çalıştığı gelinlerin yaklaşık %15'inin gelinlik seçiminde beyaz dışında bir renk seçtiğini tahmin ediyor.
GELİN ÇİÇEĞİNİ ATMAK
Gelinin düğün sonunda bekarlardan oluşan arkasındaki kalabalığa sırtını dönerek çiçeğini atması hemen hemen her düğünde görmeye alışık olduğumuz sahnelerden. Çiçeği kapan kişinin bu düğünden sonra ilk düğün yapacak kişi olduğuna inanılır.
Aslında gelin buketini atma geleneğinin 16. yüzyıla kadar dayandığına inanılır. Bu konu ile ilgili pek çok hikâye var ama en popüler olanı Avrupa’da Ortaçağ döneminden kalma. O yıllarda düğünlerde gelinin yakın arkadaşları düğünün sonunda hatıra olsun ve şans getirsin diye gelini kovalar, gelinliğinden parçalar koparmaya çalışırlarmış ama zamanla gelinliklere zarar gelmesin diye gelin adayları, bekar arkadaşlarına çeşitli kumaş parçaları hazırlayıp onları atmaya başlamış. Bu gelenek yıllar içinde değişe değişe gelinin buketini atmasına evrilmiş. Kurdele yutma da bunun başka bir versiyonudur.
Çiçek atma geleneğinin bir benzeri de gelinin ayakkabısının altına bekar kızların isminin yazılmasıdır. Ayakkabının altından ilk silinen ismin evleneceğine inanılır.
Jennifer Taylor, bunun artık modası geçmiş bir gelenek olduğunu düşünüyor.
Gelin çiçeği atma geleneği ülkemizde hala devam etmekle birlikte eski popülerliğini yitiren geleneklerimizden biridir. Bunun yerine organizasyon firmaları farklı konseptler düzenliyorlar. Bunlardan biri kurdele kesme oyunu...
Gelin buketi yarışına girecek kişi sayısı kadar farklı renklerde kurdele bağlanır.Her bir kişi müzik eşliğinde seçtiği kurdelenin ucundan tutarak gelinin etrafında dönmeye başlar. Gelin, gözlerini kapatarak teker teker kurdeleleri keser ve en son kalan gelinin buketini kazanır.
Bir diğer versiyonu ise şöyle: Gelin çiçeği kapalı cam bir kutunun içine kilitlenir ve katılmak isteyen davetlilere çeşitli anahtarlar dağıtılır. Doğru anahtarı bulan kişi de çiçeğin sahibi oldu.
ÇEYİZ SERMEK
Bugün özellikle büyük şehirlerde yaşayan Z kuşağı, çeyiz sermenin ne demek olduğunu bilmez ama bundan 20-30 yıl önce oldukça popüler bir düğün geleneğiydi.
O zamanlar aileler kız çocuklarının doğumundan itibaren çeyiz hazırlamaya başlar, naftalin kokulu sandıklarda evlenene kadar özenle saklanırdı. Kenarları oyalı havlular, danteller, işlemeli yatak örtüleri, nevresim takımları, kanaviçe takımları kızlar evlenme çağına gelene kadar yavaş yavaş yapılırdı.
Evlenecek kızın düğününden 10-15 gün önce sandıkta biriken tüm çeyizi yaşayacakları evin bir odasında sergilenir, eş, dost ve akrabaları tarafından sanki bir müze gibi ziyarete açılırdı. Gelinin çeyizi ne kadar çoksa o kadar çok övgü alırdı. Ayrıca çeyizi görmeye gelen kişiler de çam sakızı çoban armağanı bütçelerine göre hediye getirirlerdi.
Artık sandıklarda çeyizler birikmiyor, hatta çeyiz sandıkları antika oldu, evlere çeyizler serilmiyor, her şeyin modası o kadar çabuk geçiyor ki bu yüzden anne babalar çocuklarına ihtiyaçları olan eşyaları düğünden önce almayı ya da para yardımı yapmayı tercih ediyorlar.
BOHÇA GÖNDERMEK
Bizim en eski göreneklerimizden bir tanesi de damadın ve gelinin ailesine hediyelerle dolu bohça hazırlamaktır. Damat gelinin gelin ise damadın tüm aile üyelerine hediye alır ve bohçalar hazırlanır. Belirlenen bir günde aileler buluşur ve bohçalar teslim edilir. Son yıllarda çok sık rastlanan bir gelenek olmasa da Anadolu’nun çeşitli yerlerinde hala sürdürülen bir gelenektir.
ÇELENK GÖNDERME
Önceden düğünlerde boy boy çelenkler olurdu. Düğün törenleri için özel hazırlanan bu çelenkler, özellikle düğene katılamayanlar tarafından gönderilir bir de üstüne çektikleri telgraflar okunurdu. Bu nedenle eski düğün fotoğraflarının çoğu arka planın da bu çelenkleri görmek mümkün. Şimdilerde ise bu çelenklerin yerini daha küçük ve gösterişli çiçekler aldı.
KINA GECESİ
‘Yüksek yüksek tepelere’ türküsü ile gelinin ağlatıldığı, ellerine kına yakarken avucunun içine altın koyulduğu, hem kız hem de erkek tarafından kadınların oynayıp eğlendiği kına geceleri düğünden birkaç gün önce yapılır. Bazı yörelerde damadın da serçe parmağına kına yakılır.
Osmanlı'dan itibaren yapılan kına gecesi geleneği, gelinin evini terk edeceği için ailesi ve arkadaşlarıyla vedalaşması için yapılırdı.Günümüzde ise kına geceler daha modern bir hal aldı ve yerini bekarlığa veda partilerine bıraktı. Otellerde, eğlence mekanlarında hem kadın hem de erkeklerin katıldığı partilere dönüşen bu gecelerde yine de gelini ağlatmaya çalışma geleneği sürdürülüyor.
GELİN HAMAMI
Gelinin düğün öncesi stres atması, arkadaşları ile eğlenip dans etmesi, gelinin bedenen ve ruhen arınıp temizleyerek evliliğe hazırlaması amacıyla düzenlenir. O gün için kayınvalide gelinine hamam takımı hazırlar. Hamam bohçası içinde hamam tası, havlu, peştamal, terlik, sabun ve kese gibi hamam malzemeleri olur. Ayrıca gelenlere de ikram da bulunulur.Önceki amacı gelini bir güzel incelemek olan bu gelenek günümüzde eğlence amaçlı yapılmaya devam ediyor.
ÇİFTİN YAKALARINA ALTIN, TAKI YA DA PARA TAKMAK
Yeni evlenecek, ev kuracak olan çiftlere ekonomik anlamda yardım etmek amacıyla başlamış bir gelenek zamanla gelin ve damadın yakasına para ya da altın, koluna bilezik şeklini almış, yıllardır bu adetimiz hem geleneksel hem de modern düğünlerde yapılmaya devam ediyor. Ve bunun modası ülkemizde hiç geçecek gibi görünmüyor.
Tabii yıllar içinde ufak tefek değişimlere uğrasa da takı töreni bazen hem çiftler hem de davetliler için çileye dönüşebiliyor.
Bundan 20-25 yıl önce takı merasimi için anons yapılır, dans durdurulur, herkes takı takmak için sıraya girer, metrelerce kuyruk oluşur, gelin ve damat dakikalarca ayakta durur, yakalarına iliştirilen şeritlere para ve takıların takılmasını beklerdi. Hatta ‘Gelinin dayısından 14 ayar bilezik, damadın halasından bir cumhuriyet altını’ kim ne takıyorsa bilgi verilirdi. Üstüne bir de gelin ve damat sıradaki herkesi öpüp fotoğraf çektirirdi.
Şimdilerde ise gelin ve damat takı merasiminde ayakta dikilmek yerine masaları gezip hem hoş geldiniz diyor hem de hediyeleri gelinin ya da yardımcı olan başka birinin elindeki keseye atıyorlar.
Bazı düğünlerde de gelin ve damat nikah masasında oturuyor, masanın bir ucuna bir sandık koyuluyor ve davetliler gelin ve damadı tebrik etmeye gelince takacakları para ya da takıyı bu sandığa atıyor.
DAVUL ZURNA İLE GELİN ALMA
Anadolu’da yaygın olarak devam eden bu gelenek büyük şehirlerde çok yapılmasa da yine de devam eden geleneklerimizden. Geleneğe göre evlenen kızın baba evinin önünde sabahtan davul zurna çalmaya başlar ve düğünün yapılacağı yere gidene kadar gün boyunca çalmaya devam eder. Erkek tarafında toplanan kalabalık arabalarla kornalarını çala çala kız evine gelirler. Kız evden alınır, gelin ve damat birlikte oynarlar ve düğün mekanına gidilir. Gelin alma adeti devam etse de artık davul zurna yerine yeni moda bando takımları eşliğinde gelinler evlerinden alınıyor.